Translation of "ülkesinde" in English

Hayal ülkesinde yaşıyorsun.

- You're living in a fantasy land.
- You live in a fantasy world.

İlaç kullanma ülkesinde yaşıyoruz.

We live in a medication nation.

Bir Avrupa ülkesinde yaşıyorum.

I live in a European country.

Donostia, Bask ülkesinde bir şehirdir.

Donostia is a city in the Basque Country.

Bilbao, Bask ülkesinde bir şehirdir.

Bilbao is a city in the Basque country.

Esperanto dünyanın 120 ülkesinde konuşulur.

Esperanto is spoken in 120 countries of the world.

Onun ülkesinde büyük nüfuzu var.

He has great influence in his country.

Bu durum birçok Afrika ülkesinde böyle.

And this is happening in many African countries.

Anlayacağınız, bir çok Güney Amerika ülkesinde

You see, in most South American

Tuareg ülkesinde insanlar deve sütü içerler.

In the country of the Tuaregs, people drink camel milk.

Şirketin 12 Avrupa ülkesinde şubesi bulunmaktadır.

The company has branches in 12 European countries.

Kendi ülkesinde yurt dışına yolculuk etti.

He traveled abroad in his own country.

Avrupa'nın çoğu ülkesinde arabalar sağdan gitmek zorundadır.

In most of the countries in Europe, cars have to keep to the right.

Hiç kimse kendi ülkesinde bir peygamber değildir.

- No man is a prophet in his own land.
- No man is a prophet in his own country.

Ama bu adamın ülkesinde benim manşet olmamam gerekiyordu.

But I wasn't supposed to be in the headlines in the country of this man.

Büyük Sahra'nın güneyindeki birçok Afrika ülkesinde yoksulluk var.

In many African countries south of the Sahara, poverty exists.

Tom ülkesinde bir kız arkadaşı olduğunu Mary'ye söylemedi.

Tom had not told Mary that he had a girlfriend back home.

Onun ülkesinde yaşayan insanlar olarak kendimize bir pay çıkardık mı?

Did we get any share to ourselves as people living in his country?

- Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır.
- Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.

In the country of the blind, the one-eyed man is king.