Translation of "Esas" in English

0.007 sec.

Examples of using "Esas" in a sentence and their english translations:

Iletişimimde de esas.

it is also fundamental to the way I communicate.

Esas branşın nedir?

- What's your major?
- What are you majoring in?
- What is your major?

Kimse esas değildir.

Nobody's indispensable.

Esas sorun, katılıp katılmayacağı.

Whether she agrees or not is the question.

Onun esas ilgisi tarihtedir.

His main interest is in history.

Esas şey doğruyu söylemektir.

The main thing is to tell the truth.

Fizik esas doğa bilimidir.

Physics is the basic physical science.

Esas olan ne, değil mi?

Like, what's the point, right?

Bu, esas itibarıyla, bilimin sırrıdır.

This, in essence, is the secret of science.

Bir gerçek, esas olarak, tartışılmazdır.

A fact is, essentially, irrefutable.

Martılar esas olarak kıyı kuşlarıdır.

Seagulls are mainly coastal birds.

Maddenin esas olarak hiçlikten oluşmaktadır.

Matter is composed chiefly of nothing.

Bizim esas sorunumuz çözümsüz kalır.

Our main problem remains unsolved.

Esas branşım orta çağ Avrupa tarihidir.

My major is medieval European history.

Güneş ışığı D vitamininin esas kaynağıdır.

Sunshine is the main source of vitamin D.

Benim esas dersane öğretmenim Bayan Jackson.

My homeroom teacher is Mrs. Jackson.

Bay Jackson bizim esas dersane öğretmenimiz.

Mr. Jackson is our homeroom teacher.

Bu kutlama ülkemizin kültürünün esas parçasıdır.

This celebration is an intrinsic part of the culture of our country.

- Tom dolaştı.
- Tom esas konudan ayrıldı.

Tom wandered off.

Esas branş olarak hangi konuyu seçtin?

What subject do you major in?

Bunu esas yapan bir şey mi var?

Is there something fundamental about it?

Zaten esas mesele de bu değil mi?

And that is the crux of the problem, isn't it?

Belirleyen esas unsurun olmaması ilginç bir durum.

This is an interesting case where there is no principal determining element.

Bu hastalık esas olarak merkezi sinir sistemini etkiler.

This disease affects mainly on the central nervous system.

Işte o zaman Cumhuriyet'te esas olacak bütün eğitim ilkeleri,

this is when all the basic education principles of the Republic,

Jüpiter esas olarak hidrojen ve helyumdan oluşan bir gezegendir.

Jupiter is a planet principally composed of hydrogen and helium.

Esas olarak, yaptığı tüm dünyadaki uluslararası şirketi ve profesyonelleri çekmekti.

Basically, what it did was attract multinationals and professionals from all around the world.

- Gerçekten mi?
- Valla mı?
- Esas mı?
- Harbiden mi?
- Cidden mi?

Ah, really?

- Matematik bütün bilimler için esas niteliği taşır.
- Matematik bütün bilimlerin temelidir.

Mathematics is basic to all sciences.

Adam: Bu doğuşkanlar biraz bilinçaltı tonlar gibi; esas notanın yanında duyduklarınız.

Adam: These overtones are kind of like subliminal tones that you're hearing alongside a regular note.

Buna gülme gazı da denir, tıpkı metanın esas olarak yoğun gübreleme tarımı

fodder contribute to global warming. As for nitrous oxide,

Esas dersane öğretmenleri, öğrencileri ile temas kurmak için her türlü çabayı göstermelidir.

Homeroom teachers should make every effort to keep in touch with their students.

- Oh! Gerçekten mi?
- Gerçekten mi?
- Valla mı?
- Esas mı?
- Harbiden mi?
- Cidden mi?

- Oh! Really?
- Oh, really?

- Gerçekten mi?
- Oh, sahi mi?
- Valla mı?
- Esas mı?
- Harbiden mi?
- Cidden mi?

- Oh! Really?
- Oh, really?

Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.

My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read.

Esas olarak bir stüdyo müzisyeni olarak çalışsam da, fazladan para kazanmak için biraz sokak çalgıcılığı yaparım.

Though I mainly work as a studio musician, I do a little busking to make some extra money.

- Gerçekten mi?
- Valla mı?
- Esas mı?
- Harbi mi?
- Harbiden mi?
- Sahiden mi?
- Hakikaten mi?
- Harbici misin?
- Cidden mi?

Really?

- Sahi mi?
- Gerçekten mi?
- Valla mı?
- Esas mı?
- Harbi mi?
- Harbiden mi?
- Sahiden mi?
- Hakikaten mi?
- Harbici misin?
- Cidden mi?

Seriously?

Lockheed skandalı büyük Amerikan uçak üreticisi Lockheed ile ilgili dünya çapında bir rüşvet skandalıdır.Şubat 1976 da su yüzüne çıktı ve esas olarak yolcu uçaklarının sözleşmelerinin kabulüne odaklandı.

The Lockheed scandal is a worldwide corruption scandal involving the major American plane manufacturer Lockheed. It came to light in February 1976 and revolved mainly around the acceptance of passenger plane contracts.