Translation of "Kurşun" in French

0.008 sec.

Examples of using "Kurşun" in a sentence and their french translations:

Kurşun tehlikelidir.

Le plomb est dangereux.

Kurşun kalemlerin açılmalı.

- Tes crayons doivent être aiguisés.
- Vos crayons doivent être aiguisés.
- Il faut tailler tes crayons.
- Il faut tailler vos crayons.

Kurşun kolayca bükülür.

Le plomb se plie facilement.

Kurşun bir metaldir.

Le plomb est un métal.

Kurşun kolayca eğilir.

Le plomb se plie facilement.

Bunlar kurşun delikleri.

- Ce sont des trous de balles.
- Ce sont des impacts de balles.

Kurşun atardamarı kesti.

La balle sectionna une artère.

Kurşun kalemimi keskinleştirdim.

J'ai taillé mon crayon.

- Bu pencere kurşun geçirmez.
- Bu cam kurşun geçirmez.

Cette fenêtre est à l'épreuve des balles.

- Bu bir kurşun kalemdir.
- Bu bir kurşun kalem.

Ceci est un crayon.

Bazı kurşun kalemler almalıydı.

Il aurait dû acheter quelques stylos.

O meteliğe kurşun atıyor.

Elle est fauchée.

Tom kurşun kalemi açtı.

Tom a taillé un crayon.

Bir kurşun kalemim yok.

Je n'ai pas de crayon.

Hiç kurşun kalemim yok.

- Je ne dispose d'aucun crayon.
- Je n'ai aucun crayon.

Bu kurşun kalem kırmızı.

Ce crayon est rouge.

Birisi kurşun kalemimi çaldı.

Quelqu'un s'est carapaté avec mon crayon.

Kurşun kalemini kullanabilir miyim?

Puis-je emprunter votre crayon ?

Bu benim kurşun kalemim.

- C'est mon crayon.
- Il s'agit de mon crayon.

Ben kurşun kalemimi unuttum.

J'ai oublié mon crayon.

Bu kurşun kadar ağır.

C'est aussi lourd que du plomb.

O bir kurşun kalem.

C'est un crayon.

Bacaklarım kurşun gibi ağır.

Mes jambes sont lourdes comme du plomb.

Kurşun hangi sıcaklıkta erir?

- À quelle température fond le plomb ?
- À quelle température le plomb fond-il ?

O, bir kurşun tarafından yaralandı.

Il fut blessé par une balle.

Kaç tane kurşun kalemin var?

- Combien de crayons avez-vous ?
- Combien as-tu de crayons ?

Bu bir kurşun yarasına benziyor.

- Ça a l'air d'une blessure par balle.
- On dirait une blessure par balle.

Kurşun yaygın bir çevre kirleticidir.

Le plomb est un polluant environnemental commun.

O bir kurşun deliği mi?

Est-ce un trou causé par une balle ?

Tom bir kurşun kalem çıkardı.

Tom sortit un crayon.

Bir kurşun kalemin var mı?

- Est-ce que tu as un crayon ?
- As-tu un crayon ?

Kurşun kalemi olan var mı?

- Est-ce que l'un de vous a un crayon ?
- Est-ce que l'une d'entre vous a un crayon ?

Kurşun kalemler düzine ile satılırlar.

Les crayons se vendent par douzaines.

Ön camda kurşun delikleri vardı.

Il y avait des impacts de balles sur le pare-brise.

Göğsünde üç kurşun yarası vardı.

Il a eu trois blessures par balle dans le torse.

Kurşun kalemini ödünç alabilir miyim?

- Puis-je emprunter ton crayon ?
- Puis-je emprunter votre crayon ?

Burada beş kurşun kalem var.

Ici, il y a cinq crayons.

Kurşun kalemim masamın kenarına düştü.

Mon crayon est tombé du coin de mon bureau.

Onun hiç kurşun kalemi yoktu.

Elle n'avait même pas un crayon.

Onun elinde, kurşun altın oldu.

Dans sa main le plomb se transforma en or.

Bu kurşun kalem senin mi?

Est-ce que ce stylo est à toi ?

Kurşun kalemler düzine halinde satılıyor.

Les crayons se vendent par douzaines.

Kurşun, alüminyumdan çok daha ağırdır.

Le plomb est beaucoup plus lourd que l'aluminium.

Ayrıca kurşun kalem sıradan bir kullanıcının

Le crayon est vraiment cette chose à laquelle

Lütfen adınızı bir kurşun kalemle yazın.

Écrivez votre nom avec un crayon s'il vous plaît.

Bugün bir düzine kurşun kalem aldım.

J'ai acheté une douzaine de crayons aujourd'hui.

Kurşun kalemini aldı ve yazmaya başladı.

Il prit son crayon et se mit à écrire.

Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.

Tu ne dois pas écrire une lettre au crayon de plomb.

Tom'un bir kurşun kalemi bile yok.

- Tom n'a même pas un crayon.
- Tom n'a même pas de crayon.

Bana o kurşun kalemi uzatır mısın?

Tu veux bien me donner ce crayon ?

