Translation of "Dentista" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Dentista" in a sentence and their turkish translations:

Es dentista.

O bir dişçidir.

- ¿Sabes de algún buen dentista?
- ¿Conoces a un buen dentista?

Güzel bir dişçi tanıyor musun?

- ¿Conoce a un buen dentista?
- ¿Conoces a un buen dentista?

İyi bir dişçi tanıyor musun?

Él fue al dentista.

O, dişçiye gitti.

Hoy fui al dentista.

Bugün dişçiye gittim.

He ido al dentista.

Diş hekiminde idim.

¿Necesito ir al dentista?

Diş doktoruna gitmem mi gerekiyor?

Debes ir al dentista.

Diş hekimine gitmelisin.

"¿Dónde estuviste?" "En el dentista."

- “Neredeydin?” “Diş doktorundaydım.”
- "Neredeydin?" "Dişçideydim."

¿Puede verme el dentista hoy?

Dişçi bugün bana bakabilir mi?

No sabía que eras dentista.

Bir dişçi olduğunu bilmiyordum.

Está casada con un dentista.

O bir diş hekimiyle evli.

No debes ir al dentista.

Dişçiye gitmene gerek yok.

Tengo que ir al dentista.

Dişçiyle görüşmek zorundayım.

No quiero ir al dentista.

Diş doktoruna gitmek istemiyorum.

¿Sabes de algún buen dentista?

İyi bir diş doktoru biliyor musun?

Le tengo miedo al dentista.

Diş hekimi korkum var.

Usted debería ver a un dentista.

Bir diş hekimini ziyaret etmen gerekiyor.

Mañana voy a ver al dentista.

Yarın dişçiyle görüşeceğim.

Déjame presentarte a un buen dentista.

Seni iyi bir diş hekimi ile tanıştırayım.

¿Con qué frecuencia vas al dentista?

- Ne sıklıkla diş hekimini görmen gerekir?
- Ne sıklıkla diş dokturuna görünmen gerek?

Tengo una cita con el dentista.

Bir dişçi randevum var.

"Abra la boca", dijo el dentista.

Dişçi "Ağzını aç" dedi.

Tom fue a rastras al dentista.

Tom isteksizce dişçiye gitti.

Sería mejor que fueras al dentista.

Dişçiye görünsen daha iyi olur.

Tom debería haber ido al dentista ayer.

Tom dişçiye dün gitmeliydi.

Lo mejor es ir regularmente al dentista.

En iyisi düzenli olarak dişçiye gitmektir.

Ella va día por medio al dentista.

Günaşırı dişçiye gider.

Espero ser un dentista en el futuro.

Gelecekte bir dişçi olmayı ümit ediyorum.

El dentista me citó a las siete.

Dişçi bana saat yediye randevu verdi.

El lunes tengo cita con el dentista.

Pazartesi günü bir dişçi randevum var.

Tom tiene un hijo que es dentista.

Tom'un dişçi olan bir oğlu vardır.

Deberías ir a ver a un dentista.

Bir dişçi görmelisin.

¿Por qué has aplazado el ir al dentista?

Dişçiyle görüşmeyi niçin erteledin?

A mi hijo no le gusta el dentista.

Çocuğum diş hekimini sevmez.

Ella no ha ido al dentista por años.

Yıllardır dişçiye gitmedi.

Ella le aconsejó que viera a un dentista.

O ona dişçiyi görmesini tavsiye etti.

El dentista quisiera que no comieras ninguna golosina.

Dişçi herhangi bir tatlı yememeni ister.

Tengo una cita con el dentista a las tres.

Dişçiyle saat 3'te randevum var.

El Sr. Jones hizo ir a Mary al dentista.

Bay Jones Mary'yi dişçiye gönderdi.

Mejor ve a ver un dentista de una vez.

Derhal bir diş hekimi ile görüşsen iyi olur.

Me cobra 30 euros cada vez que voy al dentista.

Ben dişçiye her ziyaret için 30 Euro öderim.

Tom tiene una cita con el dentista a las 2:30.

Tom'un 2.30'da dişçi randevusu var.

No debería tener que volver al dentista otra vez por un tiempo.

Ben bir süre için tekrar dişçiye gitmek zorunda kalmamalıyım.

Y llevó a todos los niños al dentista por primera vez en sus vidas.

ve bütün çocukları hayatlarında ilk defa diş hekimine götürdüm.

Vi tu progreso en tu carrera de dentista y estoy verdaderamente feliz por ti.

Diş hekimliği kariyerindeki ilerlemeni gördüm ve senin için gerçekten mutluyum!

Le aconsejó que fuera al dentista, pero él dijo que no tenía tiempo suficiente para hacerlo.

O ona bir dişçi görmesini tavsiye etti fakat o öyle yapacak yeterli zamanı olmadığını söyledi.

Si sabes que va a ocurrir algo desagradable, que irás al dentista por ejemplo, o a Francia, entonces, eso no es bueno.

Hoş olmayan bir şey olacağını biliyorsan, örneğin dişçiye gideceğini, ya da Fransa'ya, öyleyse bu iyi değil.