Translation of "Vermeyecektir" in English

0.059 sec.

Examples of using "Vermeyecektir" in a sentence and their english translations:

Tom, gitmene izin vermeyecektir.

Tom won't let you go.

Jack mektuplarıma cevap vermeyecektir.

Jack will not answer my letters.

Tom, Mary'nin gitmesine izin vermeyecektir.

Tom won't let Mary go.

Tom bunu yapmaya söz vermeyecektir.

Tom won't promise to do that.

Tom Mary'nin kazanmasına izin vermeyecektir.

- Tom isn't going to let Mary win.
- Tom won't let Mary win.

Tom araba kullanmana izin vermeyecektir.

Tom isn't going to let you drive.

Tom, Mary'nin ölmesine izin vermeyecektir.

Tom isn't going to let Mary die.

Tom sana herhangi bir sorun vermeyecektir.

Tom won't give you any trouble.

Tom, Mary'nin onu yapmasına izin vermeyecektir.

- Tom isn't going to allow Mary to do that.
- Tom isn't going to let Mary do that.

Tom Mary'nin onu yapmasına izin vermeyecektir.

Tom won't permit Mary to do that.

Tom asla buna yapmana izin vermeyecektir.

Tom is never going to permit you to do that.

Tom, Mary'nin araba sürmesine izin vermeyecektir.

- Tom isn't likely to let Mary drive.
- Tom isn't going to let Mary drive.

Tom daha fazla soruya cevap vermeyecektir.

Tom isn't going to answer any more questions.

Tom, Mary'nin partiye gitmesine izin vermeyecektir.

Tom isn't going to let Mary go to the party.

Tom, bunun onu durdurmasına izin vermeyecektir.

Tom isn't going to let that stop him.

Tom, Mary'nin artık bunu yapmasına izin vermeyecektir.

Tom won't permit Mary to do that anymore.

Tom artık Mary'nin ona sarılmasına izin vermeyecektir.

Tom won't allow Mary to hug him anymore.

Tom, Mary'nin artık onu öpmesine izin vermeyecektir

Tom won't let Mary kiss him anymore.

Tom, Mary'nin Boston'a seninle gitmesine izin vermeyecektir.

Tom isn't going to let Mary go to Boston with you.

Tom, Mary'ye bir şey olmasına izin vermeyecektir.

Tom isn't going to let anything happen to Mary.

Çok enerji vermeyecektir ama elbet bir şey verecek.

It's not gonna give me a lot of energy, but it's gonna give me something.

Tom, Mary'nin bunu bir daha yapmasına izin vermeyecektir.

Tom won't permit Mary to do that again.

Tom, Mary'nin herhangi bir yere gitmesine izin vermeyecektir.

Tom won't let Mary go anywhere.

Çok enerji vermeyecektir ama elbet bir şey verecek. Bakın, ağacın kabuğundan bir parça alırsanız

It's not gonna give me a lot of energy, but it's gonna give me something. So look, if you get a bit of the bark off,

- Tom senin onu yapmana muhtemelen izin vermeyecektir.
- Tom senin onu yapmana muhtemelen izin vermez.

Tom isn't likely to let you do that.

İnsanlar köknar ağacının bir kısmının yenebildiğini bilmezler. Çok enerji vermeyecektir, ama elbet bir şey verecek.

What people don't know is, you can actually eat part of a fir tree. It's not gonna give me a lot of energy, but it's gonna give me something.