Translation of "Kalan" in Arabic

0.008 sec.

Examples of using "Kalan" in a sentence and their arabic translations:

Ve geriye kalan

و البقية

Geriye kalan tek şey

لذلك ما تبقى

kalan ise ısıya dönüştürülüyor,

والباقي إلى حرارة،

Pantanal'ın Brezilya'da kalan bölgesinde akşamüstü.

‫قرابة المغرب‬ ‫في منطقة الـ"بانتانال" البرازيلية.‬

Miras kalan Kemal Sunal ise

كمال سونال الموروث

Isimler almış ama gölgede kalan

مواضيع تفعيل دور المرأة بالمجتمع لكنها بقيت في الظل مع

kalan yüzde 88 ile çalışmanız gerektiği.

ان تحاربهم مع ال88% الباقيين من سكان العالم

Bir süre sonra hammaddesiz kalan ülkeler

البلدان التي بقيت بدون مواد خام بعد فترة

En son kalan grup yani köprüdekiler

آخر مجموعة متبقية ، على الجسر

kalan Yunan direnişiyle savaşmaya devam etti

إلى جانب جيوب المقاومة اليونانية المتبقية.

Ama atmosferde kalan karbondioksit yoğunluğu yalnızca

بينما زادت كمية تركيز الكربون المتبقية في الغلاف الجوي

Kalan kabukları bıraktı ve hızlıca uzaklaştı.

‫وتسقط الأصداف المتبقية،‬ ‫وتهرب بعيدًا.‬

Geriye kalan tek şey, kendimizi yeniden canlandırmak

كل ما تبقى هو أن نستعيد أنفسنا

Sonsuzluk için iyi huylu kalan bir iklim.

مناخ يبقى لطيفاً لأكثر من دهر...

Kitbuqa'nın kalan birlikleri Bisan şehrine doğru çekildi.

بدأت بقية قوات كاتبوغا في التراجع نحو بيسان

Bir kaç yıl içinde kalan karbon bütçemizin

سوف نقضي على ميزانية الكربون المتبقية

Uzay boşluğundaki geri kalan parçalar ise itildi

يتم دفع الأجزاء المتبقية في الفضاء

Bayezid, geri kalan akıncılara, piyadelere ve süvarilere

أمر بايزيد فلول الأقنجي والمشاة وفرسان السباهي بتهذيب

Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.

يوجد القليل من الطلبة بقوا في الصف .

Geç kalan tek iki kişi biz olamayız.

لا نستطيع أن نكون الشخصان الوحيدان المتأخران

El arabası sisteminden geriye kalan tek şey bu.

‫هذا كل ما تبقى‬ ‫من نظام النقل بالعربة.‬

Anlam, her şey soyup çıkarıldığında geriye kalan şeydir."

إن المعنى هو ما يتبقى عندما تنجلي الأشياء عن حقيقتها".

Geri kalan zamanda tek bir soru üzerinde durduk:

وقد أمضينا بقية الساعة نناقش سؤالًا واحدًا:

En eski ayakta kalan yapılardan da bir tanesi

واحدة من أقدم الهياكل الباقية

O çocuk ise Türklerden geriye kalan son Türk'tü

كان هذا الطفل آخر ترك من الأتراك.

Geri kalan kişinin ise başı beladan hiç kurtulmadı

لم يخرج بقية الشخص من المشاكل

- çaresizce ihtiyaç duyduğu, ancak yetersiz kalan bir nitelik.

- وهي صفة يحتاجها بشدة ، لكنها وجدت نقصًا في المعروض.

Bugün tırmanış ekibinden hayatta kalan tek kişi benim.

وأنا المنتمي إلى سكان شيربا‏، آخر من بقي على قيد الحياة من البعثة‏.

Ben on dakika geç kalan 10.30 trenine bindim.

ركبت قطار العاشرة و النصف الذي تأخر عشرة دقائق.

Şişe içinde kalan sadece bir miktar süt vardı.

كان هناك قليل من الحليب المتبقي في الزجاجة.

“Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”

"مجتمع بدون فن هو مجتمع فقد أحد شرايين الحياة"

Dışarıda bırakılan ve geride kalan kişiler ve yerler var.

