Translation of "Leila" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Leila" in a sentence and their turkish translations:

Leila ficou branca.

- Leyla beyaza döndü.
- Leyla beyazlaştı.

- Leila tinha problemas de dinheiro.
- Leila enfrentava dificuldades financeiras.

Leyla'nın para sorunları vardı.

- Leila se apegava à vida.
- Leila tinha apego à vida.

Leyla hayata tutunmuş.

Leila tinha cabelos escuros.

Leyla'nın koyu renk saçları vardı.

Leila ouviu um motor.

Leyla bir motor duydu.

- Sami decidiu continuar a esfaquear Leila.
- Sami decidiu continuar apunhalando Leila.

Sami, Leyla'yı bıçaklamaya devam etmeye karar verdi.

- Leila não queria morrer sozinha.
- Leila não queria estar sozinha quando morresse.

- Leyla yalnız ölmek istemedi.
- Leyla yalnız ölmek istemiyordu.

Leila estava dirigindo para casa.

Leyla araçla eve gidiyordu.

Leila estava esperando na escuridão.

Leyla karanlıkta bekliyordu.

Leila voltou para o Cairo.

Leyla tekrar Kahire'ye döndü.

Leila morreu sozinha no deserto.

Leyla çölde yalnız başına öldü.

Leila tinha medo de dingos.

Leyla dingolardan korkuyordu.

Sami levou Leila ao médico.

Sami, Leyla'yı doktorlara götürdü.

- Leila e Sami estão passando dos limites.
- Leila e Sami estão ultrapassando os limites.
- Leila e Sami estão indo além dos limites.

Leyla ve Sami çizgiyi aşıyorlar.

A Leila vê apenas uma solução.

Leyla sadece tek çözüm görüyor.

Leila não gostou do que ouviu.

Leyla duyduğu şeyi beğenmedi.

É noite de decisão para Leila.

Leyla için karar gecesi.

Leila estava muito nervosa naquela ocasião.

- Leyla o zaman çok sinirliydi.
- Leyla o zaman çok gergindi.

Leila não se lembrava de nada.

Leyla hiçbir şey hatırlamıyordu.

Ninguém sabe exatamente onde Leila está.

Hiç kimse Leyla'nın tam olarak nerede olduğunu bilmiyor.

- Sami queria ver Leila morta.
- Sami queria que Leila morresse.
- O Sami queria a Layla morta.

Sami, Leyla'nın ölmesini istedi.

O cão de Leila encontrou um cadáver.

Leyla'nın köpeği bir ceset buldu.

Leila é a melhor filha do mundo.

Leyla dünyanın en iyi kızıdır.

Sami humilhou Leila cortando-lhe o cabelo.

Sami onun saçlarını keserek Leyla'yı küçük düşürdü.

Leila deu à luz uma linda menina.

Leyla güzel bir kız bebek doğurdu.

A intenção de Sami era matar Leila.

Sami'nin amacı Leyla'yı öldürmekti.

- Leila recebeu ajuda.
- A Layla recebeu ajuda.

Leyla yardım aldı.

Leila não consegue lembrar o brutal ataque.

Leyla acımasız saldırıyı hatırlayamıyor.

Leila não lembra absolutamente nada da agressão.

Leyla saldırı hakkında kesinlikle hiçbir şey hatırlamıyor.

A polícia vasculhou a cidade procurando Leila.

Polis, Leyla için kenti aradı.

Leila tinha trinta minutos para chegar lá.

Leyla'nın oraya varması otuz dakika sürdü.

Sami está batendo na porta de Leila.

Sami, Leyla'nın kapısını çalıyor.

Leila sentiu-se realmente ofendida por teus comentários.

Leyla yorumlarınızdan gerçekten incindi.

Sami usou o cartão de crédito de Leila.

Sami, Leyla'nın kredi kartını kullandı.

Os amigos de Leila se reuniram no hospital.

Leyla'nın arkadaşları hastanede toplandı.

Encalhada no meio do deserto, Leila desejou morrer.

Çölün ortasında kalan Leyla ölmeyi diledi.

Leila pensa que os dingos são monstros enormes.

Leyla dingoların devasa canavarlar olduğunu düşünüyor.

Leila sabia que não lhe restava muito tempo.

