Translation of "Olacaklar" in English

0.005 sec.

Examples of using "Olacaklar" in a sentence and their english translations:

İyi olacaklar.

They're going to be OK.

Hasta olacaklar.

They will be sick.

Memnun olacaklar.

They'll be pleased.

- Seni izliyor olacaklar.
- Sizi izliyor olacaklar.

They'll be watching you.

Birbirlerine âşık olacaklar.

- They will fall in love with each other.
- They'll fall in love with each other.

Olacaklar hakkında korkuyordu.

He was afraid about what was going to happen.

Onlar korkuyor olacaklar.

They'll be afraid.

Çocuklar çocuk olacaklar.

Kids will be kids.

Onlar iyi olacaklar.

- They'll be fine.
- They'll be OK.
- They'll be all right.
- They're going to be OK.

Olacaklar hakkında korkuyorum.

I'm scared of what's going to happen.

Onlar uykuda olacaklar.

They'll be asleep.

Onlar minnettar olacaklar.

They'll be grateful.

Onlar bekliyor olacaklar.

- They'll wait.
- They'll be waiting.

Yakında burada olacaklar.

They'll be here soon.

Onlar öğretmen olacaklar.

They'll become teachers.

Onlar burada olacaklar.

They're going to be here.

Onlar üçte burada olacaklar.

They'll be here at three.

Onlar benimle güvende olacaklar.

They will be safe with me.

Onlar onunla güvende olacaklar.

- They will be safe with her.
- They will be safe with him.

Onlar burada güvende olacaklar.

They'll be safe here.

Onlar Tom'u arıyor olacaklar.

They'll be looking for Tom.

Onlar çok memnun olacaklar.

They will be very glad.

Onlar birazdan burada olacaklar.

They will be here any minute.

Onlar yoksullara yardımcı olacaklar.

They will help the poor.

Onlar cana yakın olacaklar.

They'll be friendly.

Onlar bir sonraki olacaklar.

They'll be next.

Bunun için hazır olacaklar.

They'll be ready for that.

Onlar çok minnettar olacaklar.

They'll be so grateful.

Onlar çok korkmuş olacaklar.

They will be very afraid.

Boston'a taşınıyor olacaklar mı?

Will they be moving to Boston?

Senden peşinden geliyor olacaklar.

They'll be coming after you.

Onlar kararlarından pişman olacaklar.

They will regret their decision.

- Birkaç günlüğüne burada kalıyor olacaklar.
- Birkaç gün için burada kalıyor olacaklar.

They will be staying here for several days.

Onlar da partiye geliyor olacaklar.

They'll be coming to the party too.

Onlar her an geliyor olacaklar.

They'll be arriving any moment.

Hepsi bu gece burada olacaklar.

They'll all be here tonight.

Onlar bu gece burada olacaklar.

They'll be here tonight.

Yarın tarlada sıkı çalışıyor olacaklar.

They will be working hard on the field tomorrow.

Arkadaşlarınız yokluğunuz için pişman olacaklar.

Your friends will regret your absence.

Tom ve Mary orada olacaklar.

Tom and Mary are going to be there.

Tom ve Mary birlikte olacaklar.

Tom and Mary are going to be together.

Kolektif hareketler planladıkları için işlerinden olacaklar.

or because they're contemplating collective action against their employers.

Keşke olacaklar hakkında daha iyimser olabilsem.

I wish I could be more optimistic about what's going to happen.

Misafirlerimiz kısa süre içinde ayrılıyor olacaklar.

Our guests will be leaving shortly.

Bu artistler bir gün ünlü olacaklar.

These artists are going to be famous some day.

Çocuklarımı yetiştireceğim böylece hurafeden korunmuş olacaklar.

I will raise my children so that they will be protected from superstition.

Onlar öğle zamanı Morioka'ya varmış olacaklar.

They will have arrived at Morioka by noon.

Peter, Nancy bir süre içinde hazır olacaklar.

Peter, Nancy will be ready in while.

Şu andan itibaren, onlar daha iyi olacaklar.

From now on, they'll be better.

Onlar saat on birde trenle geliyor olacaklar.

They will be arriving by train at eleven.

Anne babam yaklaşık 2.30'da evde olacaklar.

My parents will be home about 2:30.

Tom ve Mary ne zaman geliyor olacaklar?

What time will Tom and Mary be arriving?

Onlar bugün iyi bir film gösteriyor olacaklar.

Today they'll be showing a good film.

Bahara sağ çıkarlarsa tek başlarına yaşamaya hazır olacaklar.

If they make it to spring, they will be ready to head out alone.

Gelecek ayın sonunda onlar yirmi yıldır evli olacaklar.

On the tenth of next month, they will have been married for twenty years.

Yarın bu saatte, onlar şampiyonluk için dövüşüyor olacaklar.

They will be fighting for the championship this time tomorrow.

Onlar yarın sabah sekize kadar okula gitmiş olacaklar.

They will have gone to school by eight tomorrow morning.

Bu yüzden böcekler daha serin bir yerde saklanıyor olacaklar.

So the critters are gonna be hiding anywhere that it might be cooler.

Bilim, teknoloji ve yeniliği uygulamak için iyi donanımlı olacaklar.

They will be well-equipped to deploy science, technology and innovation.

Onun Londra'da birlikte yaşadığı insanlar beni ziyarete geliyor olacaklar.

The people he lives with in London will be coming to visit me.

Macarlar bizim sahip olduğumuzdan daha fazla cümleye sahip olacaklar.

The Hungarians will have more sentences than we do.

- Tom ve Mary yarın sabah erkenden Avustralya'ya gidiyor olacaklar.
- Tom ve Mary yarın sabah erken saatlerde Avustralya'ya yola çıkıyor olacaklar.

Tom and Mary will be leaving for Australia early tomorrow morning.

Hem Tom hem de Mary bu öğleden sonra meşgul olacaklar.

- Both Tom and Mary will be busy this afternoon.
- Tom and Mary will both be busy this afternoon.

Tom ve Mary hem çok nazikler hem de isteyen herkese yardımcı olacaklar.

Tom and Mary are both very kind and will help anybody who asks.

Gündüzler ve akşamlar gittikçe daha soğuk oluyor. Ağaçların yaprakları yakında kırmızı ve sarı olacaklar.

It is getting colder and colder morning and evening. The leaves of trees will soon turn red or yellow.

- İnsanların yıllarca böyle şeyleri yapıyor olacaklarını düşünüyorum.
- Sanırım insanlar yıllarca bu tür şeyleri yapıyor olacaklar

I think people are going to be doing this kind of thing for years.

Tüm yaşlı insanlar bir zamanlar gençti ne tüm genç insanlar, yolda ölenler hariç, bir gün yaşlı olacaklar.

All old people were once young and all young people will be old one day, except for those that die on the way.