Translation of "Yanı" in English

0.009 sec.

Examples of using "Yanı" in a sentence and their english translations:

Birinci yanı şu

The first part is that

Hemen yanı başımızdaki Çin

China right next to us

Parkın her yanı ağaçlık.

The park is well wooded.

Tom'un bu yanı harika.

That's what's great about Tom.

Tom'un bir iyi yanı ve bir de kötü yanı var.

Tom has a good side and an evil side.

Onların güzel yanı da bu.

That's the beauty of it.

Bu konunun 2 yanı var

this topic has 2 sides

Ve aile yanı bakımı desteklemek.

and become an advocate for family-based care.

Onun özel bir yanı var.

There's something special about her.

İngilizcenin yanı sıra Fransızca konuşabilir.

In addition to English, he can speak French.

Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?

What is the hard part of learning Japanese?

Bir altıgenin altı yanı var.

A hexagon has six sides.

İstanbul'un en kötü yanı trafiktir.

The worst of Istanbul is the traffic.

Onların hiç ortak yanı yok.

They don't have anything in common at all.

Bunun komik hiçbir yanı yok.

There is nothing funny about him.

Tom yatak yanı lambasını kapattı.

- Tom turned off his bedside lamp.
- Tom turned his bedside lamp off.

Onların birbirleriyle ortak yanı var.

They have something in common with each other.

Meyvenin yanı sıra, dondurma yiyeceğiz.

Besides fruit, we're going to have ice cream.

Tom’un yanı başında oturabilir miyim?

May I sit next to Tom?

Bu çok başarılı stratejinin iyi yanı

The good news about this very successful strategy

Orada, asistanlarımızı görünmez yapmanın yanı sıra

which is not only a place where we make assistants vanish,

Yönlendirmenin işleri basitleştiren bir yanı var.

of rerouting your focus to what really matters.

Bunun yanı sıra etle beslenen yarasa

besides, a bat fed with meat

Öğrencilerinin yanı sıra öğretmen de geldi.

The teacher as well as his students has come.

İngilizcenin yanı sıra Almanca da konuşur.

He speaks German, not to mention English.

İngilizcenin yanı sıra, Almanca da konuşur.

In addition to English, he speaks German.

İki dilin ortak çok yanı var.

The two languages have a lot in common.

Sporun yanı sıra müziği de severim.

I love music as well as sports.

İngilizcenin yanı sıra İspanyolca da konuşur.

She speaks Spanish, not to mention English.

Oğlunun yanı sıra kızı da ünlüydü.

- His daughter, as well as his son, was famous.
- His daughter, as well as his son, were famous.

İngilizcenin yanı sıra iki dil bilmekte.

He speaks two languages besides English.

Şehrin dört bir yanı dağlarla çevriliydi.

The mountains were all around the city.

Onun onunla hiçbir ortak yanı yok.

He has nothing in common with her.

Eşcinsel olmanın kötü bir yanı yok.

There's nothing wrong with being gay.

Yanı başımda güzel bir kız buldum.

I found at my elbow a pretty girl.

Onun onunla ortak bir yanı yoktu.

She has nothing in common with him.

Tenisin yanı sıra başka ne yapıyorsun?

Besides tennis, what else do you do?

Sami'nin hikayesinin hiçbir ahlaki yanı yok.

Sami's story doesn't have any moral.

Bunun yanı sıra 51 yıl önceki teknolojiyle

In addition, with technology 51 years ago

Nancy Paris'in yanı sıra Londra'ya da gitti

Nancy went to London as well as Paris.

Tom İngilizcenin yanı sıra Almanca da konuşabilir.

Tom can speak German as well as English.

Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.

Television enlightens the viewers as well as entertains them.

Sekreter güzel olmasının yanı sıra İngilizcede iyidir.

The secretary is good at English in addition to being beautiful.

Yemek, içeceğin yanı sıra tatlı da içeriyor.

The meal includes dessert as well as beverage.

Müzisyen Japonya'nın yanı sıra yurtdışında da ünlüdür.

The musician is famous abroad as well as in Japan.

O, bilginin yanı sıra bana tavsiye verdi.

She gave me advice as well as information.

Müziğin yanı sıra o sporları da sever.

He likes sports as well as music.

İngilizce ve Almanca yanı sıra, İspanyolca konuşuyor.

He speaks Spanish, not to mention English and German.

Piyano çalmasının yanı sıra şarkı da söyler.

She sings as well as plays the piano.

İngilizcenin yanı sıra Tay dili de konuşabiliyor.

He can speak Thai as well as English.

Bunun yanı sıra, nasıl dans edilir bilmiyorum.

Besides that, I don't know how to dance.

Tom İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşur.

Tom speaks French as well as English.

Fransızca Fransa'nın yanı sıra İtalya bölgelerinde konuşulur.

French is spoken in parts of Italy as well as in France.

O İspanyolcanın yanı sıra İngilizce de konuşabilir.

She can speak Spanish as well as English.

O, İngilizcenin yanı sıra matematik de öğretir.

