Translation of "Ağır" in Arabic

0.024 sec.

Examples of using "Ağır" in a sentence and their arabic translations:

-İş ağır mı? -Çok ağır.

- هل يسبب لك المشاكل؟ - الكثير.

En ağır hâldedirler.

‫في كثير من الأحيان تنتهي القصة هنا ،‬

Ağır kokudan mı?

أو الرائحة الحادة؟

Ne ağır trafik!

يالها من زحمة مرورية!

Nostalji ağır bir şey.

الشوق يملأ المكان.

Babam, ağır sigara tiryakisiydi.

ولقد كان مدخنا شرها

Ağır bir bedeli var.

علينا دفع ثمن باهظ جداً.

Bu buzdolabı çok ağır.

هذه الثلاجة ثقيلة جدا

Çok ağır hayal kırıklığı yaşarsınız.

ستصابون بإحباط شديد.

Top aniden ağır çekimde göründü

فجأة بدت الكرة وكأنها تتحرك ببطء،

Osmanlı ağır süvarileri disiplinleriyle tanınırdı,

اشتهر سلاح الفرسان الثقيل العثماني بانضباطهم،

Ancak kendisi ağır kayıplara uğradı

ولكن بعد أن عانى هو نفسه من خسائر فادحة، اضطر إلى التراجع إلى المجر،

Benim evcil köpeğim ağır hastaydı.

كلبي مريض للغاية.

Ağır kokularını etrafa sürerek sınır belirliyorlar.

‫واضعة حدودًا لها بترك رائحتها النفاذة.‬

Zavallı serflerin ağır işi yapma zamanı.

حان الوقت لكي يقوم الأقنان البائسون بالعمل الشاق.

Ağır Fransız süvarileri ikinci sırada durmalı,

سيشكّل سلاح الفرسان الثقيل الإفرنجي الصف الثاني، وسينتظرون الوقت المناسب

1395 sonbaharında Osmanlılara ağır saldırılar düzenledi.

على العثمانيين في أواخر عام 1394 وفي ربيع عام 1395،

çünkü bu salonda ağır basan duygu, kızgınlık.

لأن المشاعر العارمة في المكان تصبح مزعجة.

Depresyon ağır darbeyi 8. sınıfta vurmaya başladı.

اكتئابي بدأ يؤثر على سلبًا في الصف الثامن.

Büyük ve ağır nesneleri ayakta hareket ettiriyorum;

والتي هي تحريك ووضع الأشياء الضخمة الثقيلة،

Geceleyin havada asılı ağır bir koku var.

‫تظل الروائح فوّاحة في هواء الليل.‬

Bir grup insan ağır çalışma şartlarına dayanamayarak

مجموعة من الناس غير قادرين على تحمل ظروف العمل الثقيلة

çünkü onlar da çok ağır kayıplar verdiler.

لأنهم تسببوا في خسائر فادحة أيضًا.

Fransız liderle karşılaşanlar ağır kayıplar verdiler ama

أولئك الذين واجهوا الهجوم الإفرنجي عانوا من خسائر فادحة، لكنهم تمكنوا من

Sana yardım edeyim. Çantaların çok ağır görünüyor.

دَعني أُساعدك. حقائبك تبدو ثقيلة.

Ağır zırhlı Hristiyan süvarileri mesafeyi kapatmak için ilerledi

قام الفرسان الثقيلة المسيحية بإغلاق المسافة

Hannibal'in kuvvetleri kendilerini ağır tipilerle savaşır halde buldular.

وجدت قوات حنبعل نفسها تقاتل العواصف الثلجية

. Ve küresel ekonomide ağır kayıplara neden oldu. Ancak

الكورية التي نفذت كاسر الامواج الغربي عادت لتقدم عرضاً جديداً

Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı?

أيهما أثقل، الذهب أم الرصاص؟

Fakat çok ağır bir depresyonu olan bir hastam vardı

و لكنني كنت أعمل مع مريض باكتئاب شديد

Bir çoğu ağır zırhları içinde yüzerek kaçmaya çalışıyor umutsuzca.

حاول الكثيرون السباحة بدروعهم الثقيلة، محاولين الفرار بيأس

Ticinus'ta ki büyük yenilgisi Roma için ağır sonuçlar getirdi:

هزيمته في تيسينوس كان لها عواقب وخيمة على روما:

Ama sıcak bir gündü ve Norveçliler ağır ekipmanlarını, özellikle

لكن كان يومًا حارًا ، وترك النرويجيون معداتهم الثقيلة ، وخاصة

Demir taşıdım ama borçtan daha ağır bir şey bulmadım.

