Translation of "Yatan" in English

0.005 sec.

Examples of using "Yatan" in a sentence and their english translations:

Altında yatan basitti:

The theory was simple:

Altta yatan psikolojik mekanizmalar

The underlying psychological mechanisms

Otun üstünde yatan köpek benimdir.

The dog lying on the grass is mine.

Çimde yatan vahşi hayvanları görebiliriz.

We can see wild animals lying in the grass.

Yerde yatan bir şey var.

There's something lying on the ground.

Yerde yatan bir şey vardı.

There was something lying on the ground.

Mary herkesle yatan bir kadındır.

Mary is a promiscuous woman.

Kefalet esaretiyle hapis yatan o insanlar

who are held in jail on bail bondage, right now --

Ve altında yatan bu gerginliği anlatacak.

and it will talk about this tension that sits below.

Yan yatan bir araç geçişi engelledi.

A car lying on its side blocked the passage.

Tom yerde yatan bazı kitaplar gördü.

Tom saw some books lying on the ground.

Ben yolda yatan bir sarhoş gördüm.

I saw a drunk lying on the road.

Sen sokakta yatan bir sarhoş gördün.

You saw a drunk lying in the street.

Onlar sokakta yatan bir sarhoş gördü.

They saw a drunk lying in the street.

Ben sokakta yatan bir sarhoş gördüm.

I saw a drunk lying in the street.

Onlar yerde yatan bir sarhoş gördüler.

They saw a drunkard lying in the road.

Bu tavsiyenin altında yatan teori nedir?

What's the theory behind this advice?

Komşusu açken tok yatan inançlı değildir.

He is not a believer whose stomach is filled while his neighbor goes hungry.

Aslında nefretin en temelinde yatan bir gösteri:

is a manifestation of the essential root of hate:

Tom sokakta yatan bir ayyaşı fark etti.

Tom noticed a drunkard lying in the street.

Olayların altında yatan nedenleri öğrenebilen kişi mutludur.

Happy is he who was able to learn the causes of things.

Tom sokakta yatan bir sarhoşu fark etti.

Tom noticed a drunk lying in the street.

Saldırının altında yatan neden hâlâ netlik kazanmadı.

The motive for the attack is still not clear.

Altın bir yatakta yatan zengin bir adam var.

There's a rich man sleeping on a golden bed.

Erken yatan ve erken kalkan insanlar uzun süre yaşarlar.

- Those who keeps early hour will live long.
- People who go to bed early and get up early live a long time.

Bay Hill'in evinin önünde yatan büyük bir köpek gördüm.

I saw a big dog lying in front of Mr. Hill's house.

Tom yerde yatan, kurşun yaraları kanayan iki adam gördü.

Tom saw two men lying on the floor, bleeding from gunshot wounds.

Bay Hill'in evinin önünde yatan dev bir köpek gördüm.

I saw a huge dog lying in front of Mr Hill's house.

- Körle yatan şaşı kalkar.
- Kurtlarla arkadaşlık eden, ulumayı öğrenir.

Who keeps company with the wolf will learn to howl.

- Kır atın yanında duran ya suyundan ya huyundan alır.
- İtle yatan bitle kalkar.
- Körle yatan şaşı kalkar.
- Köpekle uyuyan pireyle kalkar.

- He who sleeps with dogs wakes up with fleas.
- He who sleeps with dogs gets up with fleas.

Altta yatan pek çok karmaşık ve değişken etkeni dikkate almaz

ignores many of the complicated variable factors beneath it.

Parkta kiraz ağacının altında bankta yatan genç bir adam gördüm.

I saw a young man lying on the bench under the cherry tree in the park.

- Hangi hayvanlar kış uykusuna yatar?
- Kış uykusuna yatan hayvanlar hangileridir?

What animals hibernate?

- Kır atın yanında duran ya suyundan ya huyundan alır.
- İtle yatan bitle kalkar.
- Körle yatan şaşı kalkar.
- Üzüm üzüme baka baka kızarır.

- He who sleeps with dogs wakes up with fleas.
- He who sleeps with dogs gets up with fleas.

Masum dalgıçlara tuzak kurmak için pusuya yatan insan yiyenler olarak tanımlardı.

that would lie in wait on the seabed to trap unsuspecting divers.

Polis memuru yerde yatan bedenin bir nabzı olup olmadığını görmek için kontrol etti.

The police officer checked to see if the body lying on the ground had a pulse.

- Kır atın yanında duran ya suyundan ya huyundan alır.
- Körle yatan şaşı kalkar.
- Üzüm üzüme baka baka kararır.
- Bir kötünün bin iyiye zararı olur.
- Sepetteki bir çürük elma bütün sepeti çürütür

One bad apple spoils the barrel.