Translation of "Karanlıkta" in German

0.020 sec.

Examples of using "Karanlıkta" in a sentence and their german translations:

Karanlıkta ışıyorlar.

Sie leuchten im Dunkeln.

Karanlıkta öpüştük.

Wir küssten uns im Dunkeln.

- O, karanlıkta yalnızdı.
- O, karanlıkta tek başınaydı.

Sie war allein im Dunkeln.

Karanlıkta uyumak tehlikelidir.

Es ist gefährlich, im Dunkel zu schlafen.

Karanlıkta yolunu hissetti.

Er tastete sich durch die Dunkelheit.

O, karanlıkta kayboldu.

- Sie ist in der Dunkelheit verschwunden.
- Sie verschwand in der Dunkelheit.
- Sie verschwand im Dunkeln.
- Sie ist im Dunkeln verschwunden.

Baykuşlar karanlıkta görebilirler.

Eulen können im Dunkeln sehen.

O karanlıkta parlıyor.

Es leuchtet im Dunkeln.

Tom karanlıkta yalnızdı.

Tom war allein im Dunkeln.

Köpekler karanlıkta görebilirler.

Hunde können im Dunkeln sehen.

Tom karanlıkta duruyordu.

Tom stand im Dunkeln.

O, karanlıkta yalnızdı.

Er war allein im Dunkeln.

Kediler karanlıkta görebilirler.

Katzen können im Dunkeln sehen.

- Yarasalar genellikle karanlıkta uçar.
- Yarasalar genelde karanlıkta uçar.

Normalerweise fliegen Fledermäuse in der Dunkelheit.

Zifiri karanlıkta ava çıkmış.

Er agiert in der Finsternis.

Maymunumuz zifiri karanlıkta kayboldu.

Es ist stockfinster, und er hat sich verirrt.

Biz bu karanlıkta göremeyiz.

Wir sehen nichts mehr.

Karanlıkta yolumuzu dikkatle hissetmeliyiz.

Wir müssen uns unseren Weg vorsichtig im Dunkeln ertasten.

Karanlıkta biri adımı seslendi.

Jemand rief meinen Namen in der Dunkelheit.

Bütün kediler karanlıkta gridir.

Nachts sind alle Katzen grau.

Tom karanlıkta yalnız oturuyordu.

Tom saß allein im Dunkeln.

Her şey karanlıkta gizli.

Alles liegt im Dunkeln verborgen.

Neden burada karanlıkta oturuyorsun?

- Warum sitzt du hier im Dunkeln?
- Warum sitzt ihr hier im Dunkeln?
- Warum sitzen Sie hier im Dunkeln?

Kediler karanlıkta da görebilirler.

Katzen können auch im Dunkeln sehen.

Karanlıkta bir şekil gördüm.

Ich sah eine Gestalt in der Dunkelheit.

Kediler karanlıkta görür mü?

Sehen Katzen in der Dunkelheit?

Bir köpek karanlıkta görebilir.

Ein Hund kann im Dunkeln sehen.

- Tom sigara içerek karanlıkta oturuyordu.
- Tom karanlıkta oturuyordu, puro içiyordu.

Tom saß im Dunkeln und rauchte eine Zigarre.

Karanlıkta gizlenen şeyleri ortaya çıkarır.

Sie offenbart, was sich im Dunkeln abspielt.

Karanlıkta uzun mesafeli çağrı yapıyorlar.

Ferngespräche durch die Finsternis.

Karanlıkta loş bir ışık gördük.

Wir sahen ein fahles Licht im Dunkel.

Kedilerin karanlıkta görme yetileri vardır.

Katzen haben die Fähigkeit, im Dunkeln zu sehen.

Karanlıkta okuma.Gözlerin için iyi olmaz.

Nicht im Dunkeln lesen! Das ist nicht gut für deine Augen!

Karanlıkta beyaz bir şey gördük.

- Wir sahen etwas Weißes im Dunkeln.
- Wir haben etwas Weißes im Dunkeln gesehen.

Çocuk karanlıkta yalnız bırakılmaktan korkuyordu.

Das Kind fürchtete sich, im Dunkeln alleingelassen zu werden.

Tom karanlıkta oturuyordu, sigara içiyordu.

Tom saß im Dunkeln und rauchte eine Zigarette.

Kediler gerçekten karanlıkta görebilir mi?

Können Katzen wirklich im Dunkeln sehen?

Tom, Mary'nin karanlıkta kayboluşunu izledi.

Tom sah zu, wie Maria in der Dunkelheit verschwand.

Kediler karanlıkta görme kapasitesine sahiptirler.

Katzen haben die Fähigkeit, im Dunkeln zu sehen.

Tom hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.

Tom ließ seine Diener im Dunkeln essen.

Karanlıkta yaptıkları şeyler hiç filme alınmamıştı.

Was sie im Dunkeln tun, wurde noch nie gefilmt.

Timsahların karanlıkta iyi gören gözleri vardır.

Krokodilaugen sehen gut in der Dunkelheit.

Ve tüm bu referandum karanlıkta gerçekleşti

Und das gesamte Referendum fand im Dunklen statt,

Yumurtalar arka tarafta, karanlıkta. Görülmeleri imkânsız.

Die Eier liegen hinten, im Dunkeln. Es ist unmöglich, sie zu sehen.

Küçük bir nesne karanlıkta hareket etti.

