Translation of "Pueblo" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Pueblo" in a sentence and their turkish translations:

- Este pueblo es aburrido.
- Este pueblo aburre.

Bu köy sıkıcı.

¿Vendrás al pueblo?

Kasabaya gelecek misin?

Armaron al pueblo.

Onlar insanları silâhlandırdılar.

Gracias, querido pueblo. [aplausos]

Teşekkürler sevgili halkım.

Dijo al pueblo español:

İspanyol halkına şunları söyledi:

Somos un pueblo conservador.

Muhafazakar bir halkız.

El pueblo necesita alimentos.

Köyün besine ihtiyacı vardı.

Tom dejó el pueblo.

Tom şehirden ayrıldı.

El pueblo ha hablado.

İnsanlar konuştular.

Desde entonces, siempre se conoció al pueblo como el pueblo de Esteban.

O andan itibaren, kasaba Esteban'ın şehri olarak tanındı.

Se fueron rapidísimo, querido pueblo.

O kadar çabuk geçti ki sevgili halkım...

Parece un pueblo minero desierto.

Eski ve terk edilmiş bir madenci kasabasına benziyor.

¿Qué opinan? ¿Vamos al pueblo?

Ne düşünüyorsunuz? Kasabaya mı gidelim,

Donde le dijo al pueblo:

ve halka şöyle seslendi,

Quería volver a tu pueblo.

Köyüne geri gitmek istedim.

El enemigo atacó el pueblo.

Düşman kasabaya saldırdı.

Ellos vienen del mismo pueblo.

Onlar aynı köyden geliyorlar.

Crecí en un pequeño pueblo.

Ben ufak bir kasabada büyüdüm.

El pueblo no tiene electricidad.

Köyün elektriği yok.

El pueblo necesita tu ayuda.

Köyün sizin yardımınıza ihtiyacı var.

Ella vive en el pueblo.

O, köyde yaşıyor.

Él es de este pueblo.

O bu şehirdendir.

¿Cuándo vino Tom al pueblo?

Tom ne zaman kasabaya geldi?

Estaba de camino al pueblo.

Kasabaya giden yoldaydım.

El dictador oprimió al pueblo.

Diktatör insanlara zulüm yapıyordu.

- Vive en una casa alejada del pueblo.
- Vive en una casa lejos del pueblo.

Köyden uzak bir evde yaşıyor.

- Oí que estabas de regreso en el pueblo.
- Escuché que habías vuelto al pueblo.

Kasabaya döndüğünü duydum.

Así que en realidad como pueblo

yani aslında halk olarak

Tom volvió a su pueblo natal.

- Tom, memleketine geri döndü.
- Tom memleketine geri döndü.

Puedes llegar al pueblo en autobús.

- Otobüsle köye ulaşabilirsin.
- Köye otobüsle ulaşabilirsiniz.
- Köye otobüsle ulaşabilirsin.

El pueblo estaba lleno de actividad.

Kent etkinlikle doluydu.

Luché contra la explotación del pueblo.

İnsanların sömürülmelerine karşı savaştım.

Nuestra escuela está en este pueblo.

Okulumuz bu köyde.

En este pueblo viven cincuenta familias.

Bu köyde elli aile yaşıyor.

El rey oprimió a su pueblo.

Kral, halkına zulüm etti.

Todos en el pueblo lo admiran.

- Köydeki herkes ona hayranlık besler.
- Köydeki herkes ona saygı duyar.

Visité un pequeño pueblo en Cataluña.

Katalonya'daki küçük bir kasabayı ziyaret ettim.

Voy a ir al pueblo mañana.

Yarın köye gidiyorum.

Nuestra ciudad era antes un pueblo.

Şehrimiz eskiden bir köydü.

Es la mejor casa del pueblo.

Kasabadaki en iyi ev bu.

¿Cuántas vacas hay en el pueblo?

Köyde kaç inek var?

Hay dos vacas en el pueblo.

Köyde iki inek var.

El pueblo chino es excepcionalmente trabajador.

Çinliler son derece çalışkandırlar.

En este pueblo hay cincuenta familias.

Bu köyde elli aile var.

Este bus te llevará al pueblo.

Bu otobüs sizi kente götürecek.

La guerra unió al pueblo norteamericano.

Savaş Amerikan halkını birleştirdi.

Ella nació en un pequeño pueblo.

O, küçük bir köyde doğdu.

Ahora Tom vive en el pueblo.

Tom artık köyde yaşıyor.

Pienso ir al pueblo en verano.

