Translation of "Uğrattı" in German

0.003 sec.

Examples of using "Uğrattı" in a sentence and their german translations:

Beni hayal kırıklığına uğrattı.

Er hat mich enttäuscht.

Cevabım öğretmeni hayal kırıklığına uğrattı.

Der Lehrer war von meiner Antwort enttäuscht.

Haber beni düş kırıklığına uğrattı.

Ich bin enttäuscht über die Nachricht.

Tom beni hayal kırıklığına uğrattı.

- Tom hat mich enttäuscht.
- Tom enttäuschte mich.

Tom Mary'yi hayal kırıklığına uğrattı.

- Tom enttäuschte Maria.
- Tom hat Maria enttäuscht.

Evde olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı.

Ich war enttäuscht, dass sie nicht zu Hause war.

Onun burada olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı.

Ich bin enttäuscht, dass er nicht hier ist.

Arkadaşımın burada olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı.

Ich bin enttäuscht, dass mein Freund nicht hier ist.

Arkadaşlarımın burada olmamaları beni hayal kırıklığına uğrattı.

Ich bin enttäuscht, dass meine Freunde nicht hier sind.

O telefon konuşmalarının belirsizliği beni hayal kırıklığına uğrattı.

Die Unverbindlichkeit dieser Telefongespräche enttäuschte mich.

- Tom hepimizi üzdü.
- Tom hepimizi hayal kırıklığına uğrattı.

Tom hat uns alle enttäuscht.

Onun evli olduğunu duymamız bizi hayal kırıklığına uğrattı.

Wir waren enttäuscht, als wir hörten, dass sie ihn geheiratet hatte.

Tom'un vize alamadığını duymak bizi hayal kırıklığına uğrattı.

Wir bedauerten zu hören, dass Tom kein Visum erhalten hatte.

- Yeni ürün beni hayal kırıklığına uğrattı.
- Yeni üründe umduğumu bulamadım.

Ich war enttäuscht von dem neuen Produkt.

- Çağrılmaması onu hayal kırıklığına uğrattı.
- Davet edilmediği için hayal kırıklığına uğradı.

Er war enttäuscht, nicht eingeladen worden zu sein.

- Başarısızlığım annemi hayal kırıklığına uğrattı.
- Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.

Meine Mutter war von meinem Versagen enttäuscht.

Sonra hattı stabilize oldu, Davout saldırıya geçti ... ve düşman ordusunu bozguna uğrattı.

Dann stabilisierte sich seine Linie, Davout ging in die Offensive ... und führte die feindliche Armee in die Flucht.

O bana yardım etmeye söz verdi ama son dakikada beni hayal kırıklığına uğrattı.

Er versprach, mir zu helfen, aber in letzter Minute ließ er mich im Stich.