Translation of "ülkelerin" in English

0.008 sec.

Examples of using "ülkelerin" in a sentence and their english translations:

Tüm ülkelerin plakaları farklıdır.

All license number plates of all countries are different.

Bütün ülkelerin emekçileri, birleşiniz!

Workers of all lands, unite!

Bütün ülkelerin başkentte elçilikleri var.

All countries have their embassies in the capital.

Mango farklı ülkelerin ulusal meyvesidir.

The mango is the national fruit of several countries.

Ülkelerin halk sağlığı alanındaki temel kapasitelerini

So we haven't invested enough

Neden olan ülkelerin vatandaşları olan bizler

whose policies cause detention, separation and death,

Tüm ülkelerin kendileriyle boğulacağı noktaya yükselecek

. Consequently, the level of seas and oceans will rise to the point

İlk olarak, genellikle ülkelerin şeklini korur.

First, it generally preserves the shape of the countries.

Gelişmiş ülkelerin çoğunda, bu sayı yarıdan fazladır.

In most developed nations, this number is more than half.

Başka ülkelerin işgali utanç verici bir etkinliktir.

The invasion of other countries is a shameful action.

Dünyadaki hangi ülkelerin tek renkli bayrağı vardır?

Which countries of the world have a one-colored flag?

Tüm ülkelerin bir çıkış stratejisine ihtiyacı var.

All countries need an exit strategy.

Yeni dünya düzeninde bu ülkelerin sorusu şu olacak:

And in the new world order, the question for these countries

Gibi deniz seviyesinin altındaki ülkelerin de haritayı bırakacağı

that low-lying countries will deposit the map as well, such as the Netherlands, which will disappear

Bu ülkelerin %85'inin geliri bu kaynağa bağlı.

where 85% of their income relies on this resource.

ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.

The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.

Diğer ülkelerin de tuzlu ekmeği olup olmadığını bilmiyorum.

I don't know if other countries have salt bread, too.

Amerika Birleşik Devletleri, demokratik ülkelerin tipik bir örneğidir.

The United States is typical of the democratic countries.

Vatikan, BM üyesi ülkelerin çoğuyla diplomatik ilişkiler sürdürüyor.

The Vatican maintains diplomatic relations with most UN member states.

Bu ülkelerin birincil enerji tüketimleri 2000 yılındakiyle aynı olmasına

now the same amount of primary energy as they did in the year 2000 while their production

Bir utanç kaynağımızda bizim kendi tarihimizi başka ülkelerin kaynaklarından öğrenmemiz

our source of shame is that we learn our history from sources of other countries

Bu Avrupa gibi bir kıtada özellikle sıradışı, tüm ülkelerin genel

This is particularly odd in a continent like Europe, where all the countries are seeing

Şimdiye kadar, petrol bu ülkelerin her türlü borcunu ödemesini sağladı.

Up until now, oil has allowed the payment of all kinds of bills.

Eurolar Avrupa Merkez Bankası tarafından basılır, ki tüm üye ülkelerin

Euros are issued by the European Central Bank, which includes representatives of all the

Japon halkı, birçok yabancı ülkelerin çok hızlı yardımlarını takdir ediyor.

The Japanese people appreciate very much the prompt assistance of many foreign countries.

Bunu yerde kesmek zorunda kaldım ve ülkelerin kötü görünmemesi için büyük bir çaba harcadım.

I've had to cut it in places. I've had to stretch it so that the countries look all wonky.

- Bütün ülkeler, tüm sınırları içindeki insan grupların ecdat yadigar eserlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma sorumluluğu var.
- Bütün ülkelerin sınırları dahilinde her insan grubuyla ilgili tarihi eserleri korumak ve bunları gelecek nesillere aktarmak için bir sorumluluğu vardır.

All countries have a responsibility to preserve the ancestral relics of every people group within their borders, and to pass these on to the coming generations.