Translation of "Etmez" in Japanese

0.009 sec.

Examples of using "Etmez" in a sentence and their japanese translations:

Kıyafetlerine dikkat etmez.

彼は服装には無頓着です。

Son pişmanlık fayda etmez.

- 過ぎ去ったことを嘆いてもしょうがない。
- すんでしまったことをいつまでもくよくよしても始まらない。
- こぼれたミルクを嘆いても無駄だ。

Benim için fark etmez.

それは、私にとって、どっちでも同じ事だ。

Başkalarının duygularına dikkat etmez.

彼は他人の感情など全くおかまいなしだ。

Hesaplarken rakamlarını kontrol etmez.

計算をするとき、検算をしない。

Işık karanlığa nüfuz etmez.

光は闇を貫く。

Ya da düşünmeyin, fark etmez.

だから考えなくても結構です

Kabul etsende etmesende fark etmez.

君が賛成しようとしまいと変わりはない。

Fakirdir, ama asla şikâyet etmez.

彼は貧乏だが、決して不平を言わない。

Güneş enerjisi çevreyi tehdit etmez.

太陽エネルギーは環境を脅かさない。

İki yanlış bir doğru etmez.

他人が悪い事をしているからといって自分もそうしてよいということにはならない。

- Çocuklarına dikkat etmez.
- Çocuklarına bakmıyor.

彼は子供たちの世話をしない。

O yanlış olduğunu kabul etmez.

彼女は自分が間違っていることを認めない。

Annem neredeyse hiç şikâyet etmez.

- 私の母は滅多に不平を言いません。
- 母はほとんど愚痴を言わない。

Kimle tanıştığım hiç fark etmez.

誰に会っても、同じことさ。

Yağmurda yürümek beni rahatsız etmez.

私は雨の中を歩くのは気にならない。

Onun ne söylediği hiç fark etmez.

彼女が何を言ったって構わない。

Pencerenin yanında oturmayı tercih etmez misiniz?

窓際に座ったほうがよくありませんか。

O, öğretmenin söylediklerine fazla dikkat etmez.

彼は先生の言うことをあまりよく聞かない。

Ben beş para etmez bir serseriyim.

俺はろくでなし。

Gelip gelmemen benim için fark etmez.

私にとってあなたがくるかどうかは問題でない。

İnsanlar buradan beş para etmez görünüyor.

人がゴミのようだ。

O sınıf toplantılarına katılmayı ihmal etmez.

- 彼はクラス会には必ず出席する。
- 彼はクラスの会合には必ず出席している。

Bu tür resim bana hitap etmez.

こういう種類の絵は私には興味がない。

Gidip gitmemen benim için fark etmez.

あなたが行こうが行くまいが、ぼくは少しもかまわない。

Fark etmez, kural ne olursa olsun aynı.

基本は同じです

Yalnız ayı, yemeğini kolay kolay teslim etmez.

‎争いが起こるのは必然だ

O, evinin sarsıldığını hisseder etmez bahçeye koştu.

家が揺れるのを感じたとたんに、彼は庭に飛び出した。

Gerçek bir centilmen asla dostlarına ihanet etmez.

本当の紳士なら、友達を裏切ったりしないだろう。

O ondan nefret etmez. Aslında onu sever.

彼女は彼を憎んではいない、いや実際は愛している。

O, kahvaltıdan önce duş yapmayı ihmal etmez.

彼女は、朝食前にシャワーを浴びることにしている。

Ne söylersen söyle fark etmez, kararımı değiştirmeyeceğim.

- あなたが何を言おうと、私は決心を変えるつもりはありません。
- あなたが何を言ったとしても、私の気は変わらない。

Gerçek bir beyefendi asla arkadaşlarına ihanet etmez.

本当の紳士なら、友達を裏切ったりしないだろう。

O, onun nasıl giyindiğine fazla dikkat etmez.

彼女は服装にかまわない。

Sanırım hangi yüzme kulübüne katılacağım fark etmez.

私はどちらの水泳クラブに入っても少しも違わないと思う。

O, pazar günleri kiliseye gitmeyi ihmal etmez.

