Translation of "Fark" in Korean

0.011 sec.

Examples of using "Fark" in a sentence and their korean translations:

Bu aramalar fark yaratacaktır.

여러분의 전화는 정말 변화를 만들어냅니다.

Fark etmiş olabileceğiniz gibi,

여러분이 눈치채셨을지 모르지만

Kokuyu hemen fark ettim.

일단 냄새가 먼저 절 반겼어요.

Hiçbir fark olmadığını gösteriyor.

차이가 없습니다.

Kapibaralar onu fark etti.

‎카피바라가 알아챘습니다

Gerçek olmayabileceğini fark ettim.

현실은 현실이 아닐지도 모른다는 거예요.

Köpek balığını... ...fark ettim.

‎그때 저는 상어를 발견했습니다

Tek fark şu ki, nöronlarda

다만, 뉴런들의 경우

Cankurtaran beni fark edip kurtarabilirdi.

인명 구조원은 저를 발견하고 구해줬겠죠.

Ilginç bir şey fark ettim.

흥미있는 일이 일어나고 있다는 것을 인지하게 되죠.

Evindeki bir bölümü fark ettim,

전 집 한구석에 장식되어 있는

Ve böyle şeyleri fark ederim.

그런 걸 자주 접하죠.

Kendi yolunuzdaki sorunları fark etmiyorsunuz

보통 자신 스스로의 문제를 인식하지 못합니다.

Ama sonra fark ediyorsun ki

‎하지만 곧 정신을 차렸어요

Bir değişimin olduğunu fark etmiş olabilir.

변화가 생겼습니다.

Kariyer hayatımda ilk fark ettiğim şey

비영리 단체에서 일하면서 일찍부터 깨달은 건

çoğu zaman hayatla ölüm arasındaki fark.

종종 삶과 죽음의 문제입니다.

Bu ateş büyük bir fark yaratıyor.

불을 피우면 큰 도움이 됩니다

Kalbinde ikinci fark edeceğiniz şey ruhunuzdur.

두 번째로, 여러분의 영혼을 발견할 수 있습니다.

Hikayelerimi güldürmek için anlattığımı fark ettim.

제 이야기를 웃을 수 있게 말하고 있었다는 것을요.

Yine de fark etmeden edemediğim şey

그리고 또 깨닫게 된 것이 있는데요.

Fark ettiğiniz üzere boyum 1.82 m.

이미 눈치 채셨겠지만, 저는 6척 장신입니다.

Beceremediklerinde de fark edilecek kadar büyükler.

‎계산이 틀렸을 땐 ‎사람들 눈에 띌 만큼 큼직하죠

Aslında bir şey yapabildiğimi fark ettim.

실제로도 뭔가 할 수 있다는 걸 깨닫습니다.

Bulunduğunu fark ettiğimde, ilgiden takıntıya dönüştü.

알게되면서 관심으로 시작했던 일이 집착이 되었습니다.

Küçük plastik parçalarıyla kirlendiğini fark ettiler.

작은 플라스틱 조각들로 오염되고 있다는 사실을 발견했죠

Benimsemem ve sahiplenmem gerektiğini böyle fark ettim.

온전한 나로서 내 몸과 몸의 이미지를 찾아야 한다고요.

3000 saat gözleyicisi arasındaki fark paha biçilemez.

퇴근 시간만 목 빠지게 기다리는 직원 3천 명의 차이는 엄청나기 때문입니다.

Daha sonra hatamı fark ettiğim gün geldi.

그러다 어느 날 제 실수를 깨닫게 되었습니다.

Fark etmez, kural ne olursa olsun aynı.

그와 상관없이 요점은 같습니다.

Bu programların nasıl bir fark yarattığını gördüm.

전 이런 프로그램으로 인해 얼마나 큰 변화가 생겼는지 보았습니다.

Hayatlarımızda fark yaratacak güce sahip olduğumuzu vurgular.

어떤 외부적인 힘에 의지할 필요가 없습니다.

Sonra kötü içgüdülerim olduğunu fark etmeye başladım,

그때 저는 스스로에 대해 깨닫기 시작했습니다. 비열한 충동을 갖고 있고

Bu ilk yılda birkaç şey fark ettim.

첫 해 동안 저는 많은 것을 깨닫기 시작했습니다.

Göreviniz, ben konuşurken olabilecek değişiklikleri fark etmek.

제가 말하는 내용을 들으시고서 어떤 감정의 변화를 겪는지 기억하세요.

Yani çocukların orada oynadıklarını hiç fark etmemiştim."

거기서 애들이 논다는 걸 알 지 못 했어요."

Ama aşılmaz bir çizginin varlığını fark ediyorsun.

‎하지만 넘지 못할 선이 ‎있다는 걸 깨닫죠

Ormandaki bu parlak yeni şeyi fark etti.

‎해조 숲에 낯선 물건이 들어오자

Ve alnımın üzerinde yumurta büyüklüğünde şişliği fark ettik.

이마에 달걀 크기의 혹을 보았습니다.

140 kiloluk bir ölüm makinesi. Beni fark etmedi.

거의 140kg에 육박하는 식인 맹수입니다 저를 발견하지 못했어요

UV ışığını tuttuğumda nasıl fark ettiğine bakın. Bum.