O, kurşun kalemini kulağının arkasına sıkıştırdı.

- Il plaça son crayon derrière l'oreille.
- Il a placé son crayon derrière l'oreille.

Tom serseri bir kurşun tarafından öldürüldü.

Tom a été tué par une balle perdue.

O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır.

Il utilise un crayon avec une pointe fine.

- Kalemin ne renk?
- Kurşun kalemin ne renk?

- De quelle couleur est votre crayon ?
- De quelle couleur est ton crayon ?

Ölüm nedeni bir kurşun yarası gibi görünüyor.

La cause de la mort semble être une blessure par balle.

Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.

- J'ai ouvert le tiroir afin de prendre un crayon.
- J'ouvris le tiroir, afin de prendre un crayon.

Kurşun, sembolü Pb olan kimyasal bir elementtir.

Le plomb est un élément chimique symbolisé par Pb.

Tom çekmeceyi karıştırdı, bir kurşun kalem arıyordu.

- Tom farfouilla dans le tiroir, à la recherche d'un crayon.
- Tom fouilla dans le tiroir, à la recherche d'un crayon.

Tom kaç tane kurşun kalem alacağını belirtmedi.

Tom n'a pas précisé combien de crayons acheter.

Bana bir kurşun kalem ödünç verir misin?

- Me prêterais-tu un crayon ?
- Me prêteriez-vous un crayon ?

Bir dolma kalemle yaz, bir kurşun kalemle değil.

Écris avec un stylo, non avec un crayon.

Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı?

Qu'est-ce qui est le plus lourd, le plomb ou l'or ?

O, kurşun kalemi ile düz bir çizgi çizdi.

- Il traça une ligne droite avec son crayon.
- Il traça une ligne droite de son crayon.

Kurşun, onun göğsüne girdi, onu kritik durumda bıraktı.

La balle pénétra sa poitrine, le laissant dans un état critique.

Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.

Veuillez utiliser un crayon pour écrire votre nom.

Çocuklar kurşun zehirlenmesi için daha fazla risk altındadır.

Les enfants sont plus exposés à l'empoisonnement au plomb.

O, onların her birine bir kurşun kalem verdi.

Il a donné un crayon à chacun d'eux.

- Hiç param yok.
- Beş parasızım.
- Meteliğe kurşun atıyorum.

- Je suis fauché.
- Je n'ai plus un sou.

Bu günlerde az sayıda öğrenci kurşun kalem kullanıyor.

Peu d'étudiants utilisent des crayons de nos jours.

- O merminin hedefi bendim.
- O kurşun bana sıkılmıştı.

La balle m'était destinée.

- Hiç kalemin var mı?
- Hiç kurşun kalemin var mı?

- As-tu des crayons ?
- Avez-vous des crayons ?

Bir kurşun kalem istiyorsan, sana bir tane ödünç veririm.

Si tu as besoin d'un crayon, je t'en prête un.

Onun kurşun kalemini çiğnemek gibi kötü bir alışkanlığı var.

Elle a la mauvaise habitude de mâcher son crayon.

- Bu kalem gri değil.
- Bu kurşun kalem gri değil.

Ce crayon n'est pas gris.

Kurşun zehirlenmesi dünya genelinde milyonlarca çocuğun sağlığını tehlikeye atar.

L'empoisonnement au plomb met la santé de millions d'enfants en danger, de par le monde.

- Ben senin kurşun kalemini kullanabilir miyim?
- Ben kalemini kullanabilir miyim?

- Puis-je utiliser votre crayon ?
- Puis-je utiliser ton crayon ?

Bir dolma kalemin mi yoksa bir kurşun kalemin mi var.

- Avez-vous un stylo ou un crayon ?
- As-tu un stylo ou un crayon ?

Tom kurşungeçirmez bir yelek giymişti bu yüzden kurşun onu öldürmedi.

Tom portait un gilet pare-balles donc la balle ne l'a pas tué.

İki kurşun mağduru yakındaki bir hastanede yoğun bakım ünitesinde bulunmaktadır.

Les deux victimes de la fusillade se trouvent en unité de soins intensifs dans un hôpital des environs.

Polis onun kafasına kendi açtığı kurşun yarası gibi göründüğünü söyledi.

- L'agent de police indiqua que ça avait l'air d'une blessure par balle volontaire à la tête.
- L'agent de police a indiqué que ça avait l'air d'une blessure par balle volontaire à la tête.

Herkes hatalar yapar, bu sebeple onlar kurşun kalemlere silgiler koyarlar.

Tout le monde fait des erreurs. C'est pour ça qu'on met des gommes sur les crayons.

- Hiç ateşli silahla yaralandınız mı?
- Hiç kurşun yarası aldınız mı?

- Avez-vous déjà été blessé par balle ?
- Avez-vous déjà été blessée par balle ?
- As-tu déjà été blessé par balle ?
- As-tu déjà été blessée par balle ?

- Bu bir dolma kalem mi yoksa bir kurşun kalem mi?
- Bu dolmakalem mi yoksa kurşunkalem mi?

Est-ce un stylo ou un crayon ?