Translation of "Koşu" in English

0.006 sec.

Examples of using "Koşu" in a sentence and their english translations:

Tom koşu ayakkabıları giyiyor.

Tom is putting on his jogging shoes.

Atlet koşu parkurunda koşuyor.

The runner is running on the track.

Koşu sağlığınız için iyi.

Running is good for your health.

Koşu benim tek savunmamdı.

Running was my only defense.

Her sabah koşu yapardım.

I used to jog every morning.

Tom koşu bandı üzerinde koştu.

Tom ran on the treadmill.

Tom her gün koşu yapar.

Tom runs every day.

Tüm bu koşu beni acıktırdı.

All this running has made me hungry.

Canının koşu yapmak istemediğini söylüyor.

He says that he doesn't feel like jogging.

Kısa mesafe koşu şampiyonu Jamaikalı.

The sprinting champion is Jamaican.

Sadece bir koşu için dışarı çıktım.

I just went out for a run.

Ben her sabah hafif koşu yaparım.

I jog every morning.

Bu ayakkabılar koşu için uygun değil.

These shoes are not suitable for running.

Tom parkta koşu yaparken Mary'yi gördü.

Tom saw Mary jogging in the park.

Tom ve Mary birlikte koşu yaparlar.

Tom and Mary go jogging together.

Tom bir saat koşu bandında yürüdü.

Tom walked on the treadmill for an hour.

Her türlü havada koşu yapmaya gider.

He goes jogging in every kind of weather.

Geçen yıl iki çift koşu ayakkabısı eskittim.

I wore out two pairs of jogging shoes last year.

İki saat boyunca koşu yaptıktan sonra susamıştı.

After having run for two hours he was thirsty..

Hiç ekstra küçüklükte koşu gömleğiniz var mı?

Do you have any race shirts in extra small?

Ben tam anlamıyla bir koşu bandında yaşıyorum.

I'm literally on a treadmill.

Tom ve Mary bazen birlikte koşu yapıyorlar.

Tom and Mary sometimes go jogging together.

- Her gün koşmaya giderim.
- Her gün koşu yaparım.

I go for a run every day.

Tom, koşu bandındaki yarım saatten sonra çok terliyordu.

Tom was sweating profusely after a half an hour on the treadmill.

- Koşu iyi bir spordur.
- Koşmak iyi bir spordur.

Running is a good sport.

Keşke koşu ya da başka bir şeye gitseydim.

I wish I had gone jogging or something.

Senin sahip olduğun aynı tür koşu ayakkabılarını almayı düşünüyordum.

I was thinking of getting the same kind of running shoes you have.

İyi bir koşu kötü bir ayakta bekleyişten daha iyidir.

A good run is better than a bad stand.

Tom her sabah erken kalkar ve tempolu koşu yapar.

Tom gets up early every morning and goes out jogging.

- Tony her gün koşar.
- Tony her gün hafif koşu yapar.

- Tony runs every day.
- Tony jogs every day.

Yaya yolundaki hızlı bir koşu sırasında currywurst yiyen bir adamla çarpıştım.

During a sprint through the pedestrian precinct, I collided with a man eating a currywurst.

Tom her sabah kahvaltıdan önce blok etrafında hızlı bir koşu yapar.

Tom takes a quick jog around the block every morning before breakfast.

Hayatım bir koşu bandı haline geldi ve bir mola vermem gerekir.

My life has become a treadmill, and I need a break.

- Ben koşunun iyi bir egzersiz olduğunu düşünüyorum.
- Sanırım koşu iyi bir egzersizdir.

I think jogging is good exercise.

- Tom hala her sabah jogging yapıyor.
- Tom hala her sabah jogginge gidiyor.
- Tom hala her sabah hafif koşu yapıyor.

Tom still goes jogging every morning.

Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...

You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundred heads of cattle and twenty racehorses...