Translation of "Değerli" in Dutch

0.015 sec.

Examples of using "Değerli" in a sentence and their dutch translations:

Değerli kardeşlerim!

Lieve broers en zussen!

Bu değerli midir?

Is dit waardevol?

Insan olarak değerli olmadığımızı

We zijn geen sterrenstof, we zijn niet van goud

Değerli bir ders öğrendim.

Ik heb een waardevolle les geleerd.

Nadir ve değerli olan budur.

wat uitzonderlijk en waardevol is.

O, değerli bir yüzük takıyor.

- Ze draagt een dure ring.
- Ze draagt een waardevolle ring.

O benim için çok değerli.

Ze is me dierbaar.

O çok değerli tablolara sahip.

Hij bezit veel dure schilderijen.

Mary benim için çok değerli.

Mary is mij zeer lief.

- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
- Hiçbir şey aşk kadar değerli değildir.

Niets is zo waardevol als de liefde.

- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
- Sevgi kadar değerli hiçbir şey yoktur.

- Er is niets zo waardevol als de liefde.
- Niets is zo waardevol als de liefde.

Bunların nadir ve değerli çıktıları olacaktır

en die ongewoon en waardevol zijn,

Ve değerli geri bildirimler elde ettim.

en kreeg waardevolle feedback.

Maalesef kaza, bu değerli ilaçları mahvetmiş.

Jammer genoeg is het medicijn door de crash onbruikbaar.

Hiçbir şey zaman kadar değerli değildir.

- Niets zo waardevol als de tijd.
- Niets is zo kostbaar als tijd.

Tom birkaç çok değerli tablolara sahip.

Tom bezit een paar zeer waardevolle schilderijen.

Onun çok sayıda değerli tabloları var.

Hij bezit veel dure schilderijen.

Bu yolda kendime çok değerli dersler çıkardım.

Ik heb gaandeweg een paar waardevolle lessen geleerd.

O çok değerli bir kol saatine sahip.

Hij heeft een heel waardevol armbandhorloge.

O çok değerli bir elmas yüzük çaldı.

Hij stal een zeer waardevolle diamanten ring.

Suchet, kariyerinin en değerli dersini İtalya'da öğrendi: Askerlerin

Het was in Italië dat Suchet de meest waardevolle les uit zijn carrière leerde: om troepen

Her an çok değerli çünkü hayatı çok kısa.

Elk moment is zo kostbaar omdat het zo kort is.

Vahşi doğanın ne kadar değerli olduğunu anlamamı sağladı.

Ze liet me inzien... ...hoe kostbaar wilde plekken zijn.

Annem onun için değerli olan her şeyi sattı.

Mijn moeder verkocht alles wat haar dierbaar was.

Bu eski Fransız masa mobilyanın çok değerli bir parçasıdır.

Deze oude Franse tafel is een waardevol meubel.

Köylü Lakchmamma değerli keçisi aniden koşmaya başladığında Karnataka'daki bir tarlada çalışıyordu.

Dorpeling Lakchmamma was aan het werk in het veld... ...in Karnataka toen haar beste geit er ineens vandoor ging.