Yazın köye gitmeyi düşünüyorum.

- Es el pueblo en el que nací.
- Este es el pueblo en el que nací.

Bu benim doğduğum köydür.

- El ejército cedió el pueblo al enemigo.
- El ejército le dejó el pueblo al enemigo.

Ordu kasabayı düşmana bıraktı.

Puede llegar a ser un solo pueblo?

Gerçekten tek halk olabilir miyiz;

[Mujica] Querido pueblo, pasaron cinco años fratricidas.

Sevgili halkım, beş yıl geçti.

Un pueblo así sería un buen lugar

Böyle bir kasaba börtü böcek aramak için

Gritas aquí como pueblo pero no funciona

sen burada halk olarak bağırırsın ama hiç bir işe yaramaz

Es su mayor enemigo en su pueblo

insanında en büyük düşmanı kendisidir

La religión es el opio del pueblo.

Din insanların afyonudur.

¿Alguna vez has estado en ese pueblo?

Hiç o köyde bulundun mu?

El inglés es generalmente un pueblo conservador.

İngilizler genel olarak tutucu insanlardır.

En diez años nuestro pueblo cambiará mucho.

On yıl içinde şehrimiz çok değişecek.

No quieren que el pueblo sea independiente.

Onlar insanların bağımsız olmalarını istemiyorlar.

Los serbios son un viejo pueblo eslavo.

Sırplar eski bir Slav halkıdır.

Él siempre estaba del lado del pueblo.

- O her zaman insanların tarafındaydı.
- O hep halktan yanaydı.

Él es el único superviviente del pueblo.

O, köyde hayatta kalan tek kişi.

Le dedico esta canción a mi pueblo.

Bu şarkıyı halkıma adıyorum.

Vive en un pueblo de la India.

Hindistan'da bir köyde yaşıyor.

La iglesia queda en medio del pueblo.

Kilise köyün ortasındadır.

Visité el pueblo en el que nació.

- Doğduğum köyü ziyaret ettim.
- Doğduğu köyü ziyaret ettim.

Este pueblo pertenece al rey de Suecia.

Bu köy İsveç kralına aittir.

Dejó su pueblo natal una fría mañana.

Soğuk bir sabahta ülkesini terk etti.

La religión es la metafísica del pueblo.

Din sıradan insanların metafiziğidir.

Mi hermano vive en un pueblo pequeño.

Erkek kardeşim küçük bir köyde yaşıyor.

Llegué al pueblo antes de que oscureciera.

Hava kararmadan önce köye vardım.

Al fin el gobierno escucha al pueblo.

Hükümet sonunda insanları dinliyor.

Tomás vive en un pequeño pueblo universitario.

Tom küçük bir üniversite şehrinde yaşıyor.

Es un pueblo de tres mil almas.

Bu 3000 kişilik bir kasaba.

El pueblo se levantó contra los invasores.

İnsanlar işgalcilere karşı yükseldi.

Hay un lago al este del pueblo.

Köyün doğusunda bir göl var.

Cincuenta familias viven en este pequeño pueblo.

- Bu küçücük köyde elli tane aile yaşar.
- Bu küçücük köyde elli aile yaşıyor.

El pueblo fue aplastado por los impuestos.

Halk, vergiler tarafından ezildi.

Pretendía verla antes de salir del pueblo.

O, kasabadan ayrılmadan önce onu görmeyi umuyordu.

Los japoneses son un pueblo muy limpio.

Japonlar çok temiz insanlardır.

El pueblo no tiene oficina de correos.

Köyün bir postanesi yok.

El pueblo se rebeló contra el rey.

Halk krala karşı ayaklandı.

- Tres cuartos de este pueblo no vota.
- Tres cuartos de la gente de este pueblo no vota.

Bu şehrin halkının dörtte üçü oy kullanmıyor.

Querido pueblo, gracias. Gracias por tus abrazos. [aplausos]

Sevgili halkım, sana teşekkür ederim. Kucakladığın için teşekkür ederim.

Hay un pueblo en manos de la mafia

mafyanın eline düşmüş bir halk var ortada

Yahu, como pueblo, mantengámonos al tanto de algo.

yahu halk olarak biz de bir şeylerin ucundan tutalım yahu.

Este pueblo de pollo es un niño hermoso

Bu köy tavuğu güzel oğlandır

El pueblo es abastecido con agua del río.

Kasabaya nehirden su sağlanır.

El pueblo japonés ha renunciado a la guerra.

Japon halkı savaştan vazgeçti.