자외선을 비췄을 때 어떻게 다른지 알 수 있죠 짠

Nasıl yaşayacağım hakkında hiçbir fikrim olmadığını fark ettim.

제게 어떻게 살아갈지에 대한 아무런 생각이 없다는 걸 깨달았습니다.

Dolayısıyla liderlik kapasitelerinin olduğunu fark etmeleri çok zor.

밖으로 나가 세상의 변화를 이끌

Kullanıcılarında güven ve bağlılık tesis edebileceğini fark etmeli.

사용자의 충성도를 높일 수 있음을 깨달아야 할 필요가 있겠죠.

Başta çok sinir bozucuydu. Fark etmesi çok zor.

‎처음에는 너무 막막했죠 ‎흔적을 포착하기가 어려웠어요

Bir şekilde önündeki şeyin tehlikeli olmadığını fark ediyor,

‎저라는 대상이 ‎위험하지 않은 걸 알고

Bana ne kadar çok şey öğrettiğini fark ettim.

‎제가 문어에게 큰 가르침을 ‎받았다는 생각이 들더군요

Oradan çıkabileceklerini ve dünyayı değiştirebileceklerini fark etmek de öyle.

지도자의 역량을 기대하는건 무리인 이유입니다.

Fark ettim ki hikâye olduğu için bunun anlatılması gerek

하지만 저는 이것이 알려져야 하는 이야기라고 인식했습니다.

Ya bunları fark ediyordum ya da daha kötüye gidiyorlardı,

단지 그것을 알아차리거나 그것이 더 심해졌을 때였습니다.

"Robotum biraz kısa sanki" gibi şeyler fark etmeye başlıyorsun.

여러분은 "내 로봇은 좀 작은 거 같아"라는 식으로 느끼게 됩니다.

...ve yavrular diken üstündeyken... ...fark edilmeden aralarına sızmak zordur.

‎새끼 물개들도 몹시 경계하므로 ‎몰래 접근하기는 어렵습니다

Bunu aştıktan sonra, hâlâ kilometrelerce uzakta olduğunu fark ediyorsunuz.

간신히 다다르면 아직도 몇 km나 남았다는 걸 깨닫게 되죠

İleriye, daha ileriye gittim ve gittikçe fark ettim ki

저는 앞으로도 계속해서 연구에 매진할 것입니다. 연구에 매진하던 중,

Solumda garip bir şekil fark edip aşağı ilerlediğimi hatırlıyorum.

‎제 왼쪽에 있던 ‎기이한 형태의 무언가가 ‎쑥 내려가더군요

Değiştiğimi fark ettim. Bana, başkalarına karşı hassas olmayı öğretiyordu.

‎그런 제가 달라진 거죠 ‎문어 덕분에 다른 존재에게 ‎관심을 기울이게 됐어요

O sırada kimsenin sana mizahı kullanmanı söylemediğini fark ettim,

그 와중에, 난 어느 누구도 너에게 유머를 사용하라고 하지 않았던걸 알았지

Fark ettim ki bu sorunun büyük bir kısmı sistemle ilgili

문제의 많은 부분이 시스템 자체에 있다는 걸 배웠기 때문입니다.

Ve kitabın içinde tam da bu noktada olduğumu fark ettim,

책 안으로 들어가서 깨달을 수 있게 됐습니다.

Ve böyle sosyal platformlar, Youtube ya da Facebook fark etmez,

그리고 유튜브든 페이스북이든 이런 소셜 플랫폼은

Yumuşak tabanları sayesinde altı tonluk bir erkek bile fark edilmeyebilir.

‎충격 방지층이 있는 발 덕분에 ‎6톤짜리 수컷도 ‎사람들 모르게 활보할 수 있죠

Bu vahşi hayvanların hayatlarının ne kadar hassas olduğunu fark ediyorsun.

‎야생 동물의 삶이 ‎얼마나 유약한지 이해함으로써

Ama gariptir ki onlara yaklaştıkça birçok açıdan çok benzediğimizi fark ediyorsun.

‎하지만 희한하게도 ‎문어를 자세히 들여다볼수록 ‎인간과 닮은 점이 ‎아주 많다는 것을 알게 되죠

Birden tekrar fotoğraf ve film çekmek için enerjim olduğunu fark ettim.

‎문득 촬영에 대한 의욕이 ‎샘솟는 게 느껴졌어요

Ancak bir süre sonra fark ettim ki bu durumdan herkes hoşnut değildi

하지만 모든 사람들이 제 당선을 반기진 않았죠.

İki hayvanın da oldukça sakin durduğunu fark edince "Evet, şimdi çiftleşme başlayacak." dedim.

‎그런데 두 마리 모두 ‎아주 느긋하더라고요 ‎그래서 짝짓기가 ‎시작되리라는 걸 알았죠

Sanırım küçük sesleri fark ediyor, ışıkları görüyor, pencereden televizyona bakıyor, böyle şeylere dikkat ediyor.

표범은 작은 소음과 불빛을 인식합니다 창밖으로 보이는 TV 불빛에 집중하기도 하죠

En yüksek ve en alçak seviyelerinin arasındaki fark 16 metreyi bulabilir. Gelgitler çekilirken arkalarında kayalık havuzları bırakır.

‎바닷물이 최대 16m까지 ‎찼다가 빠집니다 ‎썰물이 되면서 ‎바위틈에 웅덩이가 생깁니다