Examples of using "Parlava" in a sentence and their turkish translations:
O kendi kendine konuştu.
Tom sadece Fransızca konuştu.
O, Japoncayı iyi konuştu.
O yalnızca Almanca konuştu.
O gittikçe daha yüksek sesle konuştu.
O, yürürken konuşuyordu.
Benimle konuştuğu zaman utandım.
O, çocukça konuştu.
Tom Fransızca konuştu.
Tom acilen konuştu.
Fadıl o konuda açıkça konuştu.
Ağzında bir boru ile konuştu.
Ama kimse bundan bahsetmedi.
Aslında, bazen evde veya dışarıda konuşacağı zaman
Annem beş dil konuşabilir.
O, her gün benimle konuştu.
Tom Fransızcayı iyi konuştu.
Tom hep Mary hakkında konuşurdu.
Tom, Mary hakkında çok konuşurdu.
Leyla, Arapça konuştu ama Amerikalıydı.
O İngiltere'ye geldiğinde İngilizce bilmiyordu.
Tom bana Fransızca konuştuğunu söyledi.
Evimizde ırk hakkında konuşuluyordu.
Kız ağaçlarla konuştu.
Tom'un Fransızca konuştuğunu unuttum.
Tom oldukça akıcı biçimde Fransızca konuştu.
Güzel bir çocuk Kate'le konuştu.
Tom Mary'den daha iyi Fransızca konuşurdu.
Tom her gün Mary'yle konuştu.
Kleopatra çok akıllıydı. O en az dokuz dil konuşuyordu.
Onun çok iyi İngilizce konuştuğunu herkes biliyordu.
Tom tam bir saat boyunca kesintisiz konuştu.
O konuşuyorken onun lafını kesti.
Telefona cevap veren kadın Fransızca konuştu.
İki yıl sonra, o çoktan akıcı Almanca konuşuyordu.
Tom, Mary'yi kendi kendine konuşurken duydu.
Tom Fransızca konuştu mu?
Ben onun insanlarla konuşma tarzını sevmiyorum.
Kırık bir İngilizceyle konuştu, onu anlamak zordu.
Tom spor hakkında konuştu.
Leyla, Arapça rüya gördü, Arapça düşündü, Arapça konuştu ve Arapça ağladı.
Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
Tom dolu ağzıyla konuştu.