Translation of "Sami" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Sami" in a sentence and their turkish translations:

- Sami era esperto.
- Sami era inteligente.

Sami akıllıydı.

Sami sabia.

Sami biliyordu.

Sami desapareceu.

Sami ortadan kayboldu.

- Sami contou o dinheiro.
- Sami contava o dinheiro.

Sami parayı saydı.

Sami desapareceu misteriosamente.

Sami gizemli bir şekilde kayboldu.

Sami estava interessado.

- Sami ilgilendi.
- Sami ilgiliydi.

Sami sugeriu isso.

Sami onu önerdi.

Sami foi preso.

Sami yakalandı.

Sami estava armado.

Sami silahlıydı.

Sami cresceu bilíngue.

- Sami iki dilli büyüdü.
- Sami çift dilli büyüdü.

Sami quase desmaiou.

Sami neredeyse bayılıyordu.

- Sami queria ver Leila morta.
- Sami queria que Leila morresse.
- O Sami queria a Layla morta.

Sami, Leyla'nın ölmesini istedi.

Sami queria mais dinheiro.

Sami daha fazla para istedi.

Sami serviu no Vietnã.

Sami, Vietnam'da görev yapıyordu.

Sami admitiu a culpa.

Sami suçunu itiraf etti.

Sami fez coisas terríveis.

Sami korkunç şeyler yaptı.

Sami bebeu seis cervejas.

Sami altı bira içti.

Sami estava sendo torturado.

Sami'ye işkence ediliyordu.

Sami estava estudando radiologia.

Sami radyoloji çalışıyordu.

Sami estava muito bêbado.

Sami çok sarhoştu.

Sami deixou a mesquita.

- Sami camiyi terk etti.
- Sami camiden çıktı.

Sami desapareceu logo depois.

Sami hemen sonra ortadan kayboldu.

Sami estava guardando drogas.

- Sami uyuşturucu zulalıyordu.
- Sami uyuşturucu stokluyordu.

Sami está no carro.

Sami arabadadır.

Sami estava comendo sushi.

Sami suşi yiyordu.

Sami estava muito confuso.

Sami çok şaşkındı.

Sami sabe onde estou.

Sami nerede olduğumu bilir.

Sami não fez isso.

Sami onu yapmadı.

Sami estava realmente apaixonado.

Sami gerçekten aşıktı.

Sami visitou uma mesquita.

Sami bir camiyi ziyaret etti.

Sami entrou na mesquita.

Sami camiye girdi.

- Sami decidiu continuar a esfaquear Leila.
- Sami decidiu continuar apunhalando Leila.

Sami, Leyla'yı bıçaklamaya devam etmeye karar verdi.

- Sami confessou ambos os crimes.
- O Sami confessou ambos os crimes.

Sami her iki suçu da itiraf etti.

- Sami passou mais tempo com Layla.
- Sami passava mais tempo com Layla.

- Sami Leyla'yla daha fazla zaman geçirdi.
- Sami, Leyla ile daha fazla vakit geçirdi.

- Sami foi baleado de muito perto.
- Sami foi baleado à queima-roupa.

Sami yakın mesafeden vuruldu.

- Sami não quer aparecer na televisão.
- Sami não quer aparecer na tevê.

Sami televizyonda olmak istemiyor.

- Sami não falava sobre a Layla.
- Sami não falou sobre a Layla.

- Sami Leyla hakkında konuşmadı.
- Sami Leyla'dan bahsetmedi.

Sami não gostou da ideia.

Sami fikri beğenmedi.

Sami tinha um segredo tenebroso.

Sami'nin karanlık bir sırrı vardı.

Sami fez uma estranha confissão.

Sami garip bir itirafta bulundu.

Sami queria proteger sua família.

Sami ailesini korumak istedi.

O cabelo de Sami caiu.

Sami'nin saçları dökülüyor.

Sami estava procurando se vingar.

Sami öç alma peşindeydi.

Sami ainda não estava pronto.

Sami henüz hazır değildi.

Sami levou Leila ao médico.

Sami, Leyla'yı doktorlara götürdü.

Sami foi informado pela polícia.

Sami polis tarafından bilgilendirildi.

Sami cometeu um crime hediondo.

Sami iğrenç bir suç işledi.

Sami estava falando sobre divórcio.

Sami boşanma hakkında konuşuyordu.

Sami estava dormindo no sofá.

Sami kanepenin üzerinde uyuyordu.

Sami começou a tomar Viagra.

- Sami, Viagra'yı almaya başladı.
- Sami, Viagra kullanmaya başladı.

Sami estava tentando se afastar.

Sami kaçmaya çalışıyordu.

Sami correu para o banheiro.

Sami banyoya girdi.

Sami prestava atenção na Layla.

Sami, Leyla'ya dikkat etti.

Sami estava empunhando uma faca.

Sami bir bıçak kullanıyordu.

Sami aprendeu língua de sinais.

