Translation of "Parkın" in English

0.005 sec.

Examples of using "Parkın" in a sentence and their english translations:

Çiçekçi parkın karşısında.

The flower shop is opposite the park.

Kitabevi parkın yakınında.

The bookstore is near the park.

Onun evi parkın yanında.

Her house is near the park.

Parkın her yanı ağaçlık.

The park is well wooded.

Hırdavatçı dükkanı parkın yanındadır.

The hardware store is near the park.

Biz parkın etrafında koştuk.

We ran around the park.

Okulumuz parkın hemen yanındadır.

Our school is right near the park.

Parkın ortasında bir gölet bulunmaktadır.

There is a pond in the middle of the park.

Parkın etrafında 5 tur at.

Walk around the park five times.

Parkın kapısında iki motosiklet var.

There are two motorcycles at the gate of the park.

Ben bir parkın yakınında yaşıyorum.

I live near a park.

Geyik parkın içinde özgürce dolaştı.

The deer roam freely inside the park.

Bir parkın yakınında mı yaşıyorsun?

Do you live near a park?

Parkın yanında bir kahve dükkânı vardı.

There used to be a coffee shop near the park.

Biz sadece parkın etrafında dolaşamaz mıyız?

Can't we just stroll around the park?

Parkın karşısında güzel bir nehir var.

Opposite the park there is a beautiful river.

Parkın etrafında beş kez yürüyüşe çıkın.

Walk around the park five times.

O, parkın civarında bir yerde yaşıyor.

He lives somewhere around the park.

Onlar parkın yakınında yeni bir evde yaşıyor.

They live in a new house near the park.

Tom bu parkın diğer tarafındaki apartmanda yaşıyor.

Tom lives in the apartment building on the other side of this park.

Tom'un kendi başına parkın etrafında dolaşmasına izin veremeyiz.

We can't let Tom wander around the park by himself.

Parkın yanındaki küçük kahvehanede hızlı bir öğle yemeğini alalım.

Let's grab a quick lunch at that small coffeeshop near the park.

- En sevdiğin milli park hangisi?
- Favori milli parkın hangisidir?

What's your favorite national park?

- Tom bana park civarını gezdirdi.
- Tom bana parkın etrafını gezdirdi.

Tom showed me around the park.

Parkın bir yerinde şemsiyemi kaybettiğimden yeni bir tane almaya ihtiyacım var.

I lost my umbrella somewhere in the park so I need to buy a new one.