Leyla fazla zamanının kalmadığını biliyordu.

Sami foi injustamente condenado pelo assassinato de Leila.

Sami Leyla'nın katlinden yanlış yere hüküm giymişti.

Sami e Leila se apaixonaram e se casaram.

Sami ve Leyla aşık olup evlendiler.

Leila foi acusada de tramar para roubar um banco.

Layla banka soygunu için komplo kurmakla görevlendirildi.

Leila provavelmente chegou em casa antes da meia-noite.

Leyla eve muhtemelen gece yarısından önce geldi.

Sami levou o telefone e o carro de Leila.

Sami, Leyla'nın telefonunu ve arabasını aldı.

Sami roubou o telefone e o carro de Leila.

Sami, Leyla'nın telefonunu ve arabasını çaldı.

Leila não tinha o endereço de Sami no Cairo.

Leyla, Kahire'de Sami'nin adresine sahip değildi.

Leila estava tomando o café da manhã na varanda.

Leyla verandasında kahvaltı yapıyordu.

Leila e Sami foram enviados para duas prisões diferentes.

Leyla ve Sami iki farklı cezaevine gönderildiler.

Leila nem sequer sabe o que é um dingo.

Leyla, dingonun ne olduğunu bile bilmiyor.

Leila se deu conta de que Sami estava vivo.

Leyla, Sami'nin hayatta olduğunu fark etti.

Os problemas de Leila começaram em meados de sua adolescência.

Leyla'nın sorunları onlu yaşlarının ortasında başladı.

- Leila precisava sair daqui.
- A Layla precisava de sair daqui.

Leyla'nın buradan gitmesi gerekiyordu.

Sami estava esperando na escuridão e Leila era a presa.

Sami karanlıkta bekliyordu ve Leyla bir avdı.

- Leila nunca machucará alguém.
- A Layla nunca irá magoar alguém.

Leyla kimseyi incitmez.

Leila não queria que seu corpo fosse devorado pelos lobos.

Leyla bedeninin kurtlar tarafından yenmesini istemiyordu.

- Leila foi condenada a cumprir duas penas de prisão perpétua consecutivas.
- Leila foi condenada a cumprir duas vezes consecutivas a pena de prisão perpétua.

Leyla art arda iki ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Leila queria viver uma vida de conto de fadas com Sami.

Leyla, Sami ile bir masal hayatı yaşamak istiyordu.

Sami queria se divorciar de Leila e se casar com Salima.

- Sami, Leyla'dan boşanıp Salima ile evlenmek istiyordu.
- Sami, Leyla'dan boşanıp Salima ile evlenmek istedi.

Leila lia todos os livros que pudesse encontrar a respeito de camelos.

Leyla, develer hakkında bulabildiği her kitabı okuyordu.

Leila pensa que o dingo é tão grande quanto o urso pardo.

Leyla bir dingonun bir boz ayı kadar büyük olduğunu düşünüyor.

- Leila estava voltando para o Cairo.
- A Layla estava a voltar para Cairo.

Leyla, Kahire'ye geri geliyordu.

- Leila foi apunhalada quatro vezes no peito.
- Layla foi esfaqueada quatro vezes no peito.

Leyla dört kez göğsünden bıçaklandı.

- Leila estava dirigindo um carro roubado.
- A Layla estava a conduzir um carro roubado.

Leyla çalıntı bir araba kullanıyordu.

- Leila estava tomando o café da manhã.
- A Layla estava a tomar o pequeno-almoço.

Leyla kahvaltı ediyordu.

- O vizinho de Leila ligou para o 911.
- O vizinho de Layla ligou para a polícia.

Leyla'nın komşusu 911'i aradı.

- Leila assumiu a responsabilidade pelo que fizera.
- A Layla assumiu a responsabilidade pelo que tem feito.

Leyla yaptıklarının sorumluluğunu aldı.

- Leila se apaixonou por um homem bonito e se casou.
- A Layla apaixonou-se por um homem elegante e casou-se.

Leyla yakışıklı bir erkeğe aşık oldu ve evlendi.

- Havia muitas coisas a respeito das quais Leila não era honesta.
- Havia um monte de coisas sobre as quais Laila não era honesta.

Leyla'nın, hakkında dürüst olmadığı çok şey vardı.