Translation of "Ufak" in Dutch

0.009 sec.

Examples of using "Ufak" in a sentence and their dutch translations:

Bunlar ufak kümecikler.

kleine klontjes.

Ufak tefek şeyler olur.

Dingen gebeuren.

Arkada en ufak iz bırakmıyor.

En ze laat heel weinig sporen na.

Paraşüt ipine ufak düğümler attım.

Ik heb een paar knoopjes in het parachutedraad...

En ufak bir ipucum yok.

Ik heb geen flauw idee.

En ufak bir fikrim yok.

Ik heb geen flauw idee.

Binlerce ufak lensten oluşan gözleri ortamda bulunan en ufak ışığı bile süzer.

Zijn ogen bestaan uit duizenden kleine lensjes... ...en vangen elk beschikbaar lichtstraaltje op.

Daha ufak bir şey mi baksalar?

Iets kleiners misschien.

Bu ufak yarasalar, açan çiçeklerin peşinde...

Deze kleine vleermuizen migreren elk jaar honderden kilometers...

Ama bu ufak kemirgen onlardan değil.

...maar dit knaagdiertje niet.

Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.

Een jonge pup is het ideale slachtoffer.

Buradaki çoğu yaratık ufak ve çeviktir.

De meeste dieren hier zijn klein en lenig.

Olasılıklar her bir ufak yavrunun aleyhine.

Alle kansen zijn tegen de zeeschildpadjes gekeerd.

Gölgenin ucuna... ...ufak bir taş koyup

We leggen een steentje... ...aan 't einde van de schaduw.

En ufak bir fikrim bile yok.

Ik heb geen flauw idee.

Ufak yavru kayalarda daha atik hareket ediyor.

De kleine pup is veel flexibeler op de rotsen.

En ufak ışığa karşı bile hassas gözleri...

Hun ogen zijn gevoelig voor het zwakste licht...

En küçük atomaltı parçacığı kadar ufak olabilir

Het kan zo klein zijn als de kleinste subatomische deeltjes,

Hayatını kurtarmak için en ufak vücut teması yeterli.

Lichaamscontact is al genoeg om zijn leven te redden.

Aşırı hassas antenleri en ufak hareketi algılamaya ayarlı.

De fijn afgestelde antennes zijn hypergevoelig voor de lichtste beweging.

Yanlarından süzülen ufak yaratıkları yakalamaya yarayan, sokucu dokunaçlar.

Stekende tentakels vangen minuscule wezens die langszweven.

Şu andan itibaren en ufak ayrıntıya dikkat etmelisin.

- Van nu af aan moet je op het kleinste detail letten.
- Van nu af aan moet u op het kleinste detail letten.
- Van nu af aan moeten jullie op het kleinste detail letten.

Tom'un konuştuğu konuda en ufak bir fikrim yok.

Ik heb geen flauw idee waar Tom het over heeft.

Bu ufak çekirge faresi, akrepten uzak dursa iyi eder.

Een kleine sprinkhaanmuis kan maar beter oppassen.

Fakat kulaklarındaki özel kemikler kumdaki en ufak titreşimleri algılar.

Maar speciale botten in haar oren registreren minieme trillingen in 't zand.

Bu ufak, erkek tungara kurbağası sadece bir yüksük boyutunda.

Deze kleine mannetjestungarakikker is zo groot als een vingerhoed.

Kıvırcık tarantulanın sekiz ufak gözünün pek ışık algıladığı söylenemez.

De acht oogjes van de krulhaarvogelspin zien weinig meer dan licht en schaduw.

Doğuştan öfkeli, binlerce leşi olan, neredeyse görünmez, ufak bir gulyabani.

Een duimhoog bijna onzichtbaar monster dat kwaad is geboren en duizenden doodt.

Ufak bir ahşap bungalovumuz vardı. Suyun en yükseldiği noktanın altındaydı.

We hadden een houten huisje... ...onder de hoogwaterlijn.

Şu an ufak bir deniz biyoloğu gibi. Çok şey öğrendi.

Hij is nu een kleine zeebioloog. Hij weet zo veel.

Pek çok ufak yaratık en güvenli buldukları bu zamanda ortaya çıkar.

Dan voelen kleine wezens zich het veiligst.

Sporlarını yaymak için ne vakit ne de en ufak esinti vardır.

Er is weinig tijd en geen wind om hun sporen te verspreiden.

Aynı zamanda, sayısız deniz canlısının ana yemek kaynağıdır. En ufak balıktan...

En de grootste voedselbron van talloze zeewezens. Van klein grut...

Ama beş metrelik hayalet vatozlar bile denizlerdeki en büyük balığın yanında ufak kalır.

Maar zelfs manta's van vijf meter lijken klein naast de grootste vis van de zee.

Her ufak davranışı, her türün ne yaptığını ve nasıl etkileşim kurduklarını anlayabilmek için yapılması gereken çok şey var.

...om elk teken te begrijpen, elk gedrag... ...elke soort. Wat ze doen, hoe ze met elkaar omgaan.