Sami işaret dilini öğrendi.

Sami quer ficar no Egito.

Sami, Mısır'da kalmak istiyor.

Sami está em um bar.

Sami bir barda.

Sami fez uma verdadeira confissão.

- Sami gerçek bir itirafta bulundu.
- Sami gerçek bir günah çıkarma yaptı.

Sami testemunhou sobre o incidente.

- Sami olayla ilgili ifade verdi.
- Sami kaza hakkında ifade verdi.

Sami foi suspenso da escola.

Sami okuldan uzaklaştırıldı.

Sami saiu do estacionamento subterrâneo.

Sami yeraltı otoparkından çıktı.

Sami jogou em seu smartphone.

Sami akıllı telefonunda bir oyun oynadı.

Sami provavelmente tentou estuprar Layla.

Sami muhtemelen Leyla'ya tecavüz etmeye çalıştı.

Sami era uma criança extraordinária.

Sami olağanüstü bir çocuktu.

Sami tentou vender seu carro.

Sami arabasını satmaya çalıştı.

Sami aprendeu a falar Árabe.

Sami, Arapça konuşmayı öğrendi.

Sami sabia que estava encrencado.

Sami kendisinin başının belada olduğunu biliyordu.

Sami não quis ofender Layla.

Sami, Leyla'yı suçlamak istemedi.

- Sami apunhalou uma pessoa completamente inocente.
- O Sami esfaqueou uma pessoa completamente inocente.

Sami tamamen masum bir insanı bıçakladı.

- Leila e Sami estão passando dos limites.
- Leila e Sami estão ultrapassando os limites.
- Leila e Sami estão indo além dos limites.

Leyla ve Sami çizgiyi aşıyorlar.

Sami queria um pouco de água.

Sami biraz su istedi.

Sami não queria perder a esposa.

- Sami karısını kaybetmek istemedi.
- Sami karısını kaybetmek istemiyordu.

O caso proibido de Sami explodiu.

Sami'nin yasak ilişkisi patladı.

Sami estava muito impressionado com Majid.

Sami, Mecid'den çok etkilendi.

Sami estava na parte de trás.

Sami arkadaydı.

Sami era ladrão, adúltero e assassino.

Sami bir hırsız, zinacı ve katildi.

Sami ainda não assumiu a responsabilidade.

Sami hâlen sorumluluk kabul etmedi.

Sami estava levando uma vida dupla.

Sami iki hayat sürüyordu.

Sami trabalhou até a meia-noite.

Sami gece yarısına kadar çalıştı.

Sami está indo para o Caribe.

Sami Karayipler'e gidiyor.

A convicção de Sami foi mantida.

Sami'nin mahkumiyeti onaylandı.

Sami possuía uma majestosa mansão inglesa.

Sami, görkemli bir İngiliz malikanesine sahipti.

Sami matou a sua própria filha.

Sami kendi kızını öldürdü.

A resposta de Sami chocou Layla.

Sami'nin yanıtı Leyla'yı şok etti.

Sami tentou descrever o que aconteceu.

Sami ne olduğunu tarif etmeye çalıştı.

Sami tem que ir ao Egito.

Sami, Mısır'a gitmek zorunda.

Sami tirou um travesseiro da cama.

Sami yataktan bir yastık aldı.

Sami sabe mais do que fala.

Sami söylediğinden fazlasını biliyor.

Sami não terminou o ensino médio.

Sami liseyi bitirmedi.

Foi Sami quem cometeu o crime.

- Sami suçluydu.
- Sami faildi.

Sami trabalhou incansavelmente por seis anos.

Sami altı yıl boyunca yorulmadan çalıştı.

Sami não vai fazer nada sobre.

- Sami onun hakkında hiçbir şey yapmayacak.
- Sami o konuda hiçbir şey yapmayacak.

Sami continuou a olhar para Layla.

Sami, Leyla'ya bakmaya devam etti.

Sami conhece Layla do ensino médio.

- Sami, Layla'yı ortaokuldan tanıyor.
- Sami, ortaokuldan Layla'yı tanıyor.

Sami deu um aviso para Layla.

Sami Layla'ya bir uyarı verdi.

Sami estava no time de tênis.

Sami tenis takımındaydı.

- Sami não acreditava que Jesus foi crucificado.
- Sami não acreditava que Jesus tivesse sido crucificado.

Sami, İsa'nın çarmıha gerildiğine inanmadı.

- Sami é a única pessoa que me entende.
- Sami é a única pessoa que me compreende.

Sami beni anlayan tek kişidir.

- O Sami não sabe onde a Layla está.
- O Sami não sabe onde anda a Layla.

Sami, Leyla'nın nerede olduğunu bilmiyor.

Sami estava esperando Layla chegar em casa.

- Sami, Leyla'nın eve gelmesini bekliyordu.
- Sami, Leyla'nın eve gelmesi için bekliyordu.