Translation of "Talep" in Japanese

0.008 sec.

Examples of using "Talep" in a sentence and their japanese translations:

Talep onaylandı.

要求は認められた。

Bagajımı talep ettim.

私は私の荷物を請求した。

Müşterilerim talep etse dahi

そんなことは 得策でもなければ

Smith ödeme talep etti.

スミスは支払いを要求した。

O oyumuzu talep etti.

彼は私たちに投票を勧誘した。

Kar payını talep etti.

彼は利益の分け前を要求した。

Sürücüden zararları talep ettiler.

彼らはドライバーに損害賠償を請求した。

Bagajımı nereden talep edeceğim?

手荷物はどこで受け取るんですか?

Bu sadece arz-talep kuralı.

需要と供給の法則です

İthalattaki artışla talep aşağı düşürüldü.

輸入の増加によって需要は下がった。

Onlar ondan para talep ettiler.

彼らは彼に金を要求した。

Ben, onun ödemesini talep ettim.

彼に金の支払いを要求した。

Borcu derhal ödemesini talep ettim.

彼にすぐに借金を返すように要求した。

O, borcun ödenmesini talep etti.

彼は借金の支払いを要求した。

O, maaşının artırılmasını talep etti.

彼は給料を上げてくれと要求した。

Bu ürünler büyük talep görüyor.

この商品の需要は多い。

Onlar bir maaş artışı talep etti.

- 彼らは給料を上げることを要求した。
- 彼らは賃上げを求めた。
- 彼らは給料のアップを求めた。

İthal arabalara güçlü bir talep vardır.

輸入車の需要は強い。

Daha iyi bir ücret talep etti.

彼はもっと給料を上げてくれと要求した。

Sarah paralarının geri verilmesini talep etti.

サラは払い戻してもらう事を要求した。

Onun başvuru yapmasına izin vermelerini talep ediyorsun."

「そして 彼の申請を要求するんだ」

Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.

我々は彼になぜ遅れたかを説明するよう求めた。

O, benden büyük miktarda para talep etti.

彼は私に多額のお金を要求した。

Çalışanlar çok para ve tatil talep ettiler.

労働者はさらに多くのお金と休日を要求した。

Arz ve talep arasında yakın ilişki vardır.

需要と供給の間には密接な関係がある。

Bu mallar için çok talep var mı?

これらの品物の需要は多いですか。

Bu hastanedeki hemşireler için çok talep var.

この病院では看護婦の需要が高い。

Parayı bir kerede ödemem gerektiğini talep etti.

彼は私にすぐに金を払うように要求した。

Disiplini uyguladı ve talep edilen malzemelerin ödenmesini sağladı.

彼は規律を強制し、要求された物資が支払われることを確認しました。

Kralın müttefikleri Ney'den bir örnek alınmasını talep ederken,

王の同盟国がネイの模範を示すことを要求したため、彼の 裁判 の結果は

Yeni sözleşme, istediğimiz her şeyi talep etmemizi sağlıyor.

新しい契約で欲しいものが何でも請求できる。

Onlar kitabın tüm kopyalarının imha edilmesini talep ettiler.

その本はすべて廃棄せよと彼らは要求した。

Gaspçı iki milyon dolarlık bir fidye talep etti.

- 乗っ取り犯人は200万ドルの身の代金を要求した。
- そのハイジャック犯は200万ドルの身代金を要求した。

- Başkanın çekilmesini talep ettiler.
- Başkanın istifa etmesini istediler.

彼らは大統領は辞任すべきだと要求した。

Şirketin onlara daha fazla ödeme yapmasını talep ettiler.

彼らは、会社がもっと払うことを要求した。

İşçiler daha yüksek ücret talep etmek için birleşti.

労働者たちは賃金アップを要求して団結した。

İthal arabalar için talep daha düşük fiyatlardan dolayı artıyor.

価格が下がったので輸入車への需要が伸びている。

Son zamanlarda bu ürün için talep arzdan daha hızlı artmıştır.

最近、この製品に対する需要が供給を上まわっている。

Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.

これ以上の値引きがご要望でしたら、支払い条件の変更をご提案させていただかなくてはなりません。

Onlar Almanya'yı sert bir biçimde cezalandıracak bir antlaşma talep ettiler.

彼らはドイツを厳しく罰する条約を要求した。

İki, beş, on, yüz kişinin zahmetli bir değişimi talep etmesini ise

でも 2人 5人 10人 100人が変化を望めば

Olağanüstü personel çalışmasıyla tanınması, hizmetlerinin yüksek talep görmesi anlamına geliyordu ve

卓越したスタッフの仕事に対する評判は、彼のサービスに対する需要が高いことを意味し、彼は

Bay Mitchel geri kalan parayı hafta sonuna kadar ödememi talep etti.

ミッチェル氏は私に週末までに残額を支払うようにと求めた。

Ben bu planın en kısa sürede onaylanmasını ve uygulanmasını talep ediyorum.

私はこれらの案が承認され、可及的すみやかに実施されることを要求するものです。

Tom Mary ile amacına ulaşamadı; ondan buluşma talep ettiğinde o onu reddetti.

トムはメアリーを口説きおとすことができなかった。メアリーはトムのデートの要求を突っぱねたから。

Biz kendimiz ve gelecek kuşaklar için güvenli bir gelecek talep etme hakkına sahibiz.

私たちは、私たちとこれからの世代のために安全な将来を要求する権利があります。

Tom bir şeyin yapılmasını rica etmek yerine bir şeyin yapılmasını her zaman talep eden türden bir insan.

トムは常に、これこれをして欲しいと頼むより、それをしろと要求するタイプの人間だ。

- Bob çimleri biçmek için saat başına üç dolar istedi.
- Bob saati 3 dolara çimleri biçti.
- Bob çim biçmek için saatlik 3 dolar talep etti.

ボブは芝刈りに1時間3ドルを請求した。