Translation of "Tabii" in German

0.023 sec.

Examples of using "Tabii" in a sentence and their german translations:

Tabii.

Na ja.

Tabii yakalayabilirse.

Aber zuerst müssen sie ihn erwischen.

Tabii ki.

Natürlich.

Tabii ki!

- Ja, natürlich.
- Aber klar doch!
- Aber natürlich!

- Tabii neden olmasın?
- Tabii, neden olmasın?

- Sicher, warum nicht?
- Natürlich, warum nicht?
- Ja, gerne!

Tabii ki hayır.

Natürlich nicht.

"Tabii ki." dedi.

„Klar“, sagt er.

tabii ki var.

sicher brauchen wir sie.

Tabii fırsatlar da.

Und auch Chancen.

Tabii ki kızgınım.

- Klar bin ich wütend.
- Und ob ich mich ärgere!

Haklısın, tabii ki.

- Du hast natürlich recht.
- Sie haben natürlich recht.

Tabii ki korktum.

Natürlich hatte ich furchtbare Angst.

Tabii ki sarışınım.

Ich bin natürlich blond.

Tabii ki evet!

Natürlich ja!

Tabii ki hayır!

Natürlich nicht!

- Elbette.
- Tabii ki.

Natürlich.

Tabii ki, bu saçmalık.

Natürlich ist das lächerlich.

Destek de görüyorlar tabii.

Und sie können sich auf Hilfe verlassen.

Erkek olacak tabii ki

Natürlich wird er ein Mann sein

Ve tabii ki yaptılar.

Und natürlich haben sie es getan.

Tabii ki, partide olacağım.

Natürlich werde ich zur Party gehen.

Tabii, oraya seninle gideceğim.

Selbstverständlich werde ich mit dir dorthin gehen.

Tabii ki. Bol şans!

Natürlich. Viel Glück!

Tabii ki orada vardır.

Natürlich gibt es diese.

- Tabii ki!
- Besbelli ki!

- Natürlich!
- Selbstverständlich!
- Auf jeden Fall!
- Na klar!
- Aber sicher doch!

Tabii ki yalan söyledi.

Es ist klar, dass er gelogen hat.

Tabii ki o haklı.

Natürlich hat er recht.

Bu bir yalandı tabii.

Das war natürlich eine Lüge.

"Asla!" "Tabii ki, hayır."

„Niemals!“ - „Selbstverständlich nicht.“

Evet, evet, tabii ki.

Ja, ja, na klar.

Tabii ki, doğru değil.

- Das stimmt natürlich nicht.
- Natürlich stimmt das nicht.

Tabii ki seni seviyorum.

Natürlich liebe ich dich.

Tabii ki onlar faşistler.

Das sind natürlich Faschisten.

Şaka tabii ki de.

- Es ist natürlich ein Witz.
- Es ist natürlich ein Scherz.

Sen içtin mi? Tabii ki.

Ihr habt das getrunken? Na klar.

Onu tabii ki özlüyorum. Ama...

Natürlich vermisse ich ihn. Aber…

Tabii ki Başbakan'a erişmek zordur.

Natürlich ist es schwierig, Zugang zum Premierminister zu gewinnen.

- Elbette.
- Tabii ki.
- Besbelli ki!

Natürlich.

Tabii ki o Maurizio idi.

Das war natürlich Maurizio.

Tabii ki Tom'a yardım edeceğim.

Natürlich werde ich Tom helfen.

Ama tabii ki pilsiz çalişmaz.

Aber natürlich funktioniert es nicht ohne Batterien!

Tabii ki de savaşa karşıyım.

Ich bin natürlich gegen den Krieg.

- Ne istersen yapabilirsin tabii ki de.
- Ne isterseniz yapabilirsiniz tabii ki de.

- Du kannst natürlich tun und lassen, was du willst.
- Du kannst natürlich tun, was immer dir beliebt.

Hastam üzgündü tabii ama kabullendi de.