قد أُهملوا وتُركوا.

Aynı zamanda okulda büyük ihtimalle zorbalığa maruz kalan çocuklar.

ينتمون أيضاً إلى المجموعات الأكثر عرضة للتنمر في مدرسة.

En uzun süre ayakta kalan ibadethane özelliğini korumakla beraber

مع الحفاظ على ميزة أطول غرفة للصلاة قائمة

şu an çarpışmalardan geriye kalan 8 tane gezegenimiz var

الآن لدينا 8 كواكب متبقية من التصادمات

Ve nedense Hjorvard , Hrolf'un hayatta kalan son şampiyonundan bir

ولسبب ما يعتقد Hjorvard أنه سيكون من الجيد الحصول على تعهد بالولاء

Babasından miras kalan imparatorluğu kolayca bir araya toplasa da

كانت المملكة التي ورثها عن والده متماسكة بشكل كبير

Kalan %97, steroid almış bir tür çılgın enerji tavşanı gibi

وأما ال97% الباقون فسيستمرون بالارتطام بالحائط،

Çevreciler geride kalan vahşi gergedanları kurtarmak için daha çok çalışıyor.

‫مناصرو حماية البيئة يكثفون من جهودهم‬ ‫لإنقاذ ما تبقى من وحيدات القرن البرية.‬

Moğolların kalan askerlerine saldırmak için yeni bir fırsat olarak görüyorlardı.

للهجوم على الحرس الخلفي المغولي

Bugün ise sağ kalan altı türü var ve iki gruba ayrılıyorlar.

اليوم هناك ستة فصائل على قيد الحياة يٌصنفوا فى فئتين .

Hatta belki de okyanusun kalan kısmındaki tüm canlıların toplamından daha fazla.

في الواقع، ربما أكثر بكثير من باقي المحيط برمته.

Bataklıktan hayatta kalan son filinin sırtında çıkıyor, büyük ihtimalle "Cesur Suriyeli"

خرج من المستنقع على ظهر فيله الوحيد الباقي على قيد الحياة، ويعتقد أنه السوري الشجاع

Yaşlı erkek fazla iri olduğu için geri kalan herkesten daha yavaş.

‫ضخامة حجم الذكر العجوز‬ ‫تعني أنه أقل مرونة من البقية.‬

Bu filmden aklımızda kalan şey ise gaddar Kerim ile sansar Selim

ما تبقى في أذهاننا من هذا الفيلم هو كريم القاسي والدكتور سليم

Eğer eksik kalan bir oyun, aklınıza gelen başka bir sokak oyunu

إذا كانت لعبة مفقودة ، لعبة شوارع أخرى تتبادر إلى ذهنك

Doğal süreçlerle neredeyse yüzde kırk oluşturuyor . Geriye kalan yüzde altmış kısım

كمياتٍ كبيرةٍ من الميثان. ويتكون الميثان بنسبة اربعين

Isminden de her şey açık zaten okyanusal taban okyanusun altında kalan kısım

كل شيء واضح من الاسم ، قاع المحيط هو الجزء تحت المحيط

Ve ona Orta Doğudaki ve Kuzey Afrikada kalan son Müslüman devletleride fethetmesini emretti.

أمره بغزو باقي الدول الإسلامية في الشرق الأوسط وشمال إفريقيا

Artık korumasız kalan bu çok dar geçitten geçerek Roma birliğinin yanına sarkmayı planlamıştı.

كان يخطط للالتفاف على الكتيبة الرومانية من خلال ممر ضيق للغاية ترك بدون حراسة.

Asya'nın hayatta kalan birkaç büyük maymunundan biri, birden Scourfield ve rehberine dal fırlatmaya başladı.

‫فجأة، بدأ واحد من أضخم قرود "آسيا" الناجين‬ ‫برمي الأغصان على "سكاورفيلد" ومرشده.‬

Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.

اضرمت النار في الغابة، واشتعلت النيران، وكومة من فتات الرماد هو كل ما تبقى من السيدة أسكيو وزملائها الشهداء.