Translation of "Ağırlıklı" in English

0.008 sec.

Examples of using "Ağırlıklı" in a sentence and their english translations:

Japonlar pirinç ağırlıklı yaşardı.

The Japanese used to live mainly on rice.

Seyirci ağırlıklı olarak kadındı.

The audience was predominantly female.

Tom ağırlıklı olarak manzaraları resmediyor.

Tom mainly paints landscapes.

Tom meyve-sebze ağırlıklı besleniyor.

Tom eats a plant-based diet.

Şehrin bu bölümü ağırlıklı olarak konut.

This part of town is mainly residential.

Filipinler ağırlıklı olarak Katolik bir ülkedir.

The Philippines is predominantly a Catholic country.

Hava ağırlıklı olarak nitrojen ve oksijenden oluşur.

- The air mainly consists of oxygen and nitrogen.
- Air is mainly composed of nitrogen and oxygen.
- Air is composed mainly of nitrogen and oxygen.

Eğitim ağırlıklı olarak önceden öğrenmediğimiz şeylerden oluşmaktadır.

Education consists mainly in what we have unlearned.

Ağırlıklı olarak enflasyona bel bağlayan bir ekonomik model.

A growth model that relied, heavily on… inflation.

Yüzde 92'si beyaz ve ağırlıklı olarak erkek olan,

It's a profession that is 92 percent white and predominantly male,

Uygurlar ağırlıklı olarak burada, Kuzeybatı Çin'in Sincan kentinde yaşıyor.

Uighurs mainly live here, in the Xinjiang province of northwestern China.

Temel Japon diyeti ağırlıklı olarak pirinç ve balıktan oluşur.

The basic Japanese diet consists mainly of rice and fish.

1970'lerde Çin ağırlıklı olarak tarım ülkesiydi ve aşırı fakirdi.

In the 1970s China was mainly an agricultural country, and it was extremely poor…

Bir Avrupa etnik kökene sahip olmasının sebebi budur. (Ağırlıklı olarak İspanyol ve İtalyan)

most of the Uruguayans have a European ethnicity, mainly Spanish and Italian roots.

- Hava öncelikle azot ve oksijenden oluşur.
- Hava, ağırlıklı olarak azot ve oksijenden meydana gelir.

Air is primarily made up of nitrogen and oxygen.