Translation of "Bağırarak" in English

0.004 sec.

Examples of using "Bağırarak" in a sentence and their english translations:

Kazananın adını bağırarak söyledi.

He called out the name of the winner.

O, bağırarak yardım istedi.

He called out for help.

Tekmeleyerek ve bağırarak geldi.

He came kicking and screaming.

Siz bağırarak bir şey alamazsınız.

You won't get anything by shouting.

Tom bağırarak iyi olduğu cevabını verdi.

Tom yelled back that he was OK.

Polis hırsızın peşinden "Dur!" diye bağırarak koştu.

The policeman ran after the thief, shouting "Stop!"

Bağırarak, "Sibirya'da korkaklar ölecek, cesurlar onur tarlasında ölecek!"

shouting, “The cowards will die in Siberia,  the brave will die on the field of honour!”

Onun içinde bir kişi vardır. Simit diye bağırarak birisini kovalar

there is one person in it. He shouts somebody by shouting Simit

Ben ve diğerleri Fransa için savaşıyorduk " diye bağırarak onunla yüzleşti .

others were fighting for France, while you sat sipping tea in English gardens.”

- Tom bağırarak müzikten sesini duyurmaya çalıştı.
- Tom müziği bastırmak için bağırdı.

Tom yelled over the music.

- Bir adam elini sallayarak bir şeyler bağırdı.
- Bir adam elini sallayarak, bağırarak bir şey söyledi.

A man shouted something, waving his hand.