Translation of "Yeşil" in French

0.017 sec.

Examples of using "Yeşil" in a sentence and their french translations:

- Işık yeşil.
- Trafik ışığı yeşil.

- Le feu est au vert.
- Le feu est vert.

Ağaç yeşil.

L'arbre est vert.

Onlar yeşil.

- Ils sont verts.
- Elles sont vertes.

Bu, yeşil.

C'est vert.

Ağaçlar yeşil.

Les arbres sont verts.

Deniz yeşil.

La mer est verte.

Masa yeşil.

La table est verte.

- Yeşil size uyar.
- Yeşil size uyuyor.

- Le vert te va bien.
- Le vert vous sied bien.

- Yeşil Alice'e uyuyor.
- Yeşil Alice'e yakışır.

Le vert va bien à Alice.

Yeşil- önemi az.

Vert : mineur.

Yeşil ışık kullanacağım,

Je passe à une lumière verte maintenant,

Çit yeşil boyalıdır.

La clôture est peinte en vert.

Yeşil gözleri var.

Elle a les yeux verts.

Yeşil, paranın rengidir.

Le vert est la couleur de l'argent.

Muzlar hâlâ yeşil.

Les bananes sont encore vertes.

Biraz yeşil görünüyorsun.

- Vous n'avez pas l'air dans votre assiette.
- Tu n'as pas l'air dans ton assiette.

Deniz çok yeşil.

La mer est très verte.

Yeşil elmaları yedim.

J'ai mangé les pommes vertes.

Hangi meyve yeşil?

Quel fruit est vert ?

Yeşil biberleri severim.

J'adore les poivrons verts.

Yeşil küp pürüzsüzdür.

Le cube vert est lisse.

Afrika yeşil maymun hücresinde

Singe vert africain en cellule

Kalbim yeşil ve sarıdır.

Mon cœur est vert et jaune.

Yeşil biberi çok severim.

J'adore le poivron.

Onun yeşil gözleri var.

Il a les yeux verts.

Bu armut yeşil mi?

Est-ce que cette poire est verte ?

Yeşil çay içer misin?

Bois-tu du thé vert ?

Yeşil çay içiyor musun?

Est-ce que c'est du thé vert que vous buvez ?

Bir yeşil çay, lütfen.

Un thé vert, s'il vous plaît.

Bu yeşil bir elmadır.

Ceci est une pomme verte.

Ben yeşil çay istemiyorum.

Je n'aime pas le thé vert.

Komşunun çimenliği daha yeşil.

La pelouse du voisin est plus verte.

Yeşil bir bornoz giyiyor.

Elle porte un vêtement vert.

Bu yeşil şey nedir?

Quel est ce truc vert ?

Tom'un yeşil gözleri var.

Tom a les yeux verts.

Köpek yeşil ve güzeldir.

Le chien est vert et beau.

O, yeşil biber sevmez.

Elle n’aime pas le poivron vert.

Ben yeşil renkten hoşlanırım.

J'aime la couleur verte.

Yeşil bir gömleğim var.

J'ai une chemise verte.

Yeşil bir evim var.

J'ai une maison verte.

Dağlar mutlaka yeşil değildir.

Une montagne n'est pas forcément verte.

Trafik ışığı yeşil yandı.

- Le feu passa au vert.
- Le feu de circulation est passé au vert.

Yeşil çatılı ev benimki.

La maison avec le toit vert c'est la mienne.

O asla yeşil giymez.

- Elle ne s'habille jamais en vert.
- Elle ne porte jamais de vert.

Yeşil kırmızı ile gitmez.

Le vert ne va pas avec le rouge.

Mary'nin yeşil gözleri var.

Marie a les yeux verts.

Çim yeterince yeşil değil.

L'herbe n'est pas assez verte.

- Renksiz yeşil fikirler öfkeli uyur.
- Renksiz yeşil fikirler öfkelice uyur.
- Renksiz yeşil fikirler öfkeli bir şekilde uyur.

- Les idées vertes incolores dorment furieusement.
- Les idées vertes incolores dorment intensément.