حملت الحديد فلم أجد أثقل من الدَيْن.

Ve daha ağır bir top havadan daha hızlı düşecektir.

وستسقط كرة أثقل من الهواء بسرعة أكبر.

Sami, Leyla'ya oldukça ağır bir meth dozu enjekte etti.

حقن سامي ليلى بجرعة عالية من الميثامفيتامين.

Kamyon okul binasına çarptığında neyse ki kimse ağır yaralanmadı.

لحسن الحظ أنه لم يصبْ أحد بجروح خطيرة عندما اصطدمت الشاحنة بمبنى المدرسة.

Aslında ağır astımlı hastam sessizken daha çok risk altında oluyor.

في الحقيقة، مريضي المتأزّم بالرّبو يكون بأكثر وضع خطير عندما يكون هادئًا.

Çitadan yedi kat ağır ve görüşü bizimkinden altı kat hassas.

‫بوزن يفوق الفهد بـ7 أمثال،‬ ‫وبصر يفوق بصرنا بـ6 مرات،‬

şaşırttılar ve ağır adam ve erzak kaybıyla onu Portekiz'den çıkardılar.

البريطانيون والبرتغاليون سولت في شهر مايو ، وطردوه من البرتغال مع خسارة فادحة في الرجال والإمدادات.

Bazıları oldukça büyük ve ağır olur ve hızlıca yere düşerler;

بعضها كبيرة وثقيلة، فتسقط على الأرض بسرعة،

Bu yorumlar geldikten sonra bazı çok ağır hakaretler ve küfürler vardı

كانت هناك بعض الشتائم والشتائم الشديدة بعد أن جاءت هذه التعليقات

Uzay aracının ağır, çok parçalı ambarının tasarımı kaçmayı imkansız hale getirdi.

جعل تصميم الفتحة الثقيلة متعددة القطع للمركبة الفضائية الهروب مستحيلًا.

Ağır dövüş patlak verirken Napolyon hala sadece düşman korumasıyla yüzleştiğine inanıyordu.

مع اندلاع قتال عنيف ، لا يزال نابليون يعتقد أنه واجه الحرس الخلفي للعدو فقط.

Süvari ve Velitelerin arkasında ağır yol alıyorlar ancak sağlam bir ilerleyiş gösteriyorlar.

إنهم يتخلفون عن سلاح الفرسان وعن الفيليتز، لكنهم يحرزون تقدماً معتدلا

Parstan iki kat ağır olan erkek domuzlar korkulası korumalardır. Riske girmeye değmez.

‫تعمل ذكور الخنازير كحراس قوية‬ ‫لأنها تبلغ ضعفيّ وزنها.‬ ‫لا يستحق الأمر المخاطرة.‬

Ağır bombardıman, yağmur ve kırık sulama kanallar savaş alanını bir denize dönüştürür

قصف عنيف والأمطار والري كسر قنوات تتحول المعركة إلى بحر من

Ağır konumdaki zırhlı desteğe ok yağmuru aralıksız ateş etti Birkaç engel vardı

لم يؤثّر وابل السهام المستمر على الدروع السميكة،

Bir doktor derhal onun sol kolunu kesip çıkardı ve ağır kanamayı durdurdu.

قام طبيب ببتر ذراعه بسرعة و إيقاف النزيف الغزير.

Hannibal'in hafif piyadeleri, uzak menzil birlikleri ve Galya ağır piyadeleri Roma merkezine çöküyor.

مشاة حنبعل الخفيفة زمشاة الغال الثقيلة تصادمت مع المركز الروماني

Ağır piyadeler 3 kol halinde formasyon aldı, her biri 3.5 km uzunluğunda idi.

تشكل المشاة الثقيلة ثلاثة أعمدة - طول كل منها يصل حوالي 3.5 كم

Dişi, kendisinden yüzde 20 daha ağır olduğundan onu zapt etmek için var gücünü kullanmalıdır.

‫وزنها أكبر منه بـ20 بالمئة،‬ ‫لذا يستهلك تثبيتها كل قواه.‬

Osmanlılar da çoğu piyade olmak üzere ağır kayıplar verdi ve yaklaşık bin kişi öldürüldü.

كانت خسائر العثمانيين عالية أيضًا، لا سيما المشاة، التي لقت عدة آلاف منها حتفها.

Şehir çok ağır tahkimliydi. Bayır ve uçurumların en dik yerinde , çevre ovadan oldukça yüksek bir yerdeydi.

كانت المدينة محصنة بشدة، إذ تقع فوق منحدرات شديدة الانحدار، مرتفعة فوق السهل المحيط