Translation of "Viveu" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Viveu" in a sentence and their turkish translations:

Tom viveu trinta anos.

Tom otuz yıl yaşadı.

Ele viveu uma vida simples.

Sade bir hayat yaşadı.

Ela viveu por muito tempo.

O uzun bir süre yaşadı.

Ele viveu uma longa vida.

O uzun bir hayat yaşadı.

Ela viveu uma longa vida.

O uzun bir ömür yaşadı.

Ele viveu uma vida infeliz.

Mutsuz bir hayat sürdü.

- Durante quanto tempo ele viveu em Londres?
- Quanto tempo ele viveu em Londres?

O, Londra'da ne kadar süredir yaşamaktadır?

Ele viveu até os 90 anos.

90 yaşına kadar yaşadı.

Por quanto tempo ele viveu aqui?

O, ne kadar süre orada yaşadı?

Por quanto tempo você viveu lá?

Orada ne kadar yaşadın?

Tom viveu de 1963 a 2013.

Tom 1963'ten 2013'e kadar yaşadı.

Maria viveu noventa e nove anos.

Mary doksan dokuz yıl yaşadı.

Ele viveu até os oitenta anos.

O, seksen yaşına kadar yaşadı.

Ela viveu lá por uns cinco anos.

Yaklaşık beş yıl orada yaşadı.

Ele viveu em Ancara durante seis anos.

Ankara'da altı yıl yaşadı.

O Tom viveu uns anos em Boston.

Tom birkaç yıl Boston'da yaşadı.

Ele viveu lá durante toda sua vida.

- Bütün ömrü boyunca orada yaşadı.
- Ömrü orada geçti.

Ele viveu até a idade dos noventa.

O, 90 yaşına kadar yaşadı.

O Fadil não viveu por muito tempo.

Fadıl uzun süre yaşamadı.

- Sua avó viveu até os oitenta e oito anos.
- A avó dela viveu até os 88 anos.

Büyükannesi seksen sekiz yaşına kadar yaşadı.

Ele é o maior homem que já viveu.

O, şimdiye kadar yaşamış en büyük insandır.

Meu tio viveu no exterior por muitos anos.

Amcam yıllarca yurt dışında yaşadı.

O Tom viveu numa zona rica de Boston.

Tom Boston'un ilginç bir bölümünde yaşadı.

Mary viveu em um convento por alguns meses.

Mary birkaç ay manastırda yaşadı.

- Meu papai viveu em Nagoya durante mais de quinze anos.
- Meu papai viveu em Nagoya por mais de quinze anos.

Babam on beş yıldan daha fazla bir süre Nagoya'da yaşadı.

Uma vez viveu uma velha mulher numa pequena ilha.

Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kadın yaşıyordu.

Ele viveu de bolachas e água por três dias.

Üç gün boyunca kraker ve suyla yaşadı.

Tom viveu em Boston durante mais de um ano.

Tom bir yıldan daha fazla süredir Boston'da yaşamaktadır.

Ele viveu em uma típica casa de estilo japonês.

O, tipik bir Japon sitili evde yaşadı.

Minha mãe viveu até os noventa e cinco anos.

Annem doksan beş yaşına kadar yaşadı.

Este ano ele viveu o momento decisivo de sua vida

bu yılda ise hayatının dönüm noktasını yaşadı

Ele viveu no exterior a maior parte de sua vida.

Hayatının çoğunu yurt dışında yaşadı.

- A vida de Tom foi curta.
- Tom não viveu muito.

Tom uzun bir ömür yaşamadı.

- Você já viveu no exterior?
- Você já morou no exterior?

Sen hiç yurt dışında yaşadın mı?

Há muito tempo, viveu um alfaiate que tinha três filhos, mas apenas uma cabra.

Uzun zaman önce, orada üç oğlu ve sadece bir keçisi olan bir terzi yaşadı.

Madre Teresa foi uma freira católica que viveu e trabalhou em Calcutá, na Índia.

Rahibe Teresa Hindistan, Kalküta'da yaşamış ve çalışmış Katolik bir rahibeydi.

- Tom viveu na Austrália por vários anos.
- Tom morou na Austrália por vários anos.

Tom yıllarca Avustralya'da yaşadı.

- Meu tio viveu em Paris durante dez anos.
- Meu tio morou em Paris durante dez anos.

Amcam Paris'te on yıl yaşadı.

- Minha tia viveu uma vida feliz.
- Minha tia teve uma vida feliz.
- Minha tia levou uma vida feliz.

Teyzem mutlu bir hayat yaşadı.

- Você sabia que Julia viveu dez anos em Moscou? Por essa razão, ela fala russo tão bem.
- Você sabia que Julia morou 10 anos em Moscou? Por isso fala russo tão bem.

Julia'nın 10 yıl Moskova'da yaşadığını biliyor muydun? Bu nedenle o kadar iyi Rusça konuşur.