Translation of "Ebeveynlerimin" in English

0.006 sec.

Examples of using "Ebeveynlerimin" in a sentence and their english translations:

ebeveynlerimin doğduğu ülkeyle,

the country where my parents were born,

Ebeveynlerimin bildiğini düşünüyorum.

I think my parents know.

Ebeveynlerimin endişelenmemesini istiyorum.

I want my parents not to worry.

Ben ebeveynlerimin evinden taşınacağım.

I will move out of my parents' house.

Ebeveynlerimin evi gerçekten büyük.

My parents' house is really big.

Ebeveynlerimin ikisi de Kanadalı.

My parents are both Canadians.

Sorun ebeveynlerimin kabul edip etmeyecekleridir.

The problem is whether my parents will agree or not.

Ebeveynlerimin kim olduğunu öğrenmek istiyorum.

I would like to know who my parents are.

Ebeveynlerimin benimle gurur duymasını istiyorum.

I want my parents to be proud of me.

Ebeveynlerimin Tom'dan hoşlanmayacağından gerçekten endişeliyim.

I'm really worried that my parents aren't going to like Tom.

Ebeveynlerimin de bir çiftliği var.

My parents also have a farm.

Ebeveynlerimin her ikisi de öldü.

My parents are both dead.

Ebeveynlerimin her ikisi de doktor.

- My parents are both doctors.
- Both of my parents are doctors.

Bugün ebeveynlerimin evlilik yıl dönümü.

Today is my parents' wedding anniversary.

Ebeveynlerimin evine gelmek ister misin?

Would you like to come to my parents' house?

Sorun ebeveynlerimin bunu onaylayıp onaylamayacağıdır.

The question is if my parents approve of it or not.

Ebeveynlerimin ikisi de bugün çalışıyor.

Both of my parents are working today.

Ebeveynlerimin adı Tom ve Mary.

My parents' names are Tom and Mary.

Ebeveynlerimin ikisi de Boston'da doğdu.

Both of my parents were born in Boston.

Ebeveynlerimin her ikisi de hayatta değiller.

Both of my parents aren't alive.

Ebeveynlerimin her ikisi de vefat ettiler.

Both of my parents have passed away.

Ebeveynlerimin her ikisi de otoriter değil.

Both of my parents are not strict with me.

Ebeveynlerimin her ikisi de Fransızca konuşabilir.

Both of my parents can speak French.

Onun hikayesi ebeveynlerimin anısını geri getirir.

Her story brings back memories of my parents.

Ebeveynlerimin Tom'la ilişkimi bildiklerinden emin değilim.

- I'm not sure my parents know about my relationship with Tom.
- I'm not sure that my parents know about my relationship with Tom.

Büyük ebeveynlerimin Boston'da bir evleri vardı.

My grandparents had a house in Boston.

Ebeveynlerimin her ikisi de hâlâ hayatta.

Both of my parents are still living.

Büyük ebeveynlerimin enerjilerine sık sık şaşırıyorum.

I am constantly amazed at the energy of my grandparents.

Büyük ebeveynlerimin dahili su tesisatı yoktu.

My grandparents didn't have indoor plumbing.

Ebeveynlerimin bana onun hakkında söylediğini hatırlıyorum.

I remember my parents telling me about that.

Ben büyük ebeveynlerimin evine bisikletle giderdim.

I used to ride my bike to my grandparents' house.

Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

Both of my parents were brought up in the country.

En önemli sebebi, ebeveynlerimin mirasını onore etmekti.

is that it was a way for us to honor my parents' legacy.

Ebeveynlerimin onu sana vermemi isteyeceklerinden emin değilim.

- I'm not sure my parents would want me to give you that.
- I'm not sure that my parents would want me to give you that.

Büyük ebeveynlerimin kollarında çiçek aşısı izleri var.

My grandparents have smallpox vaccination scars on their arms.

Ebeveynlerimin konserde benim hakkımda övünme tarzı can sıkıcıydı.

It was embarrassing the way my parents bragged about me at the concert.

Ben beş yaşındayken ebeveynlerimin her ikisi de öldü.

Both of my parents died when I was five.

Onları son gördüğümde büyük ebeveynlerimin sağlık durumları iyiydi.

My grandparents were in good health the last time I saw them.

Ebeveynlerimin düğünümde olmasını istedim ama onlar gelmeyi reddetti.

I wanted my parents to be at my wedding, but they refused to come.

Ebeveynlerimin evinde bir yığın National Geographic dergisi buldum.

I found a stack of old National Geographic magazines at my parents' house.

O bana ebeveynlerimin ne kadar süre önce öldüğünü sordu.

She asked me how long ago my parents died.

Bu sabah uyandığımda, ebeveynlerimin her ikisi de işe gitmişti.

When I woke up this morning, both of my parents had gone to work.

- Her iki ebeveynim de öğretmen.
- Ebeveynlerimin ikisi de öğretmen.

- Both my parents are teachers.
- My parents are both teachers.

Bir barbekü partisi vereceğiz. Ebeveynlerine benim ebeveynlerimin orada olacaklarını söyle.

So we're gonna have a barbecue party. Tell your parents that my parents are gonna be there.

Ben asla bir çiftlikte yaşamadım ama ebeveynlerimin ikisi de çiftliklerde büyüdü.

I've never lived on a farm, but both of my parents grew up on farms.

Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.

Tom asked me how long my parents had been married before they separated.

Tom'un ailesi ona benim ebeveynlerimin yapmama izin vermediği bir sürü şeyi yapmasına izin verir.

Tom's parents allow him to do a lot of things that my parents don't allow me to do.

Bazen asla tek başıma olmayacağımı düşünüyorum. Ebeveynlerimin her ikisi de yardımıma ihtiyacı var gibi görünüyor.

Sometimes I think I'll never be on my own. Both of my parents always seem to need my help.