He teaches maths as well as English.

Onun karısı İngilizcenin yanı sıra İspanyolca konuşur.

His wife speaks Spanish as well as English.

Öğretmenimiz İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşur.

Our teacher speaks French as well as English.

Bu ikisinin çok az ortak yanı var.

These two have very little in common.

Tom'un Mary ile hiçbir ortak yanı yoktur.

Tom has nothing in common with Mary.

İngilizce ve Fransızcanın yanı sıra, Almanca konuşabilir.

He can speak German, not to mention English and French.

Tom ve Mary'nin birçok ortak yanı var.

- Tom and Mary have a lot in common.
- Tom and Mary have got a lot in common.
- Tom and Mary have much in common.

Tom'un Mary ile ortak bir yanı yoktu.

Tom had nothing in common with Mary.

Emily piyanonun yanı sıra gitar da çalıyor.

Emily plays the piano and also the guitar.

Bir iyi bir de kötü yanı var.

He has a good side and an evil side.

Fakat renk, ulusal kimlik ifadesinin yanı sıra,

But as well as a statement of national identity,

Ama alevlere bakmanın büyüleyici bir yanı da vardır.

But also there's something magical about looking at the flames.

Chobani’nin en önemli yanı benim için şu oldu:

The best part of Chobani for me is this:

Kulak ve kollarındaki yaraların yanı sıra topallayarak yürüyor,

As well as scarring to her ears and arms, she walks with a limp,

Bunun zor olan yanı, aşağıdayken yönümüzü belirlemek olacak.

The difficult thing is gonna be maintaining our direction once we're down there.

Bunun yanı sıra Escobar sokaklarda artık bomba patlatıyordu

In addition, Escobar was now detonating bombs on the streets

Tabi bunun yanı sıra ücretli üyelikleri de var.

Of course, they also have paid memberships.

O bir bisikletin yanı sıra bir motosiklet sürebilir.

She can ride a motorcycle, not to mention a bicycle.

Bir doktor olmanın yanı sıra, o bir yazardır.

In addition to being a doctor, he is a writer.

O İngilizcenin yanı sıra, Almanca ve Fransızca bilir.

He knows German and French, not to mention English.

Bay Nakajima, İngilizcenin yanı sıra, akıcı Almanca konuşabilir.

- In addition to English, Mr. Nakajima can speak German fluently.
- Mr Nakajima can, as well as English, speak fluent German.

Sigara içmesinin yanı sıra babam içki de kullanır.

- Besides smoking, my father drinks.
- My father doesn't just smoke, he drinks too.

Zaman yalanın yanı sıra gerçeği de ortaya koyar.

Time reveals truth as well as falsehood.

Vücudun yanı sıra zihnin de egzersize ihtiyacı var.

The mind needs exercise as well as the body.

Çeke miktarı rakamların yanı sıra kelimelerle de yaz.

Write the amount on the check in words as well as figures.

Gitmiyorum, çünkü diğer nedenlerin yanı sıra param yok.

I am not going, because, among other reasons, I don't have money.

Tom'un Mary ile bir sürü ortak yanı var.

Tom has a lot in common with Mary.

Piyanonun yanı sıra, herhangi başka enstrüman çalabilir misin?

Besides the piano, can you play any other instruments?

Kızın yanı sıra anne babası da çok sempatikti.

The girl, like her parents, was very sympathetic.

Kölelerden çalışmanın yanı sıra genellikle şarkı söylemeleri bekleniyor.

Slaves are generally expected to sing as well as to work.

Hani düşman dört bir yanı sarmış, insanları bir toplasaydık.

Behold, the enemy surrounded all around, we should have gathered people.

Bunun en güzel yanı size oyuncaklarla oynama fırsatı sunması.

The thing that's best about this is it involves playing with toys.

Bunların yanı sıra bilimsel olarak kanıtlanmış bir olay var

There is also a scientifically proven incident

Diğer sera gazlarının yanı sıra, atmosfere karbondioksit salınımı yapılır,

as well as other greenhouse gases such as methane and nitrous oxide,

Enerji kaynaklarına güvenmenin yanı sıra yeniden kullanılabilir ürünleri seçerek

energy sources such as the sun, air and water in addition to a reduction

Hepimiz şimdiki zamanın yanı sıra geçmişle ve gelecekle bağlandık.

All of us are connected with the past and the future as well as the present.

Bir doktor olmasının yanı sıra o iyi bir piyanistti.

In addition to being a physician, he was a master pianist.

Bir park ve bir hastanenin yanı sıra, üç sokak.

Three streets, as well as a park and a hospital.

Tom ve erkek kardeşinin çok az ortak yanı var.

Tom and his brother have very little in common.

Arabasını iki yanı ağaçlı yolun ortasına koydu ve uyudu.

He ditched the car in an alley and took off running.

Brezilya Atlantik Okyanusu'nun yanı sıra on ülkeye sınır komşusudur.

Brazil borders ten countries as well as the Atlantic Ocean.