Translation of "Fırsat" in Arabic

0.004 sec.

Examples of using "Fırsat" in a sentence and their arabic translations:

Bu fırsat verilmiyor.

ليس أمراً مسلماً به.

Aslanlara fırsat doğdu.

‫هذه فرصة الأسود.‬

Çok büyük bir fırsat.

إنها فرصة هائلة.

İşimiz bunlara fırsat tanımak.

واجبنا التأكد من إمكانية حصولهم على ذلك.

Bana bir fırsat ver!

إعطيني فُرصة!

Adil bir fırsat sağladığını gösteriyor.

ويسمحُ هذا للآخرين أن يكونوا منصفين بالمقابل.

Ayrıca büyük bir fırsat da.

لكنها أيضاً فرصةٌ كبيرة.

Çabucak karar vermezsen, fırsat kaybedilecek.

ستضيع الفرصة ما لم تتخذ قرارا بسرعة.

Yatırım yapmaları için onlara fırsat veriyorum.

من شأنها تغيير العالم للأفضل.

Gelecek herkese umut ve fırsat sunuyor.

يوفر المستقبل الأمل والفرصة للجميع.

Umut ve fırsat bırakmak bizim vazifemiz.

لهم ولكن أيضاً معهم.

Insanoğlunun karşısına çıkabilecek en büyük fırsat.

ربما سيصبح أفضل فرصة للبشرية.

Artık... şüphe kalmadı. Karanlık, fırsat yaratır.

‫لكن الآن... لا مجال للشك.‬ ‫يوفّر الظلام الفرص.‬

Bu, kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat.

‫هذه فرصة لا يمكن تفويتها.‬

Bunun bir fırsat olduğunu da öğrenmişler.

‫وفهمت أن هذا يعني سنوح الفرصة.‬

Baba olmak bir sorumluluk değil, bir fırsat.

كونك أبا ليس مسؤولية فقط بل فرصة.

Ve bu şekilde zenginlik ve fırsat yaratarak

وعن طريق إحداث الثروة والفرصة،

Sana bir fırsat verdim ama onu almadın.

لقد منحتك فرصةً ولكنك ما انتهزتها.

Krizden sonra bazı açılardan gerçek bir fırsat kaçtı.

كانت هناك فرصة ضائعة حقيقية في بعض النواحي بعد الأزمة.

Bir şeyleri onarmaya çalışmadan onlara bir fırsat verip

هل يمكننا ترك مساحة للرجال والاستماع لهم،

Bu, genç Vlad için bir fırsat penceresi yarattı

ومن هذه النافذة كانت فرصة للشاب فلاد

Eline bir fırsat geçtiğinde herkesten teker teker intikamını alıyordu

عندما أتيحت له الفرصة ، سينتقم من الجميع واحدًا تلو الآخر

Moğolların kalan askerlerine saldırmak için yeni bir fırsat olarak görüyorlardı.

للهجوم على الحرس الخلفي المغولي

Konuşma ihtiyacında olduğu her ne varsa bunun için ona fırsat verdim.

ببساطة منحته مساحة ليتحدث عن كل ما يريد

O anı, ona söylemem gereken her şeyi söylemek adına fırsat bildim.

لذا انتهزت الفرصة وأخبرته بكل شيءٍ أحتجت أن أخبره به.

Yani generaller ve siyasi müttefikleri için; kriz, kazançlı bir fırsat ortaya çıkardı

وفرت الأزمة لضباط الجيش والساسة الموالين فرصة للربح

...düşmanın yaklaştığını kaçırmaları işten bile değil. Bu, dişi aslan için en iyi fırsat olabilir.

‫من السهل ألا ترى اقتراب عدوها منها.‬ ‫قد تكون هذه أفضل فرصة للبؤة.‬