Translation of "Yaşardı" in English

0.004 sec.

Examples of using "Yaşardı" in a sentence and their english translations:

O burada yaşardı.

- He used to live here.
- I used to live here.

Tom bizimle yaşardı.

Tom used to live with us.

Tom burada yaşardı.

Tom used to live here.

O onunla yaşardı.

She used to live with him.

Tom Boston'da yaşardı.

Tom used to live in Boston.

İnsanlar köylerde yaşardı.

People used to live in villages.

Sami, Kahire'de yaşardı.

Sami used to live in Cairo.

Greenville, Güney Carolina'da yaşardı.

in a segregated neighborhood called Nicholtown.

O lüks içinde yaşardı.

She used to live in luxury.

O Tel Aviv'de yaşardı.

She used to live in Tel Aviv.

Japonlar pirinç ağırlıklı yaşardı.

The Japanese used to live mainly on rice.

Tom bir çiftlikte yaşardı.

Tom used to live on a farm.

Tom o adreste yaşardı.

Tom used to live at that address.

Tom Park Street'te yaşardı.

Tom used to live on Park Street.

Tom bana bitişik yaşardı.

Tom used to live next door to me.

Tom bu semtte yaşardı.

Tom used to live in this neighborhood.

Sanırım Tom Boston'da yaşardı.

- I think Tom used to live in Boston.
- I think that Tom used to live in Boston.

O onun yakınında yaşardı.

She used to live near him.

Tom ormanın derinliklerinde yaşardı.

Tom used to live deep in the jungle.

Tom, Mary'nin yanında yaşardı.

Tom used to live near Mary.

Tom bir teknede yaşardı.

Tom used to live on a boat.

Eskiden ormanın derinliklerinde yaşardı.

He used to live deep in the forest.

Gözlerim yaşardı ve göremez oldum

and I remember I couldn't really see and my eyes were watering

Orada korkunç bir canavar yaşardı.

A hideous monster used to live there.

Bell Londra'da yaşardı, değil mi?

Bell used to live in London, didn't he?

Kral eski bir kalede yaşardı.

In an old castle lived a king.

Sınıf arkadaşlarımdan biri Boston'da yaşardı.

One of my classmates used to live in Boston.

Tom Boston'da büyük ebeveynleriyle yaşardı.

Tom used to live with his grandparents in Boston.

Tom Boston'da yaşardı, değil mi?

Tom used to live in Boston, didn't he?

Tom ve Mary, Boston'da yaşardı.

Tom and Mary used to live in Boston.

Naoki fakirdi ve bir kulübede yaşardı.

Naoki was poor and lived in a cabin.

Tom benimle aynı apartman binasında yaşardı.

Tom used to live in the same apartment building as me.

Tom bir çocukken Park caddesinde yaşardı.

Tom lived on Park Street when he was a kid.

Keselikurtlar soyu tükenmeden önce Avustralya'da yaşardı.

Thylacines used to live in Australia before they became extinct.

Tom ve Mary aynı apartmanda yaşardı.

Tom and Mary used to live in the same apartment building.

Eski bir evde yaşlı bir adam yaşardı.

There lived an old man in the old house.

O, yoksuldu ve küçük bir kabinde yaşardı.

He was poor and lived in a small cabin.

Tom şimdi yaşadığım aynı apartman dairesinde yaşardı.

Tom used to live in the same apartment building as I do now.

Bu şehirde bir zamanlar zengin bir adam yaşardı.

There once lived a rich man in this town.

Kızım bir çocukken sık sık astım atakları yaşardı.

My daughter often had asthma attacks when she was a child.

Uzun uzun zaman önce güzel bir kız yaşardı.

Long long ago, there lived a pretty girl.

Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kral yaşardı.

Once upon a time there lived an old king on a small island.

- Soğanları doğradığım zaman gözlerimden yaş geliyordu.
- Soğanları doğrarken gözüm yaşardı.

Tears came into my eyes when I was chopping onions.

Tom'un muz kabuğunda kaydığını gördüklerinde odadaki herkesin gülmekten gözleri yaşardı.

Everyone in the room burst out laughing when they saw Tom slip on the banana peel.

Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın yaşardı.

Once upon a time, there lived a poor man and a rich woman.

Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.

Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.

Bir zamanlar, uzak bir yerde, yaşlı bir adam ve yaşlı bir bayan yaşardı.

Once upon a time, in a place far away, lived an old man and an old lady.

Bir balıkçıl, bir yengeç, çok sayıda balık ve diğer canlılar bir havuzda yaşardı.

A heron, a crab, lots of fish and other creatures used to live in a pond.

İki küçük sincap, bir beyaz sincap ve bir siyah sincap büyük bir ormanda yaşardı.

Two little squirrels, a white squirrel and a black squirrel, lived in a large forest.

Bir zamanlar büyük bir fatih olan bir imparator yaşardı ve dünyadaki herhangi birinden daha fazla ülkede hüküm sürdü.

Once upon a time there lived an emperor who was a great conqueror, and reigned over more countries than anyone in the world.