Translation of "Yanına" in Hungarian

0.005 sec.

Examples of using "Yanına" in a sentence and their hungarian translations:

Onun yanına oturdum.

Mellé ültem.

Ateşin yanına gel.

Gyere a tűz közelébe!

Şemsiyeni yanına al.

Vidd magaddal az esernyődet.

John'un yanına oturdum.

John mellett ültem.

- Yanına kaç kıyafet aldın?
- Yanına ne kadar çamaşır aldın?

- Hány váltás ruhát csomagoltatok el?
- Hány váltás ruhát csomagoltál?

Baş rahibenin yanına gittim.

és végigvezetett a folyamatokon.

Ben annemin yanına koştum.

- Odafutottam az anyámhoz.
- Futottam anyámhoz.

Tom pencerenin yanına oturdu.

Tom az ablaknál ült.

Köpek adamın yanına oturdu.

A kutya leült az ember mellé.

Bu köpeğin yanına gitme.

Ne közelítsd meg ezt a kutyát!

Yaptığı hileyi yanına kar bırakmamalısın.

- Nem szabad hagynod, hogy csaljon.
- Nem kellene hagynod, hogy megússza a csalást.

Yapılan iş yanına kâr kalmayacak.

Ezt nem fogod megúszni.

Herkes onun yanına oturmak istiyor.

- Mindenki mellette akar ülni.
- Mellette akar ülni mindenki.

Onu yanına almak istemiyor musun?

Azt nem akarod magaddal vinni?

- Yağmur ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.
- Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.

Vidd magaddal az esernyődet, arra az esetre, ha esne!

Tek umudu diğer erkeklerin yanına sokulmak.

Egyetlen reménye, hogy a többi hím közé férkőzzön.

Tom kumun üstünde Mary'nin yanına oturdu.

Tom leült Mary mellé a homokba.

Yanına bir şemsiye alsan iyi olur.

Jó lenne, ha vinnél magaddal esernyőt.

Tom, Mary'yi evinin hemen yanına gömdü.

Tom közvetlen a háza mellé temette Maryt.

Tom arabasını Mary'ninkinin yanına park etti.

Tom az autóját Marié mellé parkolta.

Büyük bir hayranlıkla baş rahibenin yanına gittiğimde

Nagy lelkesedéssel mentem hozzá,

Hemen yanına üşüşüp hangi şampuanı kullandığını soruyorum.

ráakaszkodtam, és megkérdeztem, milyen sampont használ.

Devasa bir köpek balığı aniden yanına yaklaştı.

beleégett az elmémbe a hatalmas cápa, ami hirtelen közelített hozzá.

Bu sefer Tom'un yaptığı yanına kar kalmayacak.

Tom ezúttal nem viszi el szárazon.

Bu katlanan şemşiyeyi yanına al. Yararlı olabilir.

- Vigye magával ezt az összecsukható esernyőt. Lehet, hogy jól fog jönni.
- Vidd magaddal ezt az összecsukható ernyőt! Még jól jöhet.

Böylece bir hayli geleneksel olan Koreli ailemin yanına,

Elmentem a nagyon tradicionális koreai szüleimhez –

Yavrularını avın yanına götürmesi gerek. Çok da oyalanamaz.

A kölyköket a zsákmányhoz kell vinnie minél előbb.

Onu gördü, onunla tanıştı. Defalarca kez yanına gittik.

Találkozott vele, megismerte őt. Sokszor elkísért a mélybe.

- Bu işten yakanı kurtaramayacaksın.
- Bu, yanına kâr kalmayacak.

Soha nem fogod megúszni.

Filler karanlıkta bizden iyi görür ama aslanın yanına bile yaklaşamazlar.

Az elefánt nálunk jobban lát a sötétben, de az oroszlánt meg sem közelíti.

Karanlıktan korktuğu için annesinin yanına koşarak gitti ve ona sarıldı.

Mivel félt a sötétben, az édesanyjához futott, és belecsimpaszkodott.

Tom'un gelip seninle konuşmasını beklemek yerine, sadece onun yanına gitmelisin.

Ahelyett, hogy arra vársz, hogy Tomi idejön hozzád és beszél veled, egyszerűen neked kellene odamenned hozzá.

Tom'un yolculuğu sırasında yanına alacağı şeylerin listesinde ilk nesne cep telefonu şarjıydı.

Az első dolog, ami Tomi listáján szerepelt, amiket magával akar vinni az útra, az a mobil töltője.

Birkaç dilde bir kitap yazıyorum ve aynı anda Tatoeba'nın ekranlarında dünyanın dört bir yanına yayınlıyorum.

Egy könyvet írok több nyelven és egyidőben megjelentetem azt a Tatoebán keresztül világszerte.