Translation of "Görmeye" in Arabic

0.010 sec.

Examples of using "Görmeye" in a sentence and their arabic translations:

Jim'i görmeye gidelim.

لنذهب للقاء جيم.

Ve olanakları görmeye başlarsın.

تبدأون برؤية الإمكانية.

Gidip görmeye karar verdim.

قررت أن أذهب وأعاينه.

O beni görmeye geldi.

- أتت لتراني.
- أتت لزيارتي.

Yürüyerek beni görmeye gelirdi,

كانت تدخل إليّ لتتكلم معي،

Onu görmeye niyetim yok.

- أنا لا أنوي رؤيته.
- أنا لا أنوي مقابلته.

Ve ansızın evlerini görmeye başlıyorlar.

وبشكل مفاجئ، يشعرون كأنهم في البيوت.

Bu yüzden babamı görmeye gittim.

لذلك ذهبت لرؤية أبي.

Bizi Birmingham'da kim görmeye geldi?

من أتى لرؤيتنا في برمنجهام؟

Seni gelinlik içinde görmeye sabırsızlanıyorum.

- أنا أتتطلع لرؤيتكِ في ثوب الزفاف.
- أنا أتتطلع لأراكِ في فستان الزفاف.

Zamanın olursa beni görmeye gel.

تعال لتراني عندما يكون لديك وقت.

Bu film yeniden görmeye değer.

هذا الفلم يستحق المشاهدة لمرة ثانية.

Ertesi gün onu görmeye gittik.

ذهبنا لرؤيته في اليوم التّالي.

"Jamal'i görmeye geldim." "İçeri gel."

"لقد جئت لزيارة جمال." "تفضّل بالدخول."

Bunu İstanbul'da da görmeye devam ettim.

استمررت في رؤية هذا في اسطنبول.

Ama düşük ışıkta görmeye ayarlı kameralar...

‫لكن كاميرات الضوء المنخفض المتخصصة...‬

Oldukça sıra dışı şeyler görmeye başladım.

‫بدأت أرى أشياء استثنائية.‬

Yavaşlatmanın mümkün olup olmadığını görmeye karar verdik.

ومعرفة إذا كان باستطاعتنا إبطاء انتشار السرطان.

Bense onun dünyasını daha da derinden görmeye,

‫لذا، بدأت العمل على مشروع جديد كليًا‬

Sen dışardayken Bay Brown seni görmeye geldi.

أتى السيد براون ليراك، فوجد أنك غير موجود.

- Beni görmeye gel.
- Gel ve beni gör.

- تعال لتراني.
- تعال لتزورني.

Tom'un bize yardım edebilip edemeyeceğini görmeye gidelim.

- دعنا نذهب لنرى إذا كان توم يستطيع أن يساعدنا.
- هيا بنا نذهب لنرى إذا كان توم يستطيع أن يساعدنا.
- دعينا نذهب لنرى إن كان توم يستطيع أن يساعدنا.

- Niçin bana uğramadın?
- Niçin beni görmeye gelmedin?

لماذا لم تأتي لتزرني؟

Bence bu filmi iki kez görmeye değer.

أظنّ أنّ هذا الفلم يستحقّ المشاهدة مرّتين.

Şapkan ve elbisen içinde seni görmeye can atıyorum.

أنا أتتطلع لرؤيتك في قبعتك وردائك.

Bana tüm o emojileri gönderen o genç kızı görmeye gittim.

لمشاهدة تلك الفتاة اليافعة، التي أرسلت إليّ تلك الرسائل المفعمة بالمشاعر.

- O dün seni görmeye geldi.
- O dün seni görmek için geldi.

لقد أتى كي يزورك البارحة.

Geçerken uğramaya ve seni görmeye niyet ediyordum fakat bu hafta oldukça meşguldüm.

نويت أن أزورك لكني كنت شغولاً طوال الأسبوع.

Sen daha yüksek sesle bağırdın. Aşağı inmeye ve asansörün elektriği kestiğini görmeye çalışıyorsunuz.

ويرتفع صراخك. تحاول النزول فتجد المصعد قد قطع عنه الكهرباء. لقد

Ay ışığının en güçlü hâli güneş ışığından 400.000 kat daha sönüktür. Yine de görmeye yeter.

‫ضوء البدر أخفت من ضوء الشمس بـ400 ألف مرة.‬ ‫لكنه لا يزال كافيًا للرؤية.‬

Napolyon'un genelkurmay başkanı Mareşal Berthier ve hatta belki de İmparatorun kendisi de dahil olmak üzere , onun bir veya iki kazık attığını görmeye hevesliydi .

بما في ذلك رئيس أركان نابليون ، المارشال بيرتيير - وربما حتى الإمبراطور نفسه.