Translation of "Masanın" in Polish

0.006 sec.

Examples of using "Masanın" in a sentence and their polish translations:

- Ben masanın altına saklandım.
- Masanın altına saklandım.

Schowałem się pod stołem.

Kitabın masanın üstünde.

Twoja książka jest na biurku.

Masanın üstündeki nedir?

Co je na stole?

Sözlük masanın üstünde.

- Słownik jest na biurku.
- Słownictwo jest na biurku.

Anahtar masanın üzerinde.

- Klucz leży na stole.
- Klucz jest na stole.

Kitap masanın üstündedir.

- Książka leży na stole.
- Książka jest na stole.

- Kedi masanın üzerinde uyuyor.
- Kedi masanın üstünde uyuyor.

- Kotka śpi na stole.
- Kot śpi na stole.

Masanın üstünde toz birikmiş.

Kurz zebrał się na biurku.

Tom masanın altına saklandı.

Tom schował się pod stołem.

Dirseklerinizi masanın üstüne koymayın.

Nie kładź łokci na stole.

Masanın üç çekmecesi var.

To biurko ma trzy szuflady.

Kedi masanın üzerine atladı.

Kot skoczył na stół.

Yemeği masanın üzerinde bırak.

Zostaw jedzenie na stole.

Mavi telefon masanın üstünde.

Niebieski telefon jest na stole.

Kedi masanın üzerinde uyuyor.

Kotka śpi na stole.

Onu masanın altında bıraktılar.

Zostawili to pod stołem.

Kitapları masanın üstüne koyma.

Nie kładź książek na stole.

Masanın altından dışarı çık!

Wyłaź spod stołu.

Tom masanın altına baktı.

Tom zerknął pod stół.

Masanın altına baktın mı?

Zajrzałeś pod stół?

Bir kedi masanın üstündeydi.

- Na stole siedział kot.
- Kot był na stole.

Kedi masanın üstünde uyuyor.

Kotka śpi na stole.

Sizin saatiniz masanın üstünde.

Twój zegarek jest na biurku.

- Masanın üstünde bir portakal var.
- Masanın üzerinde bir portakal var.

Na stole jest pomarańcza.

- Belki de masanın üzerinde bıraktım.
- Belki de masanın üstünde bıraktım.

Może zostawiłem/zostawiłam to na stole.

- Masanın üzerinde bir kedi var.
- Masanın üstünde bir kedi vardı.
- Bir kedi masadaydı.
- Bir kedi masanın üstündeydi.
- Masanın üzerinde bir kedi vardı.

Na stole siedział kot.

Masanın üzerinde bir çanta vardır.

Na biurku jest torba.

Onu masanın üstünde bırakmış olabilirim.

Mogłem to zostawić na stole.

Siyah bir kedi masanın altındaydı.

Pod stołem był czarny kot.

Bardağı masanın kenarına yakın koymayın.

Nie stawiaj szklanki przy krawędzi stołu.

Masanın altında bazı kurabiyeler var.

Pod stołem jest trochę ciastek.

O, kitabı masanın üstüne koydu.

On położył książkę na stole.

Tom cüzdanını masanın üstüne koydu.

- Tom położył portfel na stole.
- Tom położył swój portfel na stół.

Masanın altında bir kurabiye var.

Ciastko jest pod stołem.

Masanın etrafına oturup iskambil oynadılar.

Siedzieli przy stole i grali w karty.

Masanın altında bir kedi var.

Pod stołem jest kot.

Masanın üzerinde bir kedi vardı.

Na stole był kot.

Mary büyük haritayı masanın üstüne yaydı.

Mary rozłożyła na stole wielką mapę.

Masanın üstünde kaç tane kitap var?

Ile książek jest na stole?

Masanın üzerinde bir kedi var mı?

Czy na stole jest kot?

Masanın üzerinde bir şişe şarap var.

Na stole stoi butelka wina.

Tom, aradığı şeyi masanın altında buldu.

Tom znalazł, czego szukał, pod stołem.

"Cep telefonumu gördün mü?" "Masanın üstünde."

- Widziałeś mój telefon komórkowy? - Jest na stole.

Haritayı masanın üzerinde açalım ve onu tartışalım.

Rozłóżmy mapę na stole i porozmawiajmy.

Masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.

Pod stołem jest mały brązowy pies.

- Kedi masanın üzerine atladı.
- Kedi masaya atladı.

Kot skakał na stole.

Tom saatini çıkardı ve masanın üzerine koydu.

Tom zdjął swój zegarek i położył go na stole.

Masanın üstünde dans etme hakkında bir kitap var.

Na biurku jest książka o tańcu.

Tom senin için masanın üstüne bir şey bıraktı.

Tom zostawił dla ciebie coś na stole.

Bu masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.

Mały, brązowy pies jest pod tym stołem.

- Masanın üstünde bir elma var.
- Masada bir elma var.

Na biurku leży jabłko.

- Masanın üstündeki hesap makinesi benim.
- Masadaki hesap makinesi benim.

- Kalkulator na stole jest mój.
- Ten kalkulator na stole jest mój.

Tom başka bir belge çıkardı ve masanın üzerine koydu.

Tom wyciągnął kolejny dokument i położył go na stole.

Diz üstü bilgisayarımı masanın kenarına o kadar yakın koymamalıydım.

Nie powinienem był stawiać mojego laptopa tak blisko krawędzi stołu.

Tom cebinden biraz para çıkardı ve onu masanın üstüne koydu.

Tom wyjął trochę pieniędzy z kieszeni i położył je na stole.

İstersen evin anahtarını vereyim de git, masanın üstüne bıraktığım parayı al?

Chciałbyś może jeszcze dostać klucz do mieszkania, w którym leżą pieniądze?

Tom, Mary, John ve Alice masanın etrafında oturuyorlardı ve iskambil oynuyorlardı.

Tom, Mary, John i Alice siedzieli dookoła stołu i grali w karty.