Translation of "Clima" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Clima" in a sentence and their turkish translations:

- O clima era ameno.
- O clima estava ameno.

Hava ılık ve yumuşaktı.

O clima mudou?

- İklim değişti mi?
- Ortam farklılaştı mı?

- Que tempo horrível!
- Que clima horroroso!
- Que clima horrível!

- Ne berbat bir hava!
- Ne korkunç hava!

- Eu gosto do clima aqui.
- Eu gosto do clima daqui.

Buranın iklimini seviyorum.

É um clima terrível.

Berbat bir iklim var.

O clima está bom.

- Hava güzel.
- Hava iyi.

O clima estava magnífico.

Hava muhteşemdi.

O clima está ruim.

Hava kötü.

Nosso clima está mudando.

İklimimiz değişiyor.

Tom reclamou do clima.

Tom hava durumu hakkında şikâyette bulundu.

O clima está mudando.

İklim değişiyor.

- Aquela ilha tem um clima tropical.
- Essa ilha tem um clima tropical.

- O ada tropikal bir iklime sahiptir.
- O adanın tropikal bir iklimi vardır.

O Canadá tem clima frio.

- Kanada soğuk bir iklime sahiptir.
- Kanada'nın soğuk bir iklimi vardır.

Eu gosto do clima brasileiro.

Brezilya iklimini severim.

Como está o clima aí?

Orada iklim nasıl?

O clima aqui é ameno.

- Buradaki iklim ılımandır.
- Burada iklim ılımandır.

- Como é o clima no seu país?
- Como é o clima no teu país?

Ülkenizde iklim nasıl?

Este país tem um clima temperado.

- O ülke ılıman bir iklime sahiptir.
- O ülkenin ılıman bir iklimi vardır.

O clima daqui não concorda comigo.

Buradaki iklim bana iyi gelmiyor.

Tom não está mais no clima.

Tom artık havasında değil.

Esta ilha tem um clima ideal.

Bu adanın kusursuz bir iklimi var.

Como é o clima em Boston?

Boston'da hava nasıl?

O clima em abril é instável.

Nisan ayında hava dengesiz.

Eu gosto muito deste clima frio.

Ben bu soğuk havayı çok seviyorum.

Houve uma mudança repentina no clima.

Hava birden değişti.

Como é o clima na Alemanha?

Almanya'da hava nasıl?

O clima aqui é muito ameno.

Buradaki hava çok ılıman.

As andorinhas migram para um clima quente.

Kırlangıçlar sıcak iklime göç ederler.

Você vai se acostumar com o clima.

Havaya alışacaksın.

A carne apodrece rapidamente em clima quente.

- Et sıcak havalarda çabuk bozulur.
- Et sıcak havalarda hızla çürür.

O clima frio é terrível, não é?

Soğuk hava berbat, değil mi?

- Nós estamos sempre falando do tempo.
- Nós estamos sempre falando o clima.
- Estamos sempre falando o clima.

Çoğunlukla hava hakkında konuşuruz.

Se o clima permitir, vamos fazer um piquenique.

Hava güzel olursa, pikniğe gidelim.

- É um clima terrível.
- É um ambiente terrível.

Bu berbat bir ambiyans.

- Como está o tempo?
- Como é o clima?

Hava nasıl?

O clima é incerto nesta época do ano.

Yılın bu zamanında hava değişkendir.

O clima na sala de audiência estava tenso.

Mahkemede ruh hali gergindi.

Eles estão acostumados ao clima úmido do verão.

Onlar yazın nemli iklimine alışkın.

- Você acredita que nosso clima influi em nosso caráter?
- Você acha que o nosso clima tem influência em nosso caráter?

Sence iklimimizin karakterlerimiz üzerinde bir etkisi var mı?

De mudar o clima. De evaporar muita água salgada.

İklimi değiştirmek, tuzlu suyu buharlaştırmak için.

Eu simplesmente não consigo mais aguentar esse clima quente.

Bu sıcak havaya daha fazla katlanamıyorum.

Que é que você sabe sobre mudanças do clima?

İklim değişikliği hakkında ne biliyorsun?

Se o clima permitir, vamos fazer um picnic amanhã.

Hava güzel olursa, yarın pikniğe gideceğiz.

O que vai oferecer-me mais proteção contra o clima?

Bizi dış ögelerden en iyi ne koruyabilir?

O clima do Japão não é como o da Inglaterra.

Japonya'nın iklimi İngiltere'ninkine benzemiyor.

De um modo geral, o clima do Japão é ameno.

Genelde Japonya iklimi yumuşaktır.

- Como está o clima agora?
- Como está o tempo agora?

Şimdi hava nasıl?

Mudei-me para uma cidade com um clima mais agradável.

Daha ılıman bir iklime sahip bir şehre taşındım.

A Flórida é conhecida por seu clima úmido e abafado.

Florida nemli ve bunaltıcı havasıyla bilinir.

- Estou acostumado ao tempo frio.
- Eu tô acostumado com clima frio.

- Ben soğuk havaya alışkınım.
- Ben soğuk havaya alışığım.

A nossa missão é sobreviver a este clima brutal até de manhã,

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak

- Eu não aguento esse clima quente.
- Eu não suporto esse tempo quente.

Bu sıcak havaya dayanamıyorum.

- O tempo estava muito ruim ontem.
- O clima estava muito ruim ontem.

Hava dün çok kötüydü.

Perto do equador, o clima é quente e úmido o ano todo.

Ekvator yakınında, hava yıl boyunca sıcak ve nemlidir.

Tom perguntou à Mary como esteve o clima enquanto ele esteve fora.

- Tom Mary'ye o uzaktayken havanın nasıl olduğunu sordu.
- Tom, Mary'ye o uzaktayken havanın nasıl olduğunu sordu.

Como o clima daqui é bem ameno, quase nunca neva, mesmo no inverno.

Buradaki iklim çok yumuşak olduğu için burada kışın bile nadiren kar yağar.

Um bom abrigo em zonas remotas é a única forma de sobreviver ao clima.

Vahşi hayatta iyi bir sığınak hayatta kalmanın tek yoludur.

- Como está o clima em Nova York?
- Como está o tempo em Nova York?

New York'ta hava nasıl?

- O Tom sempre reclama sobre o tempo.
- O Tom sempre reclama sobre o clima.

Tom her zaman hava hakkında şikayet ediyor.

Quanto o clima estava bom, Tom sempre deixava a janela de seu quarto aberta.

Hava güzel olduğu zaman, Tom her zaman pencerelerini açık bıraktı.

Temos de tornar a Patagónia habitável. É possível. Podemos mudar o clima no deserto de Atacama.

Patagonya'yı yerleşilebilir kılmalıyız, ki bu mümkün. Atacama Çölü'nün iklimini değiştirebiliriz.

O clima da Terra está mudando mais rápido do que em qualquer outro momento da história.

Dünyanın iklimi, tarihteki herhangi bir başka zamandan daha hızlı değişiyor.

Na verdade, não seríamos quem somos se não tivéssemos passado por um clima político tão terrível e adverso.

Dahası, bu kadar zorlu koşullarda yaşamış olmasak bugün olduğumuz kişiler olmazdık.

- Se vamos jogar tênis ou não amanhã depende do tempo.
- Se vamos jogar tênis ou não amanhã depende do clima.

Yarın tenis oynayıp oynamayacağımız havaya bağlı.