Translation of "çalışmaktan" in English

0.018 sec.

Examples of using "çalışmaktan" in a sentence and their english translations:

Çalışmaktan bıktım.

- I am so sick of working.
- I'm so sick of working.

Çalışmaktan yoruldum.

I was tired from studying.

- Çalışmaktan nefret ederim.
- Çalışmaktan nefret ediyorum.

I hate working.

Beni çalışmaktan alıkoyma.

Don't distract me from studying.

Çalışmaktan nefret ederim.

I hate working.

Saatlerce çalışmaktan yoruldum.

I felt tired from having worked for hours.

Çalışmaktan nefret ediyorum.

I hate studying.

O, çalışmaktan hoşlanmaz.

She doesn't like to work.

Fransızca çalışmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like studying French.

- Benim için çalışmaktan hoşlanacaksın.
- Benim için çalışmaktan hoşlanacaksınız.

You're going to like working for me.

- Seninle çalışmaktan keyif aldım.
- Seninle çalışmaktan memnun kaldım.

I've enjoyed working with you.

- Ders çalışmaktan keyif alıyor musun?
- Ders çalışmaktan hoşlanır mısın?

- Do you like studying?
- Do you enjoy studying?

Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.

We have no alternative but to work.

Katip aşırı çalışmaktan öldü.

The clerk died from overwork.

O, çok çalışmaktan yıpranmıştı.

She was worn out from overwork.

O fazla çalışmaktan hastalandı.

He got sick from overwork.

Ben burada çalışmaktan bıktım.

I'm fed up with working here.

Tom'la çalışmaktan onur duyuyorum.

I'm honored to work with Tom.

Tom bahçede çalışmaktan memnundu.

Tom was happy working in the garden.

Burada çalışmaktan zevk alacaksın.

You'll enjoy working here.

Tom çalışmaktan nefret eder.

Tom hates running.

Beni neşelendirmeye çalışmaktan vazgeç.

Stop trying to cheer me up.

Kibar olmaya çalışmaktan vazgeç.

Stop trying to be nice.

Sizinle çalışmaktan gurur duyuyorum.

- I am proud to work with you.
- I'm proud of working with you.

Burada çalışmaktan zevk alıyorum.

- I enjoy working here.
- I like working here.

Bu, çalışmaktan daha zevkli.

It's more fun than studying.

Seni şaşırtmaya çalışmaktan vazgeçtim.

I've given up on trying to surprise you.

Bütün gün çalışmaktan yoruldum.

I am worn out from working all day.

Sizinle çalışmaktan mutlu olacağım.

- I'll be happy to work with you.
- I'd be happy to work with you.

Seninle çalışmaktan mutluluk duyarım.

I'd be happy to work with you.

Ben çalışmaktan zevk alırım.

I enjoy working.

Tom'la çalışmaktan zevk aldım.

I've enjoyed working with Tom.

Tom burada çalışmaktan hoşlanıyordu.

Tom liked working here.

Çocuklarla çalışmaktan nefret ederim.

I hate working with kids.

Benim için çalışmaktan hoşlanacaksınız.

You're going to like working for me.

Benim için çalışmaktan hoşlanacaksın.

You're going to like working for me.

O çok çalışmaktan hoşlanır.

She likes working hard.

Eğlenmek, çalışmaktan daha kolaydır.

It is easier to have fun than to work.

O, fazla çalışmaktan öldü.

He died from overwork.

Tom burada çalışmaktan hoşlanmaz.

Tom doesn't like working here.

Tom sıkı çalışmaktan hoşlanır.

Tom likes working hard.

Tom sıkı çalışmaktan korkmaz.

Tom isn't afraid to work hard.

Tom, çiftlikte çalışmaktan hoşlanıyordu.

Tom enjoyed working on the farm.

Tom yalnız çalışmaktan hoşlanmaz.

- Tom doesn't like to work by himself.
- Tom doesn't like working alone.

Burada çalışmaktan hoşlanıyor musunuz?

Do you enjoy working here?

Gözümü boyamaya çalışmaktan vazgeç.

Stop trying to pull the wool over my eyes.

Onun çalışmaktan nefret ettiğini söylüyorlar.

They say that he hates to study.

Onu ikna etmeye çalışmaktan yoruldu.

She was tired of trying to convince him.

O, fazla çalışmaktan dolayı yorgundur.

He is tired from overwork.