彼女は日曜日には必ず教会に行きます。

Yağmurlu veya güneşli fark etmez, atletizm yarışması düzenlenecek.

晴雨にかかわらず、競技会は挙行されます。

O varlıklıdır, bu yüzden para hakkında endişe etmez.

彼は裕福なのでお金の心配をしていない。

Ben eve gelmeden yatarsan benim için fark etmez.

俺が帰る前に、先に寝てていいよ。

Yorgun olup olmaman fark etmez, bunu yapmak zorundasın.

どんなに疲れていても、それをやらなければならない。

Onun zengin olup olmadığı benim için fark etmez.

彼女が金持ちであるかどうかは私には関係ない。

O yatmaya gitmeden önce on şınav yapmayı ihmal etmez.

彼は寝る前に必ず10回腕立て伏せをすることにしている。

Hollanda'da nereye gidersen git fark etmez, yel değirmenlerini göreceksin.

オランダでは、どこへ行っても風車が見られる。

Onun beyzbol veya futbolu sevmesi benim için fark etmez.

彼が野球が好きかフットボールが好きかは私にはどうでもよいことだ。

Onu yapmak isteyip istemediğin benim için hiç fark etmez.

私がやりたろうが、そうでなかろうが関係ない。

O zaman zaman iş gezilerinin dışında çok seyahat etmez.

彼は時々出張することは別としてあまり旅をしない。

Tom Mary'nin artık dinlemediğini fark eder etmez konuşmayı durdurdu.

メアリーがもう聞いていないのに気づくと、トムはすぐに話をやめた。

Genç insanlarda olduğu gibi, o, sağlığına çok dikkat etmez.

若い人によくあることだが、彼は健康にあまり注意しない。

Benim için cildinizin renginin ne olduğu hiç fark etmez.

君の肌の色が何色でも、俺はかまわないよ。

Ve böyle sosyal platformlar, Youtube ya da Facebook fark etmez,

YouTubeやFacebookといった ソーシャルプラットフォームは

- O, nasıl giyindiğine pek dikkat etmez.
- O, nasıl giyindiğini umursamaz.

- 彼女は服装にかまわない。
- 彼女は服にこだわりがない。
- 彼女は服装にはこだわらない。

O, çocuklarım için bazı hediyeler getirmeden asla bizi ziyaret etmez.

彼がうちに来るときは必ず子供に土産を持ってくる。

- İki yanlış bir doğru yapmaz.
- İki yanlış bir doğru etmez.

- 他人の悪事を引き合いに出して自分の悪事の言い訳をすることはできない。
- 他人が悪い事をしているからといって自分もそうしてよいということにはならない。

Onu hiçbir şey memnun etmez fakat onu kendim için yapmalıyım.

私がそれを自分でしなければ彼は満足しないのだ。

Fakat bu soluk ışık yerde yemek arayan hayvanlara pek fayda etmez.

‎しかしオーロラの光では ‎餌を探すには暗い

Zengin ya da fakir olup olmaman benim için hiç fark etmez.

あなたが金持ちでも貧乏でも、私にとっては同じ事です。

O sadece evi idare etmez fakat aynı zamanda okulda ders verir.

彼女は家事を切り盛りするだけでなく学校の先生もしている。

Yabancı pirinç sert ve tatsızdır ve de Japon damak tadına hitap etmez.

外米はぼそぼそしていて、日本人の口には合わない。

Onun şehirde mi veya kırsalda mı yaşayıp yaşamadığı benim için hiç fark etmez.

彼女が都市に住んでいるか、それとも田舎に住んでいるかということは、どうでも良いことだ。

Yağmurlu veya güneşli fark etmez, hava nasıl olursa olsun açılış töreni saat dokuzda başlayacak.

晴雨にかかわらず、開会式は9時に始まる予定です。

- O akşam yemeğinden önce çalışmayı ihmal etmez.
- O akşam yemeğinden önce çalışmayı ilke edinir.
- O akşam yemeğinden önce çalışamaya özen gösterir.

彼は夕食前に勉強をすることにしている。