Translation of "Entender" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Entender" in a sentence and their turkish translations:

- Tom está tratando de entender.
- Tom intenta entender.

Tom anlamaya çalışıyor.

Pude entender claramente

ne kadar derinden izole edildiğimi ve hep öyle olduğumu

Sigo sin entender.

Anlamamaya devam ediyorum.

No puedo entender.

Anlamıyorum.

Gracias por entender.

Anlayışın için teşekkür ederim.

- Ya he empezado a entender.
- Estoy empezando a entender.

Anlamaya başlıyorum.

- Entenderán.
- Van a entender.
- Lo van a entender.
- Lo entenderán.

Onlar anlayacaklar.

Intentaba entender noticias impensables,

kafamı düşünülemez haberler ile dolduruyorum,

Para entender por qué,

Nedenini anlamak için

Tenemos que entender algo.

Şunu anlamak zorundayız.

No me puedo entender.

Kendimi anlayamıyorum.

Quiero entender a Tom.

- Tom'u anlamak istiyorum.
- Tom'u anlamak isterim.

- Entenderán.
- Van a entender.

Onlar anlayacak.

Tom parece no entender.

Tom anlıyor gibi görünmüyor.

Me costó hacerme entender.

Derdimi anlatmanın zor olduğunu buldum.

Y quería entender porqué,

Nedenini anlamaya çalıştım,

Es difícil de entender.

Anlaması zor.

Puedes entender el sueco.

İsveççe anlayabiliyorsun.

Ella lo quería entender.

O anlamak istiyordu.

Tom puede entender swahili.

Tom Swahili anlayabiliyor.

Sigo sin entender nada.

Hâlâ hiçbir şey anlamıyorum.

Sami puede entender eso.

Sami onu anlayabilir.

- Él no podía entender la oración.
- Él no lograba entender la frase.

O, cümleyi anlayamadı.

No es difícil de entender.

Anlaşılması çok kolay.

Tuve que ayudarla a entender

eğitimin, onun ve annesinin geleceğini

Es fácil entender por qué:

Nedenini anlamak kolay:

El siguiente principio es entender.

Diğer ilke ise anlamaktır.

Como podemos entender desde aquí

buradan da anlayacağımız üzere

No puedo entender tu idioma.

Sizin lisanınızı anlamıyorum.

Es difícil entender su teoría.

Onun teorisini anlamak zordur.

No podía entender su acento.

Ben onun aksanını anlayamadım.

No puedo entender esta tabla.

Bu tabloyu anlayamıyorum.

No puedo entender sus sentimientos.

Onun duygularını anlayamıyorum.

Es difícil entender sus ideas.

Onun fikirlerini anlamak zordur.

Eres demasiado joven para entender.

Bunu anlamak için çok gençsin.

No puedo entender qué dices.

Ne söylediğini anlayamıyorum.

- Te puedo entender.
- Puedo entenderte.

Seni anlayabiliyorum.

Es difícil entender esta novela.

Bu romanı anlamak zordur.

Era imposible entender sus preguntas.

Onun sorularını anlamak imkânsızdı.

Eres suficientemente viejo para entender.

Anlayacak kadar yaşlısın.

Nadie puede entender tu carta.

Kimse senin mektubunu anlayamaz.

Tom no podía hacerse entender.

Tom kendini anlatamıyordu.

Tom puede entender perfectamente bien.

Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.

Tom está tratando de entender.

Tom anlamaya çalışıyor.

Nunca me vas a entender.

- Beni hiç anlamayacaksın.
- Beni asla anlamayacaksınız.

Y el entender como, es crucial para entender que tan peligroso es en realidad

Ve nasıl olduğunu anlamak, ne kadar tehlikeli olduğunu anlamak için önemli.

Yo quería entender todo el problema.

Bütün problemi anlamak istiyordum.

Hágales entender la importancia del virus.

Virüsün önemini anlasınlar

Ella parece entender lo que digo.

O, söylediğimi anlıyor gibi görünüyor.

No logro entender su verdadero objetivo.

Onun gerçek amacını anlayamıyorum.

Sus poemas son difíciles de entender.

Onun şiirlerini anlamak güçtür.

Debes entender que no puedo ayudarte.

Sana yardım edemeyeceğimi anlamalısın.

Te puedo entender en cierta medida.

Bir yere kadar seni anlayabilirim.

Ella no puede entender mis sentimientos.

O benim hislerimi anlayamıyor.

No puedo entender ni una palabra.

Bir kelime duyamıyorum.

¿Puedes entender lo que estoy diciendo?

Ne söylediğimi anlayabiliyor musun?

Pienso que estoy empezando a entender.

Sanırım anlamaya başlıyorum.

Puedo entender lo que estás diciendo.

Söylediklerini anlayabiliyorum.

Él es demasiado joven para entender.

O anlayamayacak kadar çok küçük.

Ella es demasiado joven para entender.

O, anlamayacak kadar çok genç.

¿Cómo puede Tom no entender esto?

Tom nasıl da anlayamaz bunu?

Esta novela es difícil de entender.

- Bu romanı anlaması zordur.
- Bu, anlaşılması zor bir roman.

Sorprenderse, extrañarse, es comenzar a entender.

Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.

Apenas puedo entender lo que dice.

Söylediklerini güçlükle anlayabiliyorum.

A veces no lo puedo entender.

Bazen onu anlayamıyorum.

- No pude entender lo que él decía.
- No pude entender lo que él estaba diciendo.

Onun ne söylediğini anlayamadım.

- Tom no va a poder entender nada de esto.
- Tom no podrá entender nada de esto.

Tom bundan hiçbir şey anlayamayacak.

Para entender la importancia de Göbekli Tepe

Göbekli Tepe'nin önemini anlamak için,

Para entender el cerebro, debemos estudiar cerebros.

Beyni anlamak için, elbette, beyinleri araştırmalıyız

A veces leemos para entender el futuro.

Bazen geleceği anlamak için okuruz.

A veces leemos para entender el pasado.

Bazense geçmişi anlamak için.

¿Qué puedo entender yo sobre las desventajas?

Dezavantajlı olma konusunda ne bilirim?

No están preparados para entender ningún argumento

verideki değişim oranlarına dair herhangi bir argümanı

Ustedes no lo entienden, no pueden entender.

Anlamıyorsunuz, anlayamazsınız.

Y tratando de entender qué me pasaba.

neler olduğunu çözmeye çalışıyordum.

Así que demos un ejemplo para entender

Yani şöyle bir örneklendirelim kavrayabilmek için

Es difícil entender por qué quieres irte.

Niçin gitmek istediğini anlamak zor.

Nadie puede entender cómo ocurrió el accidente.

Kazanın nasıl olduğunu hiç kimse anlayamıyor.

Está lejos de ser fácil de entender.

- Bunu anlamak hiç de kolay değil.
- Bunu anlamak hiç kolay değil.
- Kolayca anlaşılmaz.

Es imposible hacerle entender la nueva teoría.

Onun yeni teoriyi anlamasını sağlamak imkansızdır.

Apenas puedo entender lo que él dice.

Onun söylediğini neredeyse anlayamıyorum.

Esto debería ser bastante simple de entender.

Bunu anlamak oldukça kolay olmalı.

No puedo entender sus ideas para nada.

Onun fikirlerini hiç anlayamıyorum.

Él se puede hacer entender en inglés.

Kendini İngilizce olarak ifade edebilir.

No me puedo hacer entender en francés.

Kendimi Fransızca olarak ifade edemiyorum.

No llego a entender lo que dijo.

Onun söylediği bana göre mantıklı değil.

No logro entender por qué no vino.

Onun niçin gelmediğini anlayamıyorum.

Sé que es difícil para ti entender.

- Anlamanın zor olduğunu biliyorum.
- Bunu senin anlamanın zor olduğunu biliyorum.

Casi no puedo entender lo que dice.

Onun söylediklerini güçlükle anlayabiliyorum.

Apenas puedo entender qué me está diciendo.

Onun ne söylediğini zar zor anlayabiliyorum.

Eso lo puede entender hasta un niño.

Bir çocuk bile onu anlayabilir.

Tom podía entender que Mary estaba enfadada.

Tom Mary'nin kızgın olduğunu anlayabiliyordu.

¿Puedes entender lo dicho por el autor?

Yazarın söylediklerine anlam verebiliyor musun?

No puedo entender lo que él dice.

- Onun ne dediğini anlamıyorum.
- Onun söylediğini anlamıyorum.