Translation of "Yürek" in English

0.002 sec.

Examples of using "Yürek" in a sentence and their english translations:

O, yürek parçalayıcıydı.

It was heartbreaking.

Bu yürek gerektirir.

That takes guts.

Mültecilerin hikayeleri yürek parçalayıcıdır.

The refugees' stories are heartbreaking.

O, yürek parçalayan bir hikaye idi.

It was a heartbreaking story.

Dan, yürek parçalayan gerçekleri ortaya çıkardı.

Dan revealed heartbreaking truths.

- Ne üzücü bir hikaye!
- Ne kalp kıran bir hikaye!
- Ne yürek sızlatan bir hikâye!
- Ne yürek parçalayan bir hikâye!
- Ne yürek parçalayıcı bir hikâye!

What a heartbreaking story!

Gününde gerçek bir yürek hoplatan olan, Omar Şerif 83 yaşında öldü.

Omar Sharif, a real heart-throb in his day, died at the age of 83.

- Tom'un yaptığını yapmak yürek isterdi.
- Tom' un yaptığını yapmak, cesaret ister.

It took guts to do what Tom did.

Tom, bir restoranda tek başına yemek yemenin yürek parçalayıcı olduğunu düşünmektedir.

Tom thinks that eating at a restaurant by himself is pathetic.

- Bu gerçekten üzücü.
- Bu gerçekten kalp kırıcı.
- Bu gerçekten yürek sızlatıcı.

This is really heartbreaking.

- Tom'da mangal gibi yürek var.
- Tom'un heykelini dikseler taşaklarına beton yetmez.

Tom has balls of steel.

Yürek hoplatan tehlikeli yakınlaşmalar nedeniyle araçlar teker teker kemikleri kıracak güce sahip canavardan kaçmaya çalışıyor.

With a heart-stopping near miss after near miss, one by one vehicles try to escape the bone-crushing beast.