Translation of "Vivos" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Vivos" in a sentence and their turkish translations:

Están vivos.

Onlar yaşıyorlar.

¿Están vivos?

Onlar hayatta mı?

- Todavía estamos vivos.
- Nosotros aún estamos vivos.

Biz hâlâ hayattayız.

Si están vivos,

Eğer hayattaysanız

Los quiero vivos.

Onları canlı istiyorum.

Todos están vivos.

- Herkes hayatta.
- Herkes yaşıyor.

Todavía estamos vivos.

- Hâlâ hayattayız.
- Biz hâlâ hayattayız.

Todavía están vivos.

- Onlar hâlâ hayatta.
- Hâlâ hayattalar.

Ambos están vivos.

Her ikisi de hayattalar.

- Ambos viven.
- Los dos están vivos.
- Ambos están vivos.

Her ikisi de hayattalar.

Muchos perros están vivos.

Çok sayıda köpek yaşamaktadır.

Sus parientes vivos más cercanos,

yani timsahları mercek altına aldık;

Y en sus sistemas vivos.

ve yaşam sistemine etki ediyor.

Uds. no comprarían escorpiones vivos

Canlı bir akrep almazsınız,

Los dos hermanos siguen vivos.

Her iki erkek kardeş hâlâ hayatta.

Todos los perros estaban vivos.

- Bütün köpekler hayattaydı.
- Köpeklerin hepsi yaşıyordu.

Tenemos suerte de estar vivos.

Hayatta olduğumuz için şanslıyız.

Todos los perros están vivos.

Bütün köpekler canlı.

Casi todos los perros están vivos.

Neredeyse tüm köpekler hayatta.

Mis dos padres no están vivos.

Anne ve babamın ikisi de hayatta değil.

Muchos de los perros están vivos.

Köpeklerin çoğu yaşıyor.

No saldremos vivos de esta isla.

Bu adadan canlı çıkamayacağız.

Mis padres ya no están vivos.

Ebeveynlerim artık yaşamıyor.

No queremos seguir vivos, queremos vivir.

Hayatta kalmak değil, yaşamak istiyoruz.

Estamos vivos gracias a complicadas reacciones químicas.

Bizler karmaşık kimyasal reaksiyonların sonucu hayattayız.

Les quitan los cuernos mientras están vivos,

Hayvanın diri diri boynuzunu sökmek,

Vimos muchos peces vivos en el estanque.

Gölette birçok canlı balık gördük.

Hay poca esperanza de que estén vivos.

Hayatta olduklarına dair biraz ümit var.

Por supuesto si estamos vivos en este caso

tabi biz bide bu durumda hayatta isek

Cuando los cuerpos de esos organismos antes vivos

mikrobiyal aktiviteler ile toprakta parçalanarak

Es el más grande de los artistas vivos.

O, yaşayan en büyük sanatçıdır.

Les elefantes son los mayores animales terrestres vivos actualmente.

Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.

Pero aquí, entre los vivos, me sentía como una impostora,

Ama burada, yaşayanların arasında, bir sahtekar gibi hissettim,

Pero no es el único virus que contiene murciélagos vivos

ama tek virüs barındıran canlı yarasa değildir

- Los dos hermanos aún viven.
- Los dos hermanos siguen vivos.

Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.

Niños quemados vivos en las escuelas, o acribillados en las calles?

Okulların içinde canlı canlı yakmış ve sokaklarda vurmuştu.

Bueno, casi todos los seres vivos pueden transportar y producir virus,

peki neredeyse bütün canlılar virüs taşıyabiliyor, üretebiliyor iken

La única criatura que perturba la ecología entre los seres vivos

canlılar arasında ekolojiyi bozan tek canlı ise

Si no fuera por el sol, todos los seres vivos morirían.

Eğer güneş olmasaydı yaşayan her şey ölürdü.

Donde los peces todavía vivos se sofocan o son aplastados hasta morir.

Bu, yaşayan balıklar için ya boğulmak demek ya da ölümüne ezilmek.

Los seres vivos del pasado eran muy diferentes a los de hoy.

Geçmişteki yaşam bugünkünden çok farklıydı.

A los orangutanes los matan con machetes o los queman vivos con gasolina.

Orangutanlar çoğu zaman palayla öldürülüyor veya benzinle yakılıyor.

Y que estuvimos presos con mucha soledad y para mantenernos vivos, tuvimos que...

Hapiste olmak büyük bir yalnızlık çekmek demekti. Hayatta kalmak için

Se impala a los ladrones, mendigos, indigentes y aquellos con la peste son quemados vivos en establos.

hırsızları kazığa oturtturur.dilencileri, evsizleri ve vebalıları ise ahırlarda diri diri yaktırtır.