Translation of "özgürce" in English

0.029 sec.

Examples of using "özgürce" in a sentence and their english translations:

Sorunu özgürce tartıştık.

We discussed the problem freely.

Özgürce konuşabilirsin, Tom.

You can speak freely, Tom.

Japonya'da hükümeti özgürce eleştirebiliriz.

In Japan we may criticize the government freely.

Bu parayı özgürce harcayabilirsin.

You may spend this money freely.

Sen burada özgürce konuşabilirsin.

You can speak out freely here.

O, fikrini özgürce konuştu.

He spoke his mind freely.

Artık özgürce hareket edebilirim.

I can move freely now.

Tom özgürce şarkı söyleyecek.

Tom will sing for free.

Oditoryumda özgürce uçan bir kartal

an eagle flying freely in the auditorium,

Köpeğimin özgürce koşmasına izin verdim.

I allowed my dog to run freely.

Her biri özgürce karar verebilir.

Each can decide freely.

Geyik parkın içinde özgürce dolaştı.

The deer roam freely inside the park.

Özgürce konuşabilirsem , bu reklam korkunçtur.

If I may speak freely, this ad is horrible.

Köpeğinin alanda özgürce koşmasına izin verdi.

He let his dog run free in the field.

O parasını her zaman özgürce harcıyor.

He always spends his money freely.

Onlar onun özgürce konuşma hakkını destekledi.

They supported his right to speak freely.

Ben bu odayı özgürce kullanabilir miyim?

Can I use this room freely?

Bütün kinleri unut ve özgürce yaşamaya başla.

Forget all grudges and begin living freely.

Mary Tom'un parasını biraz özgürce harcadığını söylüyor.

Mary says that Tom spends his money a little too freely.

Köle olarak yaşamaktanse özgürce ölmeyi tercih ederim.

I'd rather die free than live as a slave.

Eğer yapabilsem, kafesli kuşların özgürce uçmasına izin veririm.

If I could, I would let every caged bird fly free.

Biz; özgürce kullanıbilen, İngilizce-Japonca iki dilli bir külliyat oluşturduk.

We created a freely available English-Japanese bilingual corpus.

Kendi cinsinden birini sevdiği için el ele özgürce sokaklarda yürüyemediği hâlde

I met with people who said they couldn't walk freely in the streets

Bazı insanlar kutup ayılarının Norveç sokaklarında özgürce dolaştığına inanıyor. Neyse ki, bu sadece saçmalık.

Some people believe that polar bears walk around freely in the streets of Norway. Luckily, it's just nonsense.

Serbest çalışmanın avantajı zamanını özgürce bölebilmendir. Dezavantajı ise gerçekten gün boyunca çalışmak zorunda olmandır.

The advantage of freelancing is that you can divide your time freely. The disadvantage is that you actually have to work around the clock.

- Kaybedecek bir şöhretin yoksa,özgür bir şekilde yaşarsın.
- Kaybedecek bir itibarın yoksa; özgürce yaşarsın.

You live freely if you haven't a reputation to lose.

Bu, başka her şeyden daha fazla, insanların özgürce ve mertçe yaşamasını engelleyen mülk ile ilgili kaygıdır.

It is preoccupation with possession, more than anything else, that prevents men from living freely and nobly.

Yine de bugünlerde hesap makineleri okul sınavlarında özgürce kullanılabilmektedir ve şu anda birçok okulda matematik sınavı sırasında duyulan tek ses çocukların hesap makinelerine hafifçe vurmalarıdır.

Nowadays, however, calculators can be used freely in school examinations, and already in many schools the only sound to be heard during a math exam is the sound of children tapping on their calculators.