Translation of "Yedek" in English

0.012 sec.

Examples of using "Yedek" in a sentence and their english translations:

Yedek getirin.

Bring backup.

Yedek lastik bagajda.

The spare tire is in the trunk.

Yedek anahtarım var.

I have a spare key.

Yedek planım yoktu.

I had no backup plan.

Hiç yedek yok.

There is no substitute.

Yedek anahtar yaptırdım.

I had a duplicate key made.

Yedek bir gömleğim yok.

I don't have a spare shirt.

Bize yedek parça gönderiyorlar.

They send us spare parts.

Belki bir yedek bulabiliriz.

Perhaps we could find a substitute.

İki yedek lastik alıyoruz.

- We are taking two spare tires.
- We're taking two spare tires.

Benim yedek planım yok.

I have no backup plan.

Yedek anahtarın var mı?

- Do you have a spare key?
- Do you have an extra key?

Bir yedek raketim var.

I have a spare racket.

Yedek bir odamız var.

We have a spare room.

- Yedek parçaları birer birer inceledi.
- Yedek parçaları peş peşe inceledi.

He examined the spare parts one after another.

Sanki yedek parçalardan oluşturulmuş gibidir.

It looks like something made out of spare parts.

Yedek parçaları birer birer inceledi.

- He examined the spare parts one after another.
- He examined the spare parts one by one.

Sana bir yedek alabilir miyim?

Can I get you a refill?

Uçak biraz yedek yakıt taşımalıdır.

The aeroplane must carry some spare fuel.

Bir yedek planın var mı?

Do you have a backup plan?

Sizin yedek oyuncunuz zaten seçildi.

Your substitute has already been picked out.

Bir yedek anahtarınız var mı?

Do you have a spare key?

Aracınızın yedek lastiği var mı?

Does your car have a spare tire?

- Sami Leyla'yı yedek dansçı olarak çağırdı.
- Sami Leyla'yı yedek rakkase olarak çağırdı.

Sami hired Layla as a backup dancer.

- Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
- Bir araba fabrikasında yedek parça yapımında çalışıyor.

He is making spare parts in a car factory.

Bu arada, yedek pillerin var mı?

By the way, do you have any spare batteries?

Lütfen bana bir yedek battaniye ver.

- I need an extra blanket.
- Please give me a spare blanket.

Ondan yapılmış bir yedek anahtarı vardı.

He had a duplicate key made from that one.

Bu araba için yedek parça alamam.

I can not buy spare parts for this car.

Her zaman bir yedek planın var.

Tom always has a backup plan.

Tom arabasının bagajına yedek lastik koydu.

Tom put the spare tire in the trunk of his car.

Bir yedek öğretmen olarak iş buldum.

I've taken a job as a substitute teacher.

Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyoruz.

We are producing spare parts in an automobile factory.

Onların yedek bir planı var mıydı?

Did they have a backup plan?

Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorum.

I am making spare parts in a car factory.

Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.

- He is making spare parts in a car factory.
- She is making spare parts in a car factory.

Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.

They are making spare parts in a car factory.

Senin aracının yedek lastiği var mı?

Does your car have a spare tyre?

Tom ve Mary, John'un yedek şarkıcılarıdır.

Tom and Mary are John's backup singers.

Neyse ki bir yedek planım vardı.

Luckily, I had a backup plan.

Evimin dışarıda gizli bir yedek anahtarı var.

I have a spare key to my house hidden outside.

Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.

Tom is making spare parts in a car factory.

Mary bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.

Mary is making spare parts in a car factory.

Tofu, et için bir yedek olarak kullanılabilir.

Tofu can be used as a substitute for meat.

Tom bagajı açtı ve yedek lastiği çıkardı.

Tom opened the trunk and took out the spare tire.

O turun zaten bir yedek listesi var.

That tour already has a waiting list.

Araban için kaç tane yedek anahtarın var?

How many spare keys do you have for your car?

Tom bahçesinde gizli bir yedek anahtar bulundurur.

Tom keeps a spare key hidden in his garden.

Tom'un her zaman bir yedek planı vardı.

Tom always had a back up plan.

Tom yedek lastiği çıkarmak için bagajı açtı.

- Tom opened the trunk to get the spare tire.
- Tom opened the boot to take out the spare wheel.

Her zaman yedek bir plan yapmaya çalışıyorum.

I try to always have a backup plan.

Yedek kopyalar yapan bir programı nasıl yazıyorsunuz?

How do you write a program which makes backup copies?

- Yedek almış mıydın?
- Yedeği var mı sende?

Do you have a backup?

Yanni'nin bir oto yedek parça şirketi var.

Yanni owns an auto parts company.

Oda 360 için bir yedek anahtar alabilir miyim?

May I borrow a duplicate key for Room 360?

Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorsunuz, değil mi?

You are making spare parts in a car factory, aren't you?

Tom takımda olsa bile, o sadece yedek kulübesinde bekler.

Even though Tom is on the team, he's just a bench warmer.

Tom yedek parça çalmak için bir depoya gizlice girdi.

- Tom sneaked into a warehouse to steal spare parts.
- Tom snuck into a warehouse to steal spare parts.

Yedek filonun bir kısmı, limanı kuşatmak için yakınlarda takip ediyordu.

Half of the supply fleet followed close-by, moving to blockade the port,

Üst katta iki yedek odamız var, bunlardan hiçbiri yıllardır kullanılmıyor.

We have two spare rooms upstairs, neither of which has been used for years.

Bir şeyin aksama ihtimaline karşın Tom'un bir yedek planı vardı.

Tom had a back up plan in case something went wrong.

Senin yedek lastiğini tutmak için en mantıklı yer arabanın bagajındadır.

The most logical place to keep your spare tire is in the trunk of your car.

Eskiden konser verdiğimde Tom ve Mary arkada benim yedek şarkıcılarımdı.

Tom and Mary were my backup singers back when I used to perform.

O sınıf, okulun ilk haftası için bir yedek öğretmene sahipti.

That class had a substitute teacher for the first week of school.

- Bir tane daha boş anahtarın var mı?
- Yedek anahtarın var mı?

Do you have an extra key?