Translation of "Samo" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Samo" in a sentence and their turkish translations:

Czułem to samo.

Aynı şekilde hissettim.

Światło samo zgasło.

Işık kendiliğinden söndü.

To samo pomoże tutaj.

Burada da aynı şey işe yarayacak.

Tak samo jak TRAPPIST,

ve tıpkı TRAPPIST gibi

To nie to samo.

O aynı şey değil.

Każdy mówi to samo.

Herkes aynı şeyi söylüyor.

Zamówić ci to samo?

Senin için aynı şeyi sipariş etmemi ister misin?

Tom zrobił to samo.

Tom aynı şeyi yaptı.

Wszyscy jedli to samo.

Herkes aynı şeyi yedi.

Zrobić to tak samo ?

Aynı şekilde mi yapılmalı?

Samo wyrażenie tego procesu myślowego

Sadece bu düşünme sürecini hesaplamak

Inne samce robią to samo.

Başka erkekler de ötmekte.

Zrobiłbyś to samo dla mnie.

Benim için aynısını yapardın.

- Znowu to samo.
- Stara śpiewka.

İşte yine başlıyoruz.

"Lubie podróżować." "Ja tak samo."

"Gezi yapmayı severim." "Ben de."

Czułem się dokładnie tak samo.

Tam olarak aynı şekilde hissettim.

Mam to samo uczucie, Tom.

Aynı duyguya sahibim, Tom.

Mówię Tomowi codziennie to samo.

Tom'a her gün aynı şeyi söylerim.

Myślę tak samo jak ty.

Senin gibi aynı şekilde düşünüyorum.

Zadałem sobie to samo pytanie.

Ben aynı soruyu kendime sordum.

Oboje mamy to samo imię.

İkimiz de aynı isme sahibiz.

Niestety wszędzie jest tak samo.

Ne yazık ki, her yerde aynı.

Samo oszczędzanie czasu nie sprawi,

Bir şeyin sadece zaman kazandırması

Co roku jest to samo.

Bu her yıl aynıdır.

Skoro tyle badań wykazuje to samo,

pek çok çalışma aynı şeyi gösteriyor.

I dokładnie to samo podpowiada nauka.

ve bu da tam olarak bilimin bize öğrettiği şeydir.

I to samo w drugą stronę.

Bu iki taraflı çalışıyor, değil mi?

Na początku wszystko wygląda tak samo.

Başta her şey aynı gibi görünüyor.

Na twoim miejscu zrobiłbym to samo.

Sizin durumunuzda olsam, aynı şeyi yaparım.

Wiem tak samo mało jak ty.

Senin bildiğin kadar az biliyorum.

Jesteś tak samo winny jak on.

Sen onun kadar suçlusun.

Czuję się tak samo jak ty.

Sizin hissettiğinizin aynısını hissediyorum.

Powinienem cię o to samo zapytać.

Sana aynı soruyu sormalıyım.

To samo musiało się przydarzyć Tomowi.

Aynı şey Tom'a olmuş olmalı.

Właśnie chciałem spytać o to samo.

Ben sana aynı şeyi soracaktım.

Ale tak samo niebezpieczne jak uszkodzenia słuchu.

ama işitsel etkiler kadar tehlikelidirler.

Jak zdrowie? Miałem pytać o to samo.

Sağlığın nasıl? -Ben de sana aynı şeyi soracaktım. -Yani...

Czy tak samo jest w innych dziedzinach?

Başka alanlara da transfer edilmeli mi?

Czemu codziennie idziesz w to samo miejsce?

İnsanlar "Neden her gün aynı yere gidiyorsun?" diyor.

Twoje krzesło jest takie samo jak moje.

Senin sandalyen benimki ile tamamen aynı.

Ona jest tak samo zajęta jak Tom.

O, Tom kadar meşguldür.

Wyglądasz tak samo jak twój starszy brat.

Tam ağabeyine benziyorsun.

Tom ma tyle samo lat ile ja.

Tom sadece benim kadar yaşlı.

Kochała mnie tak samo, jak ja ją.

O beni benim onu sevdiğim aynı şekilde sevdi.

Czuję się dokładnie tak samo jak ty.

Tam olarak senin hissettiğin şekilde hissediyorum.

Właśnie miałam cię zapytać o to samo.

Ben aynı soruyu sana sormak üzereydim.