Çocuklar çalışmaktan çok oynamayı severler.

Children like playing more than studying.

Tom için çalışmaktan vazgeçeceğini düşündüm.

- I thought you were going to quit working for Tom.
- I thought that you were going to quit working for Tom.

Neden Tom burada çalışmaktan vazgeçti.

Why did Tom stop working here?

Tom'u bulmaya çalışmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.

We'll never stop trying to find Tom.

Tom'la Fransızca çalışmaktan hoşlanacağından eminim.

- I'm sure you'll enjoy studying French with Tom.
- I'm sure that you'll enjoy studying French with Tom.

Seninle çalışmaktan çok heyecan duydum.

I'm thrilled to be working with you.

Dokuz-beş işinde çalışmaktan bıktım.

I'm tired of working a nine-to-five job.

Tom burada çalışmaktan hoşlanıyor, sanırım.

Tom enjoys working here, I think.

Tom çalışmaktan nefret ettiğini söyler.

- Tom says that he hates to study.
- Tom says he hates to study.

Seninle birlikte çalışmaktan zevk alıyordum.

I enjoyed working with you.

Onlarla birlikte çalışmaktan zevk alıyordum.

I enjoyed working with them.

Onunla birlikte çalışmaktan zevk alıyordum.

I enjoyed working with him.

Onlarla birlikte çalışmaktan onur duyuyorum.

I'm honored to work with them.

Onunla birlikte çalışmaktan onur duyuyorum.

I'm honored to work with him.

Ben spor salonunda çalışmaktan hoşlanırım.

I enjoy working out in the gym.

Çocuklarla çalışmaktan her zaman hoşlandım.

I've always enjoyed working with kids.

Tom'un işini yapmaya çalışmaktan vazgeç.

Stop trying to do Tom's job.

Baş ağrın aşırı çalışmaktan kaynaklanıyor.

Your headache comes from overwork.

Benimle kavga çıkarmaya çalışmaktan vazgeç.

Stop trying to pick a fight with me.

Çalışmaktan usandım. Dışarı içmeye gidelim.

I'm tired of studying. Let's go out for a drink.

Tom, Mary için çalışmaktan hoşlandı.

Tom enjoyed working for Mary.

Herkesi memnun etmeye çalışmaktan vazgeçtim.

I've given up trying to please everyone.

Burada çalışmaktan çok keyif alıyorum.

I enjoy working here a lot.

Hatta bunu yapmaya çalışmaktan korktum.

I was afraid to even try to do that.

Tom'la çalışmaktan gerçekten çok hoşlanıyorum.

I really enjoy working with Tom.

Geç saatlerde çalışmaktan nefret ederim.

I hate working late.

Sami bizimle çalışmaktan memnun oldu.

Sami appreciated working with us.

Tom kilo vermeye çalışmaktan vazgeçti.

Tom has given up trying to lose weight.

- Ben de seninle çalışmaktan keyif aldım.
- Ben de seninle çalışmaktan memnun kaldım.

I've enjoyed working with you, too.

Burada çalışmaktan zevk alıyorsun, değil mi?

You enjoy working here, don't you?

Şimdi çalışmaktan başka çarem yok sanırım.

I guess I have no choice but to work out now.

Akşam yemeğinden sonra çalışmaktan nefret ederim.

I hate working after dinner.

Tom bana sabahleyin çalışmaktan hoşlanmadığını söyledi.

- Tom told me that he doesn't like to study in the morning.
- Tom told me he doesn't like to study in the morning.

Çalışmaktan yoruldum, öğle yemeği yemek istiyorum.

I'm tired of work. I want to have lunch.

Yıllar önce kilo vermeye çalışmaktan vazgeçtim.

I gave up trying to lose weight years ago.

Tom'la çalışmaktan bıktım, bu yüzden ayrıldım.

I got tired of working with Tom, so I quit.

Sami, Ford için çalışmaktan gerçekten memnundu.

Sami really enjoyed working for Ford.

Bunu yapmaya çalışmaktan vazgeçmeye karar verdim.

I've decided to give up trying to do that.

Üç yıl önce Tom için çalışmaktan vazgeçtim.

I stopped working for Tom three years ago.

O, aşırı çalışmaktan dolayı yorgun ve gergindi.

He was tired and nervous from overwork.

Tom geç saatlere kadar çalışmaktan nefret eder.

Tom hates working late.