Translation of "Geleceği" in French

0.008 sec.

Examples of using "Geleceği" in a sentence and their french translations:

Geleceği öngörebilirim.

Je ne peux pas prédire l'avenir.

Geleceği düşünmeliyim.

Je dois penser au futur.

Kimse geleceği bilmiyor.

- Personne ne connaît le futur.
- Nul ne connaît l'avenir.
- Personne ne connaît l'avenir.

Geleceği için endişelidir.

Elle s'inquiète pour son avenir.

Onun geleceği kesindir.

Il est certain de venir.

İnsanın geleceği, kadındır.

L’avenir de l’homme, c'est la femme.

Geleceği düşünmeden edemiyorum.

Je ne peux m'empêcher de penser à l'avenir.

Kimse geleceği öngöremez.

Personne ne peut prédire l'avenir.

Ayrıca geleceği dikkate aldığınızda,

mais que quand on pense sur le long terme,

Siz geleceği tahmin etmiyorsunuz;

On ne prédit pas l'avenir :

O, geleceği hakkında belirsizdir.

Il n'est pas sûr de ce que l'avenir lui réserve.

Hiç kimse geleceği bilmiyor.

- Personne ne connaît le futur.
- Nul ne connaît l'avenir.
- Personne ne connaît l'avenir.

Geleceği bilmek ister misin?

Veux-tu connaître l'avenir ?

Tom geleceği hakkında endişeli.

Tom est inquiet pour son avenir.

Bu işin geleceği yok.

Ce métier n'a pas d'avenir.

Kimin geleceği umurumda değil

Je me fiche de savoir qui vient.

Onun buraya geleceği kesin.

Il est certain qu'il viendra ici.

Bazen geleceği anlamak için okuruz.

Parfois, nous lisons pour comprendre l'avenir.

Dünyanın çocukların geleceği heyecanla bekledikleri

Imaginez à quoi ressemblerait ce monde,

Ben insanlığın geleceği için korkuyorum.

- Je crains pour l'avenir de l'humanité.
- Je crains pour l'avenir de l'espèce humaine.

Hiç kimse geleceği önceden bilemez.

Personne ne peut prédire l'avenir.

O geleceği parlak bir genç.

C'est un jeune plein d'avenir.

Geçmişin gözyaşları geleceği verimli kılar.

Les larmes du passé fécondent l'avenir.

Tom ve ben birlikte geleceği

Tom et moi allons ensemble.

Tom'un parlak bir geleceği var.

Tom a un brillant avenir.

Gerçekten geleceği tahmin edebilir misin?

Peux-tu vraiment prédire l'avenir?

Dünyanın sonu da yakında geleceği için --

Et puisque le monde se terminera bientôt -

Geçmişi görmezden gelirseniz geleceği tehlikeye atarsınız.

Si vous ignorez le passé, vous mettez l'avenir en péril.

Tom geleceği konusunda bana söz verdi.

Tom m'a promis qu'il viendrait.

Otelin geleceği çok umut verici görünüyor.

L'avenir de l'hôtel paraît très prometteur.

Tom'un geleceği belirsiz kalmaya devam ediyor.

L'avenir de Tom reste incertain.

Her zaman geleceği görmeyi hayal ettim.

J'ai toujours rêvé de voir le futur.

Tom Mary'ye geleceği tahmin edebileceğini söyledi.

Tom a dit à Marie qu'il pouvait prédire l'avenir.

Avrupanın geleceği hakkında birlikte düşünmemiz gerekiyor.

- Nous devons réfléchir ensemble au futur de l'Europe.
- Nous devons réfléchir ensemble à l'avenir de l'Europe.

Bu ülkenin geleceği hakkında çok endişeliyiz.

Nous sommes très préoccupés par l'avenir de ce pays.

Ama Chang'ın geleceği, "Günışığı Sınıfı"nın kurulumuyla

Mais le futur de Chang a changé radicalement

Ebeveynler her zaman çocuklarının geleceği hakkında endişeli.

Les parents sont toujours inquiets quant au futur de leurs enfants.

Bayan Harris oğlunun geleceği hakkında çok şüpheli.

Mme Harris est très réservée sur l'avenir de son fils.

Bana onların geleceği saati tam olarak söyleyin.

Dites-moi l'heure précise de leur arrivée.

Ebeveynler genellikle kendi çocuklarının geleceği hakkında endişelidirler.

La plupart des parents se soucient de l'avenir de leurs enfants.

Geleceği düşünerek gerçekten ne kadar zaman harcarsınız?

- Combien de temps passez-vous réellement à réfléchir à l'avenir ?
- Combien de temps passes-tu réellement à réfléchir à l'avenir ?

Bu seçim, bu ülkenin geleceği için önemlidir.

Cette élection est importante pour l'avenir de ce pays.

Geleceği olmayan o alışılmış işlerden uzak bir şekilde,

j'ai besoin que vous sortiez de cette zone de confort,

- Geleceği varsa göreceği de var.
- İnsan ektiğini biçer.

- Comme tu auras semé tu moissonneras.
- On récolte ce que l'on a semé.

- Gerçekten önünü görebiliyor musun?
- Gerçekten geleceği görebiliyor musun?

Pouvez-vous vraiment voir le futur ?

Tom geleceği tam olarak tahmin edebildiğini iddia ediyor.

Tom prétend qu'il peut prédire avec précision l'avenir.

Gerçek bir iyileştirme anlamına geleceği bir gelecek tasavvur edebiliyorum.

représente un remède potentiel et pas seulement un traitement.

Şirketimizin geleceği tehlikede. Son birkaç yıldır aşırı derecede borçluyuz.

L'avenir de l'entreprise est en jeu. Ça fait deux ans que nous sommes sérieusement dans le rouge.

O ona bağlı olduğu için, insanlığın geleceği belirsiz kalır.

L'avenir de l'humanité reste indéterminé, parce qu'il dépend d'elle.

- Onun tuzu kuru.
- Onun geleceği garantili.
- Ayranı duru, ekmeği kuru.

Il est bien au chaud.

Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu, onu kendi başınıza yaratmaktır.

La meilleure manière de prédire l'avenir est de le créer soi-même.

Geleceği için bu kadar planı olmasına ve çok pozitif olmasına hayran kaldım,

qu'elle puisse être si optimiste et pleine de projets pour l'avenir,

Sürekli büyüyen bir uğraşın altında sıkışıp kalıyorlar Bir insan olarak geleceği olmayan.

Cette année-là, Israël se retire de Gaza.

- Çocuk büyük bir potansiyele sahip.
- Çocuğun parlak bir geleceği var.
- Çocuğun geleceği parlak.
- Çocuk parlak bir geleceğe sahip.
- Çocuk parlak bir gelecek vâât ediyor.
- Çocuk vaat dolu.

Ce garçon porte plein de promesses.

Ben şirketin geleceği ile ilgili üst düzey yöneticilerinin toplantısında duvardaki sinek olmayı isterdim.

J'aimerais être une petite souris lors de la réunion des dirigeants sur l'avenir de la société.

Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.

À la télévision, quelqu'un a parlé, d'un air sérieux, des problèmes de l'avenir de notre pays.