Translation of "Encender" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Encender" in a sentence and their turkish translations:

¿Puede encender sus faros?

Farlarınızı açar mısınız?

¿Puedes encender la televisión?

Televizyonu açar mısın?

¿Puedo encender la luz?

Işığı açabilir miyim?

¿Puedo encender la televisión?

Televizyonu açabilir miyim?

Mira, ¿debo encender la cámara?

bak kamerayı açayım mı?

Mira, ¿debo encender el micrófono?

bak mikrofonu açayım mı?

¿Cómo puedo encender el motor?

Motoru nasıl çalıştırabilirim?

Acabas de encender la radio.

Sen sadece radyoyu açtın.

¿Puede encender el aire acondicionado?

Klimayı açabilir misiniz?

- ¿Quiere prender el fuego?
- ¿Te importaría encender el fuego?
- ¿Quiere encender el fuego?

Ateş yakar mısın?

Solo podemos encender fuego cuando queramos

sadece her istediğimiz zaman ateş yakabileceğiz

¿Podrías mostrarme cómo encender esta máquina?

Bu makineyi nasıl çalıştıracağımı bana gösterir misin?

Déme candela para encender el cigarrillo.

Sigaram için bana bir ateş ver.

Presione este botón para encender la máquina.

Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.

No puedo encender esta vela. Está mojada.

Bu mumu yakamıyorum. O ıslak.

Apreté el botón para encender la radio.

Radyoyu açmak için butona bastım.

¿Serías tan amable de encender la televisión?

Sana zahmet, televizyonu açabilir misin?

Haga el favor de encender la luz.

Lütfen ışığı açın.

- ¿Puedo prender el televisor?
- ¿Puedo encender el televisor?

TV'yi açabilir miyim?

No puedo encender la lámpara. El bebé está durmiendo.

Lambayı yakamam. Bebek uyuyor.

Voy a encender el calefactor porque hace mucho frío.

Hava çok sıcak olduğu için ısıtıcıyı açacağım.

No puedo encender mi computador. ¿Qué se supone que haga?

Bilgisayarımı çalıştıramıyorum. Ne yapmam lazım?

¿A que hace mucho calor? ¿Debería encender el aire acondicionado?

Burası gerçekten sıcak, değil mi? Klimayı açmam gerekiyor mu?

Tom ni siquiera sabe como encender una podadora de césped.

Tom bir çim biçme makinesini bile nasıl başlatacağını bilmiyor.

John dijo que fue como encender las luces en una casa oscura.

John bunun karanlık bir evdeki ışıkları açmak gibi olduğunu söylüyordu.

Nadie puede encender su micrófono y cámara a menos que lo permita

siz izin vermedikçe de kimse sizin mikrofonunuzu ve kameranızı açamıyor

- ¿Puedo prender el televisor?
- ¿Puedo prender la televisión?
- ¿Puedo encender el televisor?

Televizyonu açabilir miyim?

- Cuando hace frío, conviene poner la calefacción.
- Si hace frío, es mejor encender la calefacción.

Üşüyorsanız, ısıtıcıyı açabilirsiniz.

Le arrebató la mecha de la mano a un soldado, mientras se preparaba para encender las cargas explosivas.

, patlayıcı yüklerini ateşlemeye hazırlanırken bir askerin elindeki fitili bile kaptı.

Cuando el Apolo 8 llegó a la Luna, la tripulación tuvo que encender su gran motor SPS para reducir la velocidad

son söze sahipti . Apollo 8 aya ulaştığında, mürettebat yavaşlamak ve Ay'ın yerçekimi tarafından ele geçirilmek