Translation of "Arkadaşını" in German

0.005 sec.

Examples of using "Arkadaşını" in a sentence and their german translations:

Arkadaşını azarlama.

Mach deinem Freund keine Vorwürfe.

Arkadaşını yanında getir.

- Bring deinen Freund mit.
- Bringen Sie Ihre Freundin mit.

Tom arkadaşını bekliyor.

Tom wartet auf seinen Freund.

Kız arkadaşını sevmiyorum.

Ich mag deine Freundin nicht.

Kız arkadaşını sevmiyor.

Er liebt seine Freundin nicht.

O, arkadaşını aldattı.

Er betrog seinen Freund.

Başı beladaki arkadaşını bırakamadı.

Er konnte seine Freunde in Not nicht im Stich lassen.

Kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti.

Er verlor seinen Freund in der Menge aus den Augen.

Arkadaşını geri istiyor musun?

Willst du deinen Freund zurückhaben?

O erkek arkadaşını seviyor.

Sie liebt ihren Freund.

Kanada'da arkadaşını aradın mı?

- Hast du deinen Freund in Kanada angerufen?
- Hast du deine Freundin in Kanada angerufen?

Muazzam kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti.

In der riesigen Menge verlor sie ihren Freund aus den Augen.

O, erkek arkadaşını evden attı.

Sie warf ihren Freund aus dem Haus.

Tom kız arkadaşını aylarca aldattı.

Tom betrog seine Freundin monatelang.

Eski sınıf arkadaşını tanıdın mı?

- Hast du deinen alten Klassenkameraden wiedererkannt?
- Habt ihr euren alten Klassenkameraden wiedererkannt?
- Haben Sie Ihren alten Klassenkameraden wiedererkannt?

Neden erkek arkadaşını kıskandırmak istiyorsun?

Warum willst du deinen Freund eifersüchtig machen?

O, bir arkadaşını ziyaret etti.

Er besuchte einen Freund.

Ken Tom'un kız arkadaşını öptü.

Ken hat die Freundin von Tom geküsst.

Tom bir arkadaşını ziyaret etti.

Tom besuchte einen Freund.

Akşam yemeği için arkadaşını davet et.

- Lade deinen Freund zum Essen ein.
- Laden Sie Ihren Freund zum Essen ein.

Asker kendi hayatı pahasına arkadaşını kurtardı.

Der Soldat opferte sein eigenes Leben, um seinen Freund zu retten.

Sanırım benim arkadaşım senin arkadaşını tanıyor.

Ich glaube, mein Freund kennt deinen.

Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.

- Sag mir, wer deine Freunde sind, und ich sage dir, wer du bist.
- Man erkennt den Menschen an der Gesellschaft, die er pflegt.

O, Şikago'ya uçtu, orada bir arkadaşını gördü.

- Er flog nach Chicago, wo er zufällig auf einen Freund traf.
- Er flog nach Chicago, wo es sich ergab, dass er einem Freund begegnete.

Cadı, onun erkek arkadaşını bir kurbağaya dönüştürdü.

Die Hexe verwandelte ihren Freund in einen Frosch.

Eski arkadaşını kaybetmenin nasıl hissettirdiğini biliyor musun?

Kannst du dir denken, wie man sich vorkommt, wenn man einen alten Freund verliert?

En son ne zaman erkek arkadaşını gördün?

Wann war das letzte Mal, als du deinen Freund gesehen hast?

Dedektifler Tom'un, kız arkadaşını boğarak öldürdüğünü söylediler.

Der Kriminalpolizei zufolge hat Tom seine Freundin stranguliert.

Şiddetli yağmura rağmen hastanedeki arkadaşını ziyaret etti.

Trotz des heftigen Regens besuchte er seinen Freund im Krankenhaus.

Erkek arkadaşını gördüğünden beri ne kadar oldu?

Wie lange ist es her, seitdem du deinen Freund gesehen hast?

Kız arkadaşını başka bir adamla görmesi işkenceydi.

Seine Freundin mit einem anderen Mann zu sehen war Folter für ihn.

Sadece en iyi arkadaşını kaybetmiş gibi görünüyorsun.

Du siehst aus, als ob du gerade deinen besten Freund verloren hast.

O benim onun erkek arkadaşını çalmaya çalıştığımı düşünüyor.

Sie glaubt, ich wolle ihr den Freund ausspannen.

Mary erkek arkadaşını ziyaret etmek için Amerika'ya geldi.

Maria ist nach Amerika gekommen, um ihren Freund zu besuchen.

O hem kız arkadaşını hem de işini kaybetti.

Er verlor sowohl seine Freundin als auch seinen Arbeitsplatz.

Mary bana kızgın, çünkü erkek arkadaşını çaldığımı düşünüyor.

Maria ist sauer auf mich, weil sie meint, ich hätte ihr den Freund ausgespannt.

O, kız arkadaşını hamile bıraktı ve onlar evlenmek zorundaydı.

Er hat seine Freundin geschwängert und sie mussten heiraten.

O, kızının erkek arkadaşını kabul etmek için hiçbir çaba harcamadı.

Er bemühte sich nicht darum, den Freund seiner Tochter zu akzeptieren.

Mary arkadaşını otele kadar takip etti çünkü bölgeyi iyi bilmiyordu.

Maria folgte ihrem Freund zum Hotel, denn sie kannte sich in der Gegend nicht gut aus.

Mary eve geldi ve en iyi arkadaşını Tom'la yatakta buldu.

Maria kam nach Hause und fand Tom mit ihrer besten Freundin im Bett vor.

- Borç para ver ki arkadaşını kaybedesin.
- Dostunu kaybetmek istiyorsan borç ver.

Verleih dein Geld und verlier deinen Freund.

Tom, Moskova'daki kız arkadaşını ziyaret ettiğinde pasaportunu ve bütün kredi kartlarını kaybetti.

Tom hat seinen Pass und alle seine Kreditkarten verloren, als er seine Freundin in Moskau besuchte.

Mum ışığı yanında akşam yemeği hazırlama yerine o, eBay'da açık artırma için erkek arkadaşını satışa sundu.

Statt ein Candle-Light-Dinner vorzubereiten, versteigerte sie ihren Freund auf eBay.