"yeşil bina"lara dönüşünde görüyoruz,

mais sont maintenant plus chers

Kırmızı, yeşil ve sarı olabiliyorlar.

Il y en a des rouges, des vertes et des jaunes.

Hologram burada, yeşil ışık geçiyor,

Ici, l’hologramme, la lumière qui le pénètre,

...geri geliyor bu yeşil kaplumbağa.

une tortue verte est de retour

Yeşil, benim en sevdiğim renktir.

Le vert est ma couleur favorite.

Çatısı yeşil olan ev benim.

La maison avec le toit vert c'est la mienne.

Senin yeşil bir kitabın var.

Vous avez un livre vert.

Yeşil fasulyeyi çiğ yemek mümkündür.

Il est possible de manger crus les haricots verts.

O yeşil bir elbise giymişti.

Elle porte une robe verte.

Parktaki çim yeşil ve güzel.

La pelouse du parc est verte et jolie.

Yeşil su içmeye uygun değildir.

L'eau verte n'est pas potable.

Emily'nin yeşil gözleri mi var?

Est-ce qu'Émilie a les yeux verts ?

Oynayacak hiç yeşil alan yok.

Il n'y a pas d'espaces verts pour jouer.

O, açık yeşil sütyeni seviyor.

Elle aime le soutien-gorge vert clair.

Eimear'ın yeşil bir evi var.

Eimear a une maison verte.

O hiçbir zaman yeşil giymiyor.

- Elle ne s'habille jamais en vert.
- Elle ne porte jamais de vert.

Yayalar sadece yeşil ışıkta geçmelidirler.

Les piétons doivent traverser seulement au feu vert.

Bu çaya, yeşil çay denir.

Ce thé est appelé « thé vert ».

Bu papağanın yeşil tüyleri var.

Ce perroquet a les plumes vertes.

O, bütün duvarları yeşil boyadı.

Il a peint tous les murs en vert.

Tom'un yeşil gözleri var mı?

Tom a-t-il les yeux verts ?

Orada yeşil bir küp var.

Il y a un cube vert là-bas.

O açık yeşil sütyen seviyor.

Elle aime le soutien-gorge vert clair.

- Tom'un sarı saçları ve yeşil gözleri var.
- Tom sarışın ve yeşil gözlü.

Tom a les cheveux blonds et les yeux verts.

çünkü yeşil bitkiler genelde kaynak demektir.

car les plantes vertes sont une bonne ressource.

Japon yeşil kantaron çayı çok acıdır.

Le thé vert japonais de gentiane est très amer.

Yeşil olduğunda, büyürsün. Olgunlaştığın zaman çürürsün.

Tant que t'es vert, c'est que tu grandis. Quand t'es mûr, tu pourris.

Geçmeye başlamadan önce yeşil sinyali bekle.

Attends le signal vert avant de commencer à traverser.

Yeşil su içmek için iyi değildir.

Une eau verte n'est pas bonne à boire.

İtalyan bayrağı, yeşil, beyaz ve kırmızıdır.

Le drapeau italien est vert, blanc et rouge.

Tom'un evi yeşil bir çatıya sahiptir.

La maison de Tom à un toit vert.

Kırmızı kutu yeşil bir küp içeriyor.

La boîte rouge contient un cube vert.

- Bu armut yeşil.
- Bu armut yeşildir.

La poire est verte.

Yepyeni ve teknoloji bakımından yenilenmiş yeşil binalar;

des bâtiments écologiques, neufs et modernisés ;

Sonradan buna İran Yeşil Hareketi adı verildi.

ce qui allait devenir le Mouvement Vert Iranien.

Burası kanyonun üst kısmından çok daha yeşil.

C'est bien plus vert qu'en haut du canyon.

Karbon, yeşil bitkilerin atmosferden karbondioksiti alıp bünyelerinde

Le gaz carbonique rentre dans le sol grâce au procédé de la photosynthèse :

Yeşil bir muz, yenecek kadar olgun değildir.

Une banane verte n'est pas assez mûre pour être mangée.