Ja i Tom mamy to samo zdanie.

Tom ve bende aynı fikre sahibiz.

Tom często robi to samo, co Mary.

Tom sık sık Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapar.

Kwestia kultury jest co najmniej tak samo ważna,

kültür meselesi, maddi konular kadar,

Sukces i porażka to dla mnie to samo.

Başarı ya da başarısızlık ikisi de benim için aynıdır.

To samo można powiedzieć o wielu innych osobach.

Aynı şey pek çok başka insanlar hakkında söylenebilirdi.

Jestem pewny, że Tom czuje się tak samo.

Tom'un aynı şekilde hissettiğinden eminim.

Tom prawdopodobnie powie ci to samo co ja.

Tom sana muhtemelen benim söylediğim aynı şeyi söyleyecek.

Ten słownik jest tak samo użyteczny jak tamten.

Bu sözlük onun kadar faydalıdır.

Tom robi w zasadzie to samo, co Mary.

Tom aslında Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapar.

Tom zrobił to samo w dwa tysiące trzynastym.

Tom 2013'te aynı şeyi yaptı.

Ale zaczęłam widzieć to samo w zupełnie inny sposób.

aynı şeyleri farklı şekilde gördüm.

Ona ma mniej więcej tyle samo lat co ja.

O, yaklaşık benimle aynı yaştadır.

Gitara elektryczna nie brzmi tak samo jak gitara akustyczna.

Elektro bir gitar akustik bir gitar gibi ses vermez.

Na mapie Merkatora są mniej więcej tak samo duże.

Merkatör haritasında aynı büyüklükte görünüyorlar.

To samo wydarzyło się trzy lata temu w Bostonie.

Aynı şey Boston'da üç yıl önce oldu.

Wyglądał tak samo jak na obrazie na ścianie teatru.

O tam tiyatronun duvarındaki resmine benziyordu.

- To jest to samo.
- To jest ta sama rzecz.

Bu aynı şey.

Bez ciebie nic tu już nie będzie takie samo.

Sadece buralarda sensiz aynı olmayacak.

Tom i jego brat są niemal tak samo wysocy.

Tom ve erkek kardeşi yaklaşık aynı boyda.

Wielu ludzi czuje to samo wobec tego co robię.

Birçok insan bu konuda benim hissettiğim gibi aynı şekilde hissediyor.

Niektóre słowa wymawia się tak samo, ale pisze inaczej.

Bazı kelimeler aynı şekilde telaffuz edilir, ancak farklı şekilde yazılırlar.

Niektóre słowa pisze się inaczej, ale wymawia tak samo.

Bazı kelimeler farklı yazılırlar, ancak aynı şekilde telaffuz edilirler.

Podobnie bycie uprzejmym to nie to samo, co bycie miłym,

Benzer şekilde, medeni olmak, iyi biri olmakla aynı şey olamaz,

I odbijają londyńskie niebo, które nigdy nie jest takie samo.

ve hiçbir zaman aynı olmayan Londra gökyüzünü yansıtırlar.

Czy jedzenie ryb jest tak samo zdrowe teraz jak kiedyś?

Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır?

Idę do baru na drinka i proponuję, żebyś zrobił to samo.

Bir içki için restorana gidiyorum ve sana da aynısını yapmanı öneriyorum.

Kiedy dwóch ludzi ma takie samo zdanie, jeden z nich jest zbędny.

İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.

Jeśli się rozejrzysz, zobaczysz, że wiele osób robi to samo, co ty.

Etrafına bakarsan, aynı şeyi yapan bir sürü insan göreceksin.

Ale to samo niebezpieczeństwo pojawia się co noc, dopóki rekiny nie opuszczą miasta.

Ama her gece aynı tehlikeyle karşılaşacaklar. Köpek balıkları gidene kadar.

Jeśli chcesz mówić jak rodzimy użytkownik, musisz powtarzać to samo zdanie raz za razem - tak jak grający na banjo ćwiczą tę samą melodię, aż będą w stanie zagrać ją w pożądanym tempie.

Eğer bir yerli gibi konuşmak istiyorsan, banjo çalanların aynı parçayı onu doğru ve istenilen tempoda çalabilinceye kadar defalarca pratik yaptıkları aynı şekilde söylemeyi pratik yapmaya istekli olmalısın.