Examples of using "загар" in a sentence and their turkish translations:
Onun güzel bir ten rengi var.
Tom'un güzel bir bronzluğu var.
Mary'nin hafifçe bronzlaşmış bir cildi var.
İdeal bir bronzluğa sahipti.
- Bazı ülkelerde bronz bir tene sahip olmanın o kadar da havalı olmadığı düşünülüyor.
- Birtakım ülkelerde insanlar güneş yanığının göze hoş gelmediğini düşünüyor.