Translation of "Üzerinde" in Polish

0.012 sec.

Examples of using "Üzerinde" in a sentence and their polish translations:

Bayan seksenin üzerinde.

Pani ma ponad osiemdziesiąt lat.

Onun üzerinde çalışıyorum.

Pracuję nad tym.

Anahtar masanın üzerinde.

- Klucz leży na stole.
- Klucz jest na stole.

Bunun üzerinde düşün.

Przemyśl to!

Tabletiniz rafın üzerinde.

Twój tablet jest na półce.

Bunun üzerinde düşündüm.

Przemyślałem to.

- Üretim tarihi kapak üzerinde gösteriliyor.
- Üretim tarihi kapağın üzerinde.
- Üretim tarihi kapağın üzerinde yazıyor.

- Data produkcji jest podana na wieczku.
- Data produkcji jest umieszczona na pokrywce.

Bakın, üzerinde sarmaşıklar var.

Wózek zarastają winorośle.

Tüm o hareketler üzerinde

Zaczęto stosować represje

Uçak adanın üzerinde uçtu.

Samolot przeleciał nad wyspą.

O, buz üzerinde kaydı.

Pośliznął się na lodzie.

Pantolonu radyatör üzerinde kurut.

Wysusz spodnie na kaloryferze.

Hayvanlar üzerinde deney yaptım.

Przeprowadzałem eksperymenty na zwierzętach.

Hala bunun üzerinde çalışıyorum.

Ciągle nad tym pracuję.

Yemeği masanın üzerinde bırak.

Zostaw jedzenie na stole.

Kedi masanın üzerinde uyuyor.

Kotka śpi na stole.

O, sorun üzerinde çalışıyor.

Ona właśnie rozwiązuje ten problem.

Bunun üzerinde aylardır çalışıyorum.

Pracuję nad tym od miesięcy.

Hâlâ onun üzerinde çalışıyorum.

Nadal nad tym pracuję.

Çocuklar buz üzerinde kayıyorlardı.

Dzieci ślizgały się na lodzie.

Ay bulutların üzerinde kaldı.

Księżyc wzniósł się ponad chmury.

O, yirminin üzerinde olamaz.

Ona nie może mieć więcej niż dwadzieścia lat.

Anahtarlarını kapının üzerinde bırakmışsın.

Zostawiłeś klucze w drzwiach.

Jim arabasının üzerinde çalışıyor.

Jim pracuje nad swoim samochodem.

- Gözüm üzerinde.
- Gözüm üstünde.

Mam na ciebie oko.

Lütfen onun üzerinde düşün.

Proszę, przemyśl to.

Yaşlı adam doksanın üzerinde.

Ten staruszek przekroczył dziewięćdziesiątkę.

Tom başının üzerinde durdu.

Tom stanął na głowie.

Biz Pasifik üzerinde uçuyoruz.

Przelatujemy nad Pacyfikiem.

Cadılar süpürge üzerinde uçarlar.

- Wiedźmy latają na kijach od mioteł.
- Czarownice latają na miotłach.

- Bunun üzerinde bütün gün çalıştım.
- Sabahtan beri bunun üzerinde çalışıyorum.

Pracowałem nad tym cały dzień.

- Bunun üzerinde bir süredir çalışıyorum.
- Bir süredir bunun üzerinde çalışıyorum.

Pracuję nad tym od jakiegoś czasu.

- İki çocuk çitin üzerinde oturuyor.
- İki çocuk çitin üzerinde oturuyorlar.

- Dwoje dzieci siedzi na ogrodzeniu.
- Dwoje dzieci siedzi na płocie.

- Onun 40 yaşın üzerinde olduğunu düşünüyorum.
- Bence o 40 yaşın üzerinde.
- Sanırım o 40 yaşın üzerinde.

Myślę, że ona jest powyżej czterdziestki.

Asıl sihir kağıt üzerinde olmuyor.

że prawdziwej magii nie ma na papierze,

...onlara avları üzerinde avantaj sağlar.

dają im przewagę nad ofiarą.

40.000'in üzerinde Karayip flamingosu.

Ponad 40 tysięcy flamingów karmazynowych.

En çok üzerinde çalıştığı şey,

Mówiła, że najbardziej pracowała

Bazı çocuklar çimenlerin üzerinde oynuyor.

Dzieci bawią się na trawie.

Masanın üzerinde bir çanta vardır.

Na biurku jest torba.

O otuz yaşın üzerinde olamaz.

Ona nie może mieć więcej niż trzydziestki.

Şehrin üzerinde bir uçak uçuyor.

Nad miastem leci samolot.

Nihayet bir şey üzerinde anlaştık.

W końcu się w czymś zgadzamy.

Biz hâlâ onun üzerinde çalışıyoruz.

Ciągle nad tym pracujemy.

Tom şimdi onun üzerinde çalışıyor.

Tom pracuje teraz nad tym.

Venedik sular üzerinde bir şehirdir.

Wenecja jest miastem na wodzie.

Bunun üzerinde üç yıldır çalışıyorum.

Pracuję nad tym od trzech lat.

Biz şimdi onun üzerinde çalışıyoruz.

Pracujemy teraz nad tym.

Üzerinde çalıştığım anlaşma suya düştü.

Transakcja którą przeprowadzałem nie powiodła się.

Bu bıçağın üzerinde kan var.

Na tym nożu jest krew.

Mary'nin üzerinde bir elbise vardı.

Mary miała na sobie sukienkę.

Tom üzerinde smokinle içeri girdi.

Tom wszedł ubrany w smoking.

Ben bir sandalyenin üzerinde oturuyorum.

Siedzę na krześle.

İki çocuk çitin üzerinde oturuyor.

Dwoje dzieci siedzi na ogrodzeniu.

O hiçbir şey üzerinde çalışmıyor.

On nad niczym nie pracuje.

Masanın üzerinde bir kedi vardı.

Na stole był kot.

Şu anda İsviçre Alpleri'nin üzerinde uçuyorum.

Przelatuję właśnie nad Alpami Szwajcarskimi.

Hem beyin hem de vücudunuz üzerinde.

i dla umysłu, i dla ciała.

Ay'ın kökeni üzerinde çalışmaya başladığım zaman,

Gdy zaczynałam badania nad pochodzeniem Księżyca,

Erkek doğum kontrolü üzerinde çalışan araştırmacılar

Naukowcy pracujący nad męską antykoncepcją

Fakat günümüzde yolları üzerinde engeller var.

Ale dziś ich droga jest zablokowana.

Birden fillerin göç yolu üzerinde bitiverdi.

na trasie migracji słoni wyrosło miasto.

Venedik, İtalya Sular üzerinde yükselen şehir

Wenecja, Włochy. Miasto zbudowane na wodzie

Kendi ayakların üzerinde duracak kadar yetişkinsin.

Już jesteś dość duży, byś sam stał.

Dağın üzerinde bir sürü maymun var.

Na tej górze jest dużo małp.

Onlar ateşkes şartları üzerinde anlaşmaya vardılar.

Dogadali warunki zawieszenia broni.

Masanın üzerinde bir kedi var mı?

Czy na stole jest kot?

Onun üzerinde çok düşünmeye gerek yok.

To łatwizna.

Dünyada 4000'in üzerinde dil vardır.

Na świecie istnieje ponad cztery tysiące języków.

Masanın üzerinde bir şişe şarap var.

Na stole stoi butelka wina.

Tom gizli bir şey üzerinde çalışıyor.

Tom pracuje nad czymś tajnym.

Onun üzerinde güzel bir elbisesi vardı.

Miała na sobie piękną suknię.

Bu gömlek senin üzerinde iyi görünüyor.

Do twarzy ci w tej koszuli.

Bir asteroid, Rusya'daki Çelyabinsk üzerinde patladı.

Asteroida eksplodowała nad Czelabińskiem w Rosji.

Çimlerin üzerinde çıplak ayakla dolaşmayı severim.

Kocham chodzić boso po trawie.

Bir halat üzerinde dengenizi sağlayıp karşıya geçiyorsunuz.

Utrzymujecie równowagę na górze liny i czołgacie się po niej.

Şu anda muhteşem İsviçre Alpleri'nin üzerinde uçuyorum!

Przelatuję nad malowniczymi Alpami Szwajcarskimi!

Ama kesinlikle şu köşenin üzerinde daire çiziyorlar.

Ale zdecydowanie krążą powyżej tamtego zakątka.

Ama kesinlikle şuradaki köşenin üzerinde daire çiziyorlar.

Ale zdecydowanie krążą powyżej tamtego zakątka.

Tamam, bunun üzerinde oyalanmak istemiyorum. Karşıya geçmeliyim.

Nie chcę czekać. Muszę iść naprzód.

Bu benim yılllardır üzerinde çalıştığım bir konu.

Badam go już kilka lat.

Öğretmenin öğrenciler üzerinde büyük bir etkisi var.

Nauczyciel ma bardzo duży wpływ na swoich uczniów.

Haritayı masanın üzerinde açalım ve onu tartışalım.

Rozłóżmy mapę na stole i porozmawiajmy.

Bir ağacın üzerinde uçan bir kuş gördüm.

Widziałem ptaka przelatującego nad drzewem.

Bu proje üzerinde çalışıyor olmaktan gurur duyuyorum.

Jestem dumny z udziału w tym projekcie.

Üzerinde düşünmek için zamana ihtiyacın var mı?

Czy potrzebujesz czasu, żeby to przemyśleć?

Tom televizyon izlerken kanapenin üzerinde uykuya dalmış.

Tom zasnął na kanapie podczas oglądania telewizji.

Hayalim, İpek Yolu'nu bir deve üzerinde geçmektir.

Marzy mi się podróż jedwabnym szlakiem na wielbłądzie.

Günümüzde kariyer tavsiyeleri yanlış şey üzerinde yoğunlaşıyor.

że popularne porady w tym temacie są oparte na złym założeniu.

Onların çevre üzerinde herhangi bir etkisi yok.

Nie mają wpływu na środowisko.

Tom elma ağacının altında çimin üzerinde uzanıyor.

Tom leży na trawie pod jabłonią.

Evlerin üzerinde asılı duran gümüş bir disk görmüştük.

Nagle zobaczyliśmy niezidentyfikowany srebrny dysk unoszący się nad domami.

Ayrıca tahminen üzerinde yaşamın hiç başlamayacağı gezegenler var.

Prawdopodobnie w niektórych światach życie nigdy nie powstanie.

Her bir dişi 100'ün üzerinde yavru doğurabilir.

Każda samica może mieć ponad 100 młodych.

Göbek bağı üzerinde steril olmayan bir klemp var.

pępowina jest zaciśnięta niesterylną klamrą.

Doktor, o gün ellinin üzerinde hastayı muayene etti.

Lekarz przebadał tamtego dnia ponad pięćdziesięciu pacjentów.

- Kedi masanın üzerinde uyuyor.
- Kedi masanın üstünde uyuyor.

- Kotka śpi na stole.
- Kot śpi na stole.

Bir oğlan ve bir kız çitin üzerinde oturuyor.

Chłopak i dziewczyna siedzą na płocie.