Translation of "Miktar" in English

0.007 sec.

Examples of using "Miktar" in a sentence and their english translations:

Toplam miktar nedir?

What is the total amount?

Bir miktar kitap çalındı.

A number of books were stolen.

O kesin bir miktar.

That's the exact amount.

O büyük bir miktar.

It's a large amount.

Sana bir miktar alabilirim.

I can get you a deal.

Ancak, miktar doğru değildi.

However, the quantity was not correct.

İşte bir miktar su.

- Here's some water.
- Here is some water.

Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.

I accept what you say to some extent.

Bir miktar para kabul edilecektir.

Any amount of money will be welcome.

Önemli olan miktar değil kalitedir.

It is quality, not quantity that counts.

Buzdolabında bir miktar süt kaldı.

There is some milk left in the fridge.

Tom'a bir miktar borcum var.

I owe Tom some money.

Elektrik faturasında ödenecek miktar düşüktü.

The amount payable on the electricity bill was low.

Bana bir miktar kredi verdiler.

They gave me a line of credit.

Bir miktar sıvı ofisimize sızıyor.

Some fluid is leaking into our office.

O bir miktar iş yaptı.

He did an amount of work.

Bir miktar para iş görür.

Any amount of money will do.

Tom bir miktar soğan doğradı.

Tom chopped some onions.

Bana verdiğin miktar yeterli değildi.

The amount you gave me wasn't enough.

Beyne az bir miktar voltaj veriyorsunuz,

You insert a small amount of voltage into the brain,

Ne var ki, miktar doğru değil.

However, the quantity is not correct.

Onun söylediklerinde bir miktar doğruluk var.

- There is a certain amount of truth in what he's saying.
- There is a kernel of truth in what he's saying.

Onun bankada bir miktar parası var.

He has some money in the bank.

Ben dün bir miktar para çaldırdım.

I had some money stolen yesterday.

Sizden bir miktar yasal tavsiye istiyorum.

I'd like to ask you for some legal advice.

Üzerimde belirli bir miktar para var.

I have a certain amount of money on me.

Satranç oynama bir miktar yetenek gerektirir.

Playing chess requires a certain amount of skill.

- Miktar değil, kalite.
- Nicelik değil, nitelik.

Quality, not quantity.

Tom bankaya bir miktar para yatırdı.

Tom deposited some money in the bank.

Birisi bize bir miktar üzüm getirdi.

Someone has brought us some grapes.

Tom bankadan bir miktar para çekti.

Tom withdrew some money from the bank.

Tom bir miktar borç para istiyor.

Tom wants to borrow some money.

Tom'un bir miktar para alması gerekiyor

Tom is supposed to receive some money.

Ve böylece... ...bir miktar panzehir elde edebiliriz.

and replenish... some of this anti-venom.

Onun sadece küçük bir miktar parası vardı.

She had only a small sum of money.

Onun kendine ait bir miktar parası var.

She has some money of her own.

Bir miktar portakal almak için mağazaya gitti.

He went to the store to buy some oranges.

Babam büyük bir miktar para bırakarak öldü.

My father died, leaving a large sum of money.

Gezim için bankadan bir miktar para çektim.

I withdrew some money from the bank for my trip.

Ona ciddi bir miktar para lazım oldu.

She's in desperate need of money.

Meclis üyesi bir miktar tartışmalı önerge sundu.

The councilor tabled a number of controversial motions.

Bir miktar satın alması için anneme yalvardım.

I begged my mom to buy some.

Sami, Leyla'dan bir miktar para ödünç aldı.

Sami borrowed some money from Layla.

Elimizde henüz satmadığımız bir miktar daha var.

We still have some that we haven't sold yet.

Küçük bir miktar para biriktirdi ve Hindistan'a gitti

He saved a small amount of money and went to India

Ben resim için sadece önemsiz bir miktar ödedim.

I paid only a trifle for the picture.

Beş yüz dolar onun için küçük bir miktar.

Five hundred dollars is a small sum for him.

- Biraz kağıda ihtiyacım var.
- Bir miktar kağıt istiyorum.

I want some paper.

Ona bir miktar ödünç para vermen büyük nezaketti.

It was very kind of you to lend him some money.

Şişe içinde kalan sadece bir miktar süt vardı.

There was only a little milk left in the bottle.

Hem miktar hem de kalite birçok durumlarda önemlidirler.

Both quantity and quality are important in most cases.

O bir miktar un ve yağ satın aldı.

She bought flour and oil in quantity.

O miktar ekin, ekonomilerini desteklemek için yeterli değildir.

That amount of crops isn't enough to support their economy.

Bütçe kesintileri bölümde bir miktar sürtüşmeye neden olmalı.

The budget cuts are bound to cause some friction in the department.

Elbette hepimizin içinde bir miktar bencillik ve açgözlülük var

Sure, we all have a bit of selfishness and greed inside us,

Ken bir miktar yumurta satın almak için süpermarkete gitti.

Ken went to the supermarket to buy some eggs.

Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım

I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.

Tom bir miktar aspirin bulmayı umarak ecza dolabını açtı.

Tom opened the medicine cabinet hoping to find some aspirin.

Tom bir miktar elma aldı ve elma sosu yaptı.

Tom bought some apples and made apple sauce.

Yaralanması için tazminat olarak büyük bir miktar para aldı.

He received a large sum of money in compensation for his injury.

- Masaya bir miktar kurabiye koydum ve çocuklar onların hepsini silip süpürdüler.
- Masaya bir miktar kurabiye koydum ve çocuklar onları hemen yediler.

I put some cookies on the table and the kids ate them right up.

Tom'un bilgisayarı çöktü ve o bir miktar önemli belgeleri kaybetti.

Tom's computer crashed and he lost a number of important documents.

Bana aldığı bazı şeyler için Tom'a bir miktar borcum vardı.

- I owed Tom some money for some things he bought for me.
- I owed Tom some money for some things that he bought for me.

Tom arkadaşlarına vermek için Çin'de yapılmış bir miktar cibinlik aldı.

Tom bought some mosquito nets made in China to give to his friends.

Sami ve Leyla'nın ilişki sorunları ofiste bir miktar gerginlik yaratmaya başladı.

Sami and Layla's relationship problems started to create some tension at the office.

Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.

Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.

Sudaki küçük bir miktar insan kanı bile köpek balıklarını millerce uzaktan çekebilir.

Even a small amount of human blood in the water can attract sharks from miles away.

Tom bir çekiç daha ve bir miktar çivi almak için nalbura gitti.

Tom went to the hardware store to buy another hammer and some nails.

Şirket bankanın yeni makineler almak için onlara bir miktar para ödünç vermesini istedi.

The company asked the bank to loan them some money to buy new machinery.

- Bir miktar taze soğuk süt alabilir miyim?
- Biraz soğuk taze süt alabilir miyim?

May I have some fresh cold milk?

- Tom kazara bir miktar fare zehiri yuttu.
- Tom yanlışlıkla biraz fare zehiri içti.

Tom accidentally ate some rat poison.

Tom her hafta eşinden belirli bir miktar cep harçlığı alır. Haftanın sonunda artan parayı kumbarasına koyar.

Tom receives a certain amount of pocket money from his wife every week. He puts whatever remains at the end of the week into his piggy bank.