Translation of "Gelip" in Arabic

0.031 sec.

Examples of using "Gelip" in a sentence and their arabic translations:

Gelip şuraya bakın.

‫تعال وألق نظرة هنا.‬

Gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.

- لا أدري إن كانت ستأتي.
- لا أعلم إن كانت قادمة أم لا.

Gelip benimle yaşayabilirsin.

يمكنك المجيء والعيش معي.

Çekici gelip arabamı götürüyor."

ورجل بسيارة تصليح أخذ سيارتي.

Bu yarışmaya gelip başvurdular.

لأنها كانت أول مسابقة لهم في حياتهم.

George'un gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.

لا أعلم إن كان جورج قادما أم لا.

Leyla gelip beni aldı.

- أتت ليلى و أقلّتني.
- أتت ليلى و أخذتني.
- أتت ليلى و اصطحبتني.

Şehirler, insanlar, mimari gelip geçer

قالت: المدن، الناس، والعمارة ستأتي وتذهب،

gelip bu insanla etkileşim kuruyor.

‫لذا، تبدأ تتفاعل مع هذا البشري.‬

Seninle gelip gelemeyeceğimden emin değilim.

أنا لست متأكّداً أنّني سأكون قادراً على القدوم معك

Sonra, tüm bu hataları görmezden gelip

ثم، قالوا أنهم أهملوا كل هذا

Sizin ve ailenizin gelip gidişini izleyebilir.

بحيث يحدد الوقت الأنسب لكي يسرقه.

İnsanlardan sadece işe gelip çalışmalarını istemek

كما تعلمون، إنها طبيعة العديد من الشركات والمنظمات

10 tane yazılımcı bir araya gelip

10 مطورين برمجيات معا

Ve yetkiler gelip evinden alacak onları

وستأتي السلطات وتأخذهم من المنزل

Onun partiye gelip gelmediğini biliyor musun?

هل تعرف إن كان سيحضر الحفل؟

Sami gelip alması için Leyla'yı aradı.

اتّصل سامي بليلى، طالبا منها أن تأتي و تصطحبه.

Yedinci sınıfta okuyan bir grup yanıma gelip

مجموعة من الصف السابع أقبلوا علي وقالوا،

Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri

‫عندما تُرجع رأسها للخلف هكذا وتتلوى،‬

Belki bir akrep gelip böcekleri yemek ister.

‫وربما يأتي عقرب ‬ ‫ويحاول أن يتغذى على تلك الحشرات.‬

Sarmal hâline gelip kafalarını böyle geriye çekmeleri

‫عندما تُرجع رأسها للخلف هكذا وتتلوى،‬

Milyarlarca yıldır gelip giden metcezirleri meydana getiriyor.

‫تخلق المد‬ ‫الذي انحسر وارتفع على مدار مليارات السنين.‬

Hiç kimsenin istemediği ve gelip almadığı bir valiz,

تلك التي لا يريدها أحد، تلك التي لا يأتي أحدٌ لالتقاطها.

Yine de birileri gelip "Bu yeterince iyi değil,"

لا يزال شخص ما يأتي "هذا ليس جيد بما فيه الكفاية،"

Onun trenle ya da arabayla gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.

لا أعلم إن كان سيأتي بالقطار أو بالسيارة.

En büyük umudum 25 yaşında, İstanbul'a gelip faturamı ödeyebilmek.

أملي الأكبر هو أن أكون قادرة على القدوم إلى اسطنبول في سن ال 25 ودفع فاتورتي.

Sonra belki bir akrep gelip o böcekleri avlamak ister.

‫وربما يأتي عقرب ‬ ‫ويحاول أن يتغذى على تلك الحشرات.‬

Ya geç gelip yada hiç gelmeyen arkadaşınız yok mu?

أليس لديك صديق يأتي متأخرا أم لا؟

Ragnar'ın 'Oğullarım bunu bilseler gelip beni kurtarırlar' dediğini düşündü.

كان يعتقد أن راجنار كان يقول ، "إذا علم أبنائي بهذا ، فقد جاؤوا وإنقاذي".

özetini çıkarttırıyordu ve bunu gelip bizim amfide anlatmamızı istiyordu.

ويجعلنا نصنع لها ملخصًا، ويطلب منا إحضاره وشرحه في المدرج.

şu anda sizin karşınıza gelip de binlerce kişi karşısında konuşabiliyorsam

أنني إذا كنت الآن أقف أمامكم وأستطيع أن أتحدث أمام الآلاف،

Hani o bacak kadar çocuk gelip bana raptorlar hakkında ahkâm kesemez.

لن يأتي هذا الطفل الشبر ونص ليحدثني عن الرابتور.

Peki ya yanımıza bir çocuk gelip ''Yardım et. Korkuyorum. Kötü adam var.''

ماذا لو مددنا يدنا كلنا لطفل في حاجة للمساعدة ويقول،

O zamanlar gerçekten asansörler vardı, ancak tasarımcı ve mühendis Alicia Otis gelip

تلك الفترة كان يوجد مصاعدٌ فعلاً لكنها غير قادرةٍ على تحمل

Sorun şu ki sadece 15 metre ipim var ve gelip buraya bir bakın.

‫المشكلة هي أن لدي حبل يبلغ طوله 15 متراً،‬ ‫تعال وانظر هنا.‬

Ta ki yeni bir dalga gelip reform yapıncaya kadar. Svoboda'yı uzun zamandır biliyorum

إلى أن تأتي موجة جديدة لإصلاحه. كنت أعرف عن "بوردابيري" قبل زمن طويل.

Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri, saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.

‫عندما تُرجع رأسها للخلف هكذا وتتلوى،‬ ‫فهذا يعني أنه أصبح لديها القوة ‬ ‫للانقضاض للأمام واللدغ.‬