Etwas Kleines bewegte sich im Dunkeln.

Karanlıkta el yordamıyla ışık anahtarını arıyordu.

Er tastete im Dunkeln nach dem Lichtschalter.

Karanlıkta burada yalnız oturarak ne yapıyorsunuz?

Was machst du hier, dass du allein im Dunkeln sitzt?

Tom Mary'yi beklerken karanlıkta yalnız oturuyordu.

Tom saß allein in der Dunkelheit und wartete auf Maria.

Karanlıkta iki kez adımın söylendiğini duydum.

Ich hörte, wie mein Name zweimal in der Dunkelheit gerufen wurde.

Çitaların karanlıkta avlanabileceğine çok az kişi inanırdı.

Viele bezweifelten, dass Geparden im Dunkeln jagen können.

Karanlıkta iletişim kuran gizli hayvanların çağrıları bunlar.

Die Rufe verborgener Tiere, die im Dunkeln kommunizieren.

Koku, karanlıkta sinyal yollamanın güçlü bir aracı.

Duftsignale sind nachts besonders wirkungsvoll.

Tom karanlıkta bacak bacak üstüne atarak oturdu.

Tom saß im Schneidersitz im Dunkeln.

Karanlıkta keşfe çıkarak... ...yeni davranışlar da ortaya çıkarıyoruz.

Bei nächtlichen Exkursionen stoßen wir auch auf neue Verhaltensweisen.

Karanlıkta yol alırken üstüne yapışan remora kortejini saymazsak.

Bis auf die Entourage an Schiffshaltern, die sie auf ihren Reisen begleitet.

Ne karanlıkta yat ne de kara düş gör

Weder im Dunkeln liegen noch schwarz träumen

Flaş çalışmıyordu, bu yüzden o karanlıkta resim çekemedi.

Der Blitz funktionierte nicht, so dass er kein Bild im Dunkeln machen konnte.

Karanlıkta yürüyen kör bir adama el feneri tutma.

Zeige einem Blinden, der in der Dunkelheit geht, keine Fackel.

Bunu birkaç saat açık bırakıp alaca karanlıkta kontrol edeceğiz.

Wir warten ein paar Stunden und sehen kurz vor Sonnenaufgang nach.

Bunu birkaç saatliğine bırakacağız ve alaca karanlıkta kontrol edeceğiz.

Wir warten ein paar Stunden und sehen kurz vor Sonnenaufgang nach.

Fakat bu engin, tekdüze kumullarda karanlıkta yol bulmak zor.

Aber es ist schwer, sich in den weiten, kargen Dünen zurechtzufinden.

Tehlike karanlıkta kol gezerken onları yalnız bırakma riskine giremez.

Mit dieser Gefahr in der Dunkelheit kann das Weibchen sie nicht allein lassen.

Oselolar karanlıkta daha da iyi görür. Eve dönme vakti.

Ein Ozelot sieht im Dunkeln noch besser. Ab nach Hause!

Gözlerini pek kullanmaz. Onun yerine karanlıkta yolunu koklayarak bulur.

Sie nutzt ihre Augen kaum, sondern riecht sich durch die Dunkelheit.

İyi de eder. Karanlıkta nelerin gezindiği hiç belli olmaz.

Gut so. Denn man weiß nie, wer im Schatten lauert.

Ay'sız bir gecede termal görüntüleme yapan bir kamera karanlıkta görebilir.

In mondloser Nacht kann eine Wärmebildkamera das Dunkel durchdringen.

Filler karanlıkta bizden iyi görür ama aslanın yanına bile yaklaşamazlar.

Elefanten sehen im Dunkeln besser als der Mensch, aber weit schlechter als Löwen.

Bu ayı, karanlıkta iki kat daha iyi balık tutabildiğini öğrenmiş.

Der Bär hat gelernt, dass die Lachsjagd bei Dunkelheit doppelt so gut ausfällt.

Ama sıcak yağmur ormanı geceleri sayesinde karanlıkta da iş görebiliyor.

In heißen Dschungelnächten kann er in der Dunkelheit aktiv bleiben.

Vampir yarasalar en çok en kara gecelerde harekete geçer. Karanlıkta kan peşindedirler.

Vampirfledermäuse sind in dunklen Nächten am aktivsten. In der Finsternis suchen sie nach Blut.

Isıya duyarlı kamera daha yükseklerde, karanlıkta saklanan bir başka avcıyı ortaya çıkarıyor.

Weiter oben zeigt eine Wärmebildkamera einen weiteren Jäger, der sich in der Dunkelheit verbirgt.

Devasa gözleri ışığı âdeta kana kana içiyor. Böylece karanlıkta çok çevik hareket edebiliyor.

Seine riesigen Augen saugen das Licht auf. Das macht ihn im Dunkeln erstaunlich agil.

Yıldızlar kadar arkadaşın olacağına, alaca karanlıkta parlayan ay gibi tek dostun olsun yeter.

Anstatt so viele Freunde wie Sterne am Himmel zu haben, ist es vollkommen ausreichend, einen Freund zu haben, der in der Finsternis der Nacht so hell leuchtet wie der Mond.

Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.

Einige Sekunden zuvor war ich noch unter freiem Himmel im hellen Licht des Tages gewesen, und nun versagten meine Augen in dieser Dunkelheit ihren Dienst.