Trotz der Trauer hat sie es akzeptiert,

tabii ki çocuklarınızın iyi eğitim almasını

Sie wollen für Ihre Kinder sicher eine gute Ausbildung,

Tabii Yeni Dünya'daki domatesler henüz bulunmamışken

Und natürlich keine Pizza Napoletana --

Tabii ki bu sadece sınıflarda olmuyor.

Natürlich ist nicht allein der Unterricht schuld.

Sonra hâllerine üzülürsünüz tabii, çocuklarınız sonuçta,

Und dann tun sie dir leid, sie sind doch deine Kinder,

Ve tabii ki Vöggr hemen öldürülüyor.

und natürlich wird Vöggr sofort getötet.

- Evet, elbette.
- Evet, tabii ki de.

- Ja, natürlich.
- Ja, klar.

Tabii ki yaşam tarzımız Amerika'dan farklı.

Natürlich unterscheidet sich unser Lebensstil vom US-amerikanischen.

- Orası kesin.
- Zaten öyle.
- Gayet tabii.

Das ist eine Selbstverständlichkeit.

“Yılanlardan hoşlanır mısın?” “Tabii ki hayır.”

- "Magst du Schlangen?" "Natürlich nicht."
- "Mögen Sie Schlangen?" "Natürlich nicht."

"Sözlüğünü kullanabilir miyim?" "Tabii. Al bakalım.

„Kann ich dein Wörterbuch benutzen?“ – „Klar. Hier, bitte.“

"Beni seviyor musun?" "Tabii ki seviyorum."

„Liebst du mich?“ – „Natürlich!“

Tabii ki bunun tehlikeli olduğunu biliyordum.

Natürlich wusste ich, dass das gefährlich ist.

Tabii ki bunların çoğu şaka yollu ama

Natürlich war viel davon ironisch gemeint,

Tabii miras derken her yerdeki insanları kastediyorum.

Natürlich meine ich mit "unserem" Erbe alle Menschen überall.

Ve tabii ilişkilendirmeler nedene kanıt teşkil etmiyor.

und die Korrelation beweist noch keinen kausalen Zusammenhang.

Biraz barut kullanıp kapıyı patlatmadığım sürece tabii.

Aber ich könnte versuchen, die Tür mit dem Schwarzpulver aufzusprengen.

Tabii ki asıl soru, neden böyle olduğu.

Die Frage lautet natürlich: Warum ist das so?

Tabii görseller grafik ikonlardan çok daha fazlası.

Aber Bilder sind natürlich mehr als bloß grafische Zeichen.

Tabii bu durumu daha iyi hâle getirmiyor.

Das macht es nicht wirklich besser, oder?

Tabii, yaşlılar için tuvaletli bir cep telefonu.

Genau, Handys mit Toiletten für alte Männer.

Tabii ki Eyfel Kulesi'nin uzunluğunda mutabık kalmak;

Natürlich ist eine Einigung zur Höhe des Eiffelturms einfacher

Gülüyor tabii bir taraftan ben de gülüyorum

Sie lacht natürlich, ich lache auch

Hastalığımız varsa tabii ki de tedavi olalım

Wenn wir die Krankheit haben, lassen Sie uns natürlich behandelt werden

Amerikalı yetkililer salak mı? İnanmıyor tabii ki

Sind amerikanische Beamte Idioten? Natürlich glaubt er nicht

"Beni seviyor musun?" "Tabii ki seni seviyorum."

„Liebst du mich?“ – „Aber natürlich liebe ich dich!“

Tabii ki sizi tanıyorum. İlkokulda iyi arkadaştık!

Natürlich kenne ich dich noch. Wir waren doch dicke Freunde auf der Grundschule!

Tabii ki! Neden bunu daha önce düşünmedim?

Aber natürlich! Warum habe ich bloß nicht früher daran gedacht?

Ve biz de, ''Evet tabii güzel bir gündü.

Und wir sagen dann: "Ja, hatte ich.

Aklınızdan, ''Ya ya tabii,bunu önceden de biliyordum''

"Ja, das wusste ich schon."

Benim ayrıca bir TED konuşması yapmam gerekebilir tabii.

um dem Thema der Meditation wirklich Rechnung zu tragen.

Mıknatısların, tabii ki, etrafında bir manyetik alanı vardır.

Natürlich haben die Magnete ein Magnetfeld um sich herum.

Ne biçim bir soru! Tabii ki seviyorum onu.

Was für eine Frage! Natürlich liebe ich ihn.

- O belirli.
- Orası kesin.
- Zaten öyle.
- Gayet tabii.

Das ist eine Selbstverständlichkeit.

Ama tabii son model bir fırın ve derin donduruculu,

aber in einem schönen Haus

- Ben, elbette, savaşa karşıyım.
- Tabii ki de savaşa karşıyım.

Ich bin natürlich gegen den Krieg.

" Pencereyi açmanızın bir sakıncası var mı?" "Tabii ki yok."

„Könnten Sie wohl das Fenster öffnen?“ – „Ja, natürlich.“

"Bu bir şaka mı?" "Tabii ki bu bir şaka!"

„Ist das ein Witz?“ – „Na klar ist das ein Witz!“

Tabii ki o bir şarkıcı değil. O bir aktör.

Übrigens ist er kein Sänger. Er ist Schauspieler.

Oğlum, tabii ki evlenmen gerekiyor. Kim sana yemek pişirecek?

Natürlich musst du mal heiraten, mein Sohn. Wer wird für dich kochen?

- Toplantıya katılacağınızı tabii buldum.
- Toplantıya katılacağınızı tartışmasız kabul ettim.

Ich ging davon aus, dass du dem Treffen beiwohnen würdest.

Tabii ki, sözlerimiz dünyayı kurtarmaz, ama belki sizin gününüzü.

Natürlich retten unsere Sprüche nicht die Welt, aber vielleicht euren Tag.

- Ne yapmak istersen yapabilirsin tabii ki de.
- Ne yapmak isterseniz yapabilirsiniz tabii ki de.
- Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz, elbette.

- Du kannst natürlich tun und lassen, was du willst.
- Du kannst natürlich tun, was immer dir beliebt.

- Bence sorun yok.
- Ben bir engel görmüyorum.
- Tabii, neden olmasın?

- Ich verstehe nicht, warum nicht.
- Ich sehe kein Problem.

- Kesinlikle, kart oynamak hoşuma gider.
- Tabii ki iskambil oynamayı severim.

Sicher mag ich Kartenspiele.

Bu kamera, arazinin yaydığı ısı enerjisini tespit eder. Tabii hayvanlarınkini de.

Sie erfasst die Wärmesignatur der Landschaft und der Tiere darin.

Eh, o bölgede, tabii ki işler erkekler ve kadınlar için farklıdır.

Nun, auf dem Gebiet sind die Dinge für Männer und Frauen natürlich verschieden.

Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.

Tom leidet unter der Wahnvorstellung, dass fremde Menschen seine Gedanken lesen könnten. Natürlich ist das Quatsch!

Ben senden daha yaşlıyım bu nedenle tabii ki daha iyi bilirim.

- Ich bin älter als du; daher weiß ich es natürlich besser.
- Da ich älter als du bin, weiß ich es natürlich besser.

Tabii ki de yalnız yaşayıp da yalnız olmayan bir çok insan var.

Es gibt so viele Menschen, die alleine leben, aber nicht einsam sind.

Ve tabii ki evet dedim çünkü demek istediğim Costa Rica çok güzel.

Und natürlich habe ich ja gesagt, weil Costa Rica einfach schön ist,

İşsizlik problemleri tabii ki önemli olsa da, çevre sorunları da oldukça önemlidir.

Auch wenn das Arbeitslosenproblem selbstverständlich wichtig ist, ist das Umweltproblem auch sehr wichtig.

Tabii başka sebepler de vardı. Bu nedenle Pando şehrini ele geçirmek üzere ilerledik.

an ihn zu organisieren. Und so planten wir die Einnahme